Darbe girişiminin olduğu gece saatlerinden itibaren herkes kendine göre bir tavrı benimsiyor Türkiye’de...
Kimi bekliyor ve ne olacağına bakıyor...
Bazıları içten içe seviniyor; ama belli etmiyor...
Önemli bir kesim ise, darbeye karşı çıkıyordu;
Tayyip Erdoğan’ın çağrısı üzerine özellikle AKP’li kitle tankların karşısında duruyordu...”
***
Halkın tepkisi böyleydi; 15 Temmuz’u; 16 Temmuz’a bağlayan gece...
Öte yandan siyasi partilerin tavırları; o darbe gecesinin gidişatının en hassas noktalarından birini oluşturuyordu...
***
Bunun önemli bir nedeni vardı...
Darbe girişimi ilk anda silahlı kuvvetler içinde başarılı, olsa bile sürecin yürüyebilmesi için, geniş bir toplum desteğine ihtiyaç vardı...
***
Darbecilerin ilan ettikleri hedef Cumhurbaşkanı; Başbakan ve AKP yönetimiydi...
Diğer partilerin bu süreçte sessiz kalmaları, ‘darbe olmamalı ama’ şeklinde başlayan konuşmalar yapmaları, ‘darbe sürecini meşrulaştıran bir toplumsal zemine yol açardı...
***
Parlemento içinde AKP’nin dışında üç siyasi parti vardı...
Nirengi olaylarda; genelde AKP’nin yanında yer aldığı bilinen Devlet Bahçeli; o anda kendisinden beklenen açıklamayı yapıyor ve darbeye karşı olduğunu ilan ediyordu...
***
Bununla kalmıyor; sivil iradenin; Meclis’in yanında olduğunu söyleyerek, grup başkanvekillerini ve milletvekillerini Meclis’teki direnişin içine gönderiyordu...
***
Ancak o esnada; MHP’nin içinde bir süredir devam eden; siyasi liderlik savaşının taşıdığı önem anlaşılabiliyordu...
Bir süredir MHP’nin başına kimin geçeceği konusu, Türkiye’nin başına kimin geçeceği konusu kadar önemli bir hale gelmişti...
Hatta MHP’nin liderinin kim olacağı; Türkiye’de yeni Başbakan’ın kim olacağından daha fazla merak edilir bir noktaya ulaşmıştı...
***
O sıralarda kimse bunun nedenini anlamıyordu...
Durumu anlamayanlar;
- “MHP üçüncü parti... Başına o geçse ne, bu geçse ne?..” şekilinde salvolarla; olayın gereksiz yere abartıldığını iddia ediyorlardı...
***
Oysa MHP’nin; darbe girişimi gecesinde aldığı inisiyatif, “darbenin seyrini değiştiren önemli gelişmelerden biriydi...”
***
MHP’nin tavrı; ilk ağızda, darbecileri; tek partiyle değil iki partiyle karşı karşıya getiriyordu...
Üstelik MHP; Türkiye genelinde aktif milliyetçilerin partisiydi...
MİLLETVEKİLLERİNİN EYLEMİ; DARBENİN SEYRİNİ DEĞİŞTİREN EN KRİTİK EYLEMLERDEN BİRİ...
Bu tespit; ‘MHP’nin başında Devlet Bahçeli değil de; bir başka lider olsa; MHP darbe girişimine karşı çıkmazdı...’ anlamına gelmiyor...
***
Başka siyasi lider de, darbe girişimine karşı çıkardı muhtemelen... Fakat Devlet Bahçeli yönetiminin, ilk elden aldığı etkin inisiyatif kadar güçlü bir girişimde bulunmayabilirdi...
Bu da darbenin ilk saatlerinde bütün seyri değiştirebilirdi...
***
Meclis’deki milletvekillerinin aktif direnişleri “darbe gecesinin en kritik eylemlerinden biriydi...”
***
Siyasi partilerden milletvekillerinin Meclis’i terk etmemesi, darbeye karşı olduklarını ilan etmesi, sığınaklara geçmesi; silahlı kuvvetlerde darbelciler inisiyatifi ellerine geçirse bile, kolay kolay “meşru”laşamayacaklarını gösteriyordu...
***
Öyle ya...
Hedef aldıkları AKP yönetimi dışında siyasi partilerin karşı çıktığı ve aktif direniş gösterdiği bir darbe başarılı olmazdı...
MHP’nin rolü bu açıdan hayatiydi...
KILIÇDAROĞLU VE DARBE...
MHP kadar önemli; hatta MHP’den de önemli siyasi parti ise CHP’ydi; darbe gecesi...
MHP; kamuoyunda; uzun zamandır AKP’nin dümen suyunda bir parti olarak görülüyordu...
***
Dolayısıyla darbecilerin; Devlet Bahçeli’yi hedef alıp; MHP’de bir başka dizayna gitmeleri, olasılık dahilindeydi...
***
Ancak bu ihtimal sadece CHP için geçerli değildi...
Kılıçdaroğlu ve CHP darbe girişimine ilk elden; “ama”sız bir tavırla karşı çıkarsa, sosyal demokrat kitleyi direkt etkileyeceğinden, bütün darbe sürecini baştan sona etkilerdi...
***
AKP yönetimine karşı yapıldığı iddia edilen bir darbeye; CHP’nin karşı çıkması, tatışmasız darbenin en kritik noktasıydı...
***
27 Mayıs’da 1960’da CHP; Demokrat Parti’ye yapılan darbeye açıktan karşı çıkmamıştı...
12 Mart’ta; darbenin kendisini hedef aldığını söyleyen Bülent Ecevit CHP genel sekreterliğinden istifa etmiş, ancak CHP yönetimi 12 Mart’a karşı bir tavır geliştirmemişti...
***
Tersine CHP’li Nihat Erim 12 Mart’ın Başbakanı olarak görevlendirilmişti...
Demirel’in ise, aktif bir karşı çıkışı görülmemişti 12 Mart muhtırasına...
“Şapkasını alıp gitmesiyle” eleştirilmişti...
***
12 Eylül’de, bütün liderler direnmeden gözetim altına alınmışlar; darbenin ilerleyen günlerinde Türkeş hapiste; “fikirleri iktidar olup, kendisi içerde olan tarihteki tek siyasi hareket MHP’dir” şiarının altında darbeye karşı aktif olmayan bir tutum sergilemişti...
***
Sadece Bülent Ecevit; yalnızlığın tek başınalığında partisinin genel başkanlığından ayrılarak, tek kişilik bir protest aydın duruşu sergilemişti...
***
Bu duruş 12 Eylül darbesinin o günlerde; meşruluğunu tartışma sınırına getirmemiş; kendi halinde cılız bir hareket olarak kalmıştı...
***
Birkaç İskandinav ülkesi ile cılız Avrupa basınından ibaret; nostaljik tepkilere konu olabilmişti o günlerde Ecevit’in hapsi ve çıkışı...
***
Demirel tüm darbelerdeki tutumunu 12 Eylül’de de sürdürdü...
Sessiz kaldı, direnmedi...
Fırsatını kolladı...
“Keser döner, sap döner; gün gelir hesap döner...” dedi...
***
MSP lideri Necmettin Erbakan; sesinin işitilemeyeceği kadar; sessizliğe gömüldü o sıralarda...
Askeri darbelerde kapanan MSP ya da Milli Nizam partilerinin; darbeler karşısında sokaklarda eylem yapmaları, o günlerde “aktıllara ziyan bir olaydı...”
***
Kılıçdaroğlu; geçmiş darbe karneleri, ‘negatif bir muallaktan’ ibaret görünüm çizen; lider karnesini aynen devam ettirebilirdi; 15 Temmuz gecesi...
***
“Darbeye karşıyız ama...” diyerek vakit kazanabilir, iş işten geçtikten sonra da;
“Biz her zaman darbeye karşıyız” şarkısını söyleyebilirdi...
***
Ama öyle yapmadı...
AKP’yle kıran kırana bir mücadelenin içinde olduğu, Cumhurbaşkanı’nın tarafsızlığı, rejimin geleceği gibi konularda derin endişeler taşıdığı halde; “ama”sız bir tutumun, müdanaasız darbe karşıtı tavrında ısrarcı oldu...
***
Siyasi tarih Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’yi 15 Temmuz darbe girişiminde bu tavrıyla hatırlayacak...
Taksim mitinginde Fetullah Gülen’den söz edip söz etmemesi; Kılıçdaroğlu ve CHP’nin; darbe esanısında oynadığı kritik rolü değiştirmiyecek...
***
CHP geçmişte sadece istifa eden lideriyle gösterdiği “darbe karşıtı” tutumu, her şeyiyle farklı bir platforma oturtmuş olacak...