İnsanlarla “en güçlü oldukları zamanlarda” değil, güçlü olmadan önce veya güçten düşmeye başladıkları dönemlerde; ilişkilerim yoğunlaşıyor...
Solcu gençliğimden ve ailemden yadigar artçı bir genetik ezber bu alışkanlığım...
***
Abdullah Gül; Refah Partisi’nde sıradan bir milletvekili iken, TRT’de Ateş Hattı programını yapıyordum...
Refah Partisi o günlerde değil iktidar; ana muhalefet partisi bile değildi...
Programı hazırlayan arkadaşlar, ara ara Abdullah Gül’ü programa davet ederlerdi...
***
Programa gelir, Refah Parti dış ilişkiler komisyonu üyesi bir milletvekili olarak görüşlerini açıklardı...
Üzerinden on yıla yakın bir süre geçti...
Abdullah Gül; Tayyip Erdoğan’la beraber AKP’nin dört kurucu üyesinden biri oldu...
Erdoğan’ın yasaklı olduğu günlerde, Başbakanlık koltuğuna oturdu...
***
Ankara’daki eski haber müdürü arkadaşımdan rica ettim...
-“Ankara’ya geleceğim... Abdullah Bey’i on dakikalığına Başbakanlık koltuğundayken görmek isterim...” dedim...
Hemen randevu verdi...
İlk sözü;
-“Beraber yürüyerek geldik buralara...” oldu...
Şaşırdım; mutlu oldum bu sözlere, on onbeş dakika sonra Başbakanlık makamından ayrıldım...
***
Abdullah Gül sonra Cumhurbaşkanı oldu...
7 yıl Cumhurbaşkanlığı yaptı...
Bana kumpas yapanlar; en yakınındaki görevlilere; “onunla konuşmasın; o tehlikeli” demişler...
7 yıl boyunca Cumhurbaşkanlığı resmi davet listesinden çıkartıldım...
Bu yıllar içinde bir kez uzaktan bir “Merhaba” dışında Gül’le hiçbir temasım olmadı...
ABDULLAH GÜL’LE 7 YILLIK CUMHURBAŞKANLIĞI’NIN SONRASI İLK BULUŞMA...
7 yıllık görev süresinin sona erdiği, Abdullah Gül’ün Huber Köşk’ünden ayrılmaya hazırlandığı günlerdi...
Bir süredir birkaç gazeteci arkadaşla yediğimiz yemeklere katılan Fehmi Koru;
-“Abdullah Bey, birkaç dostuna özel bir akşam yemeği organize ediyor... Senin davete katılıp katılmayacağın konusunda mütereddit... Ben ‘katılacağını sanırım’ dedim; Yanlış bir şey mi söyledim?..” diye sordu...
-“Hayır...” dedim...
-“Eski dostum... Elbette katılırım...”
***
Böylece Abdullah Gül’ün 7 yıllık Cumhurbaşkan’lığında Köşk’e gidemeyen ben; Köşk görevinin bitiminde, eski dost Abdullah Gül’le birkaç kişinin katıldığı özel bir akşam yemeğinde biraraya geliyordum...
***
Hiçbir şey olmamış gibi, 8-9 yıl önce Başbakanlık kapısından çıktığım günün kesintisiz bir devamıymış gibi konuşmaya başladım o akşam...
Öyle de devam etti bütün gece...
Rahatlamış bir şekilde, huzur içinde eve döndüm...
***
Hayata siyasi değil; insani bakıyordum...
Doğrusu; bu yıllar içinde eski dostumun Cumhurbaşkanı olması, Türkiye’nin yönetiminde etkili olması, beni fazla alakadar etmiyordu...
O bu görevdeyken, bu konuları onunla konuşmuyor olmaktan mutlu olduğum bile söylenebilirdi...
O görevlerde bulunan insanlarla ilişkiniz eski ilişkiniz eşit olsa da, o sıradaki münasebetiniz eşit olamaz çünkü...
Onların ajandası ikili ilişkilerinize damgasını vurur...
Onların gözü, münasebetin ağırlık merkezine oturur...
Gündem onların gündemi, sözler onların sözlerinden ibaret kalır...
En iyisi, nisbi olarak yeniden eşit konumlara geçeceğiniz günleri beklemek ve o zaman daha rahat ve sahici bir ilişki kurmayı denemektir...
FEHMİ KORU’NUN GAZETEDEN AYRILDIĞI GÜN YENİLEN YEMEK...
O gün eski dostların biraraya gelmelerine bir nevi aracılık eden, Fehmi Koru da, benimle aynı ilişki kaderini yaşıyan kişilerden biriydi...
Fehmi Koru’nun; söyledikleri ve yazdıklarının Türkiye’nin siyasi erkine damgasını vurduğu günlerde biz Fehmi Koru’yla, direkt veya endirekt herhangi bir ilişki içinde değildik...
***
Tersine, birkaç kez köşelerimizde birbirimizle atışmıştık...
Uzun yıllar sonra bir öğlen haftalık sohbet yemeklerine katılmaya başladı...
O günden sonra, aramızdaki ilişki siyasetin tamamen dışında; bir dostluk ilişkisine doğru seyretti...
Bulunduğumuz masada; filmleri konuşuyorduk; kitapları konuşuyorduk...
Hayatın içinden pek de siyasi olmayan dedikoduları konuşuyorduk...
Keyifli bir iki saat geçirip evimizin yolunu tutuyorduk...
***
İki gün önce gittiğimde; Fehmi Koru daha gelmemişti masaya...
Fatih Karaca; Fehmi Koru’nun gazetesiyle yollarının ayrıldığını söyledi bana...
Haberim olmamıştı...
O arada Koru geldi masaya...
Üzgündü...
Gazeteden ayrıldığı aydan itibaren kendisine maaş verilmemesini, her türlü hizmetin ve servisin kesilmesini bizzat kendisi istemişti, aksi de nezaketen teklif edildiği halde...
Telefonu sürekli çalıyordu...
***
O anda 7 Kasım seçimlerinden hemen önce, masada söylediği bir söz geldi aklıma Fehmi Koru’nun;
-“Seçimlerde AK Parti (o AK Parti diyordu) oyları düşerse, vuranı çok olur; ben bu kadar yıl sonra eski konumumu tamamen reddedip AK Parti’ye vuranların merkezinde olmam...
Seçimlerden AK Parti oylarını arttırarak çıkarsa, bu sefer de son dönemde yaptığım eleştirileri yutup, hiçbir şey olmamış gibi full destek tam destek demem...
Her iki halukarda da yazılarım biraz farklı alanlara ve mecralara kayar seçimlerden sonra...”
O günlerde bunları söyleyerek, yeni bir dönemi, seçimler yapılmadan bir ay önce kendisine çağırıyordu Fehmi Koru...
***
Fehmi Koru için herkes bir şeyler söyleyebilirdi...
Benim gördüğüm Koru ise; geçmiş arkadaşlıklarını ve dostluklarını unutmayan, onları satmayan “Arnavut karakter” bir kişilikti...
Sanırım yeni dönemde; farklı bir Fehmi Koru ve yazı tarzı çıkacak ortaya...
Daha nerede yazacağı, ya da yazıp yazmayacağının belli olmadığı o saatlerde, hiçbir şey söylemedi bu konuda...
Bunlar benim yengeç burcu sezgilerim...