Ben Kingsley’in bir babanın dramını oynadığı inanılmaz film...

Bütün yaşamını üzerine kurduğu küçük çocuğu; doktor ve hemşirelerin işlerini savsaklayan ilgisizliği sonucu hayatını kaybediyor Harry Fertig’in (Ben Kingsley)...

Son derece sorumluluk sahibi bir baba...

Hayatı çocuğu için son derece özenle yaşamış olan bir baba o...

***

Doktor ve hemşirelerin bu sorumsuzluğunu affedemiyor...

Çocuğunun intikamını almak için, üçünü birden öldürüyor...

Roy Bleakie hırslı ve başarılı bir avukat...

Bu davada savunmayı iyi yapar, başarılı olursa eyalet savcılığı görevine gelecek...

***

İşini ustaca yaparak; Harry Fertig’i “akli dengesi yerinde olmadığı” gerekçesiyle hapisten kurtarmak için hızla yol alıyor...

Ancak “baba” Harry Fertig’in bir meselesi var...

***

Baba Fertig “kendisinin adalet nezdinde suçlu olduğunun bilinmesini” istiyor; bunu bir babanın sorumluluk duygusuyla yaptığını duyurmak istiyor...

***

Cezaevinde yatmak istemese de, “suçlu olduğunun, bu cinayetler zincirini bilinçli yapmış olduğunu bunun bilinmesini, gerektirdiği cezayı da çekmeyi” istiyor...

***

Çünkü “eylemi” suç teşkil etse de, bu suçu bilerek işlediğini savunuyor “baba...”

Haberin Devamı

Sorumluluk duygusu; “adalet önünde suçlu olduğunun da tescil edilmesini” arzuluyor...

Akli dengesinin yerinde olmadığı savını kabul etmek istemiyor...

Avukatına da bu yönde konuşuyor...

Onu cezaevinden kurtaracak olan avukat büyük bir ikilem içinde kalıyor...

***

Ben Kinsgley’i izlerken; Sir ünvanlı aktörün hayatımda son yıllarda nasıl bir etki yarattığını düşünüyorum...

Daha birkaç yıl önce Penelope Cruz’la oynadığı Elegy (Aşkın Peşinde) filmi gözümün önüne geliyor...

O filmi şöyle anlatıyorum...

ERKEĞİN GENÇ KADINA DUYDUĞU DELİCE TUTKU...(2)

Kingsley 65 yaşlarında müthiş başarılı bir profesör kültür, sanat, felsefe adamı, radyo yorumcusu gerçek ve kalburüstü bir entelektüel...

***

Seminerleri, radyo konuşmaları, dersleri, kitapları, yorumları dinleniyor, kale alınıyor, etkin bir entelektüel olarak yalnız başına “kadınları severek” yaşıyor...

***

Üniversitedeki kız öğrencileri ile kendisinden ders aldıkları sırada kesinlikle ilişkiye girmiyor, sömestirin bitmesini bekliyor...

Haberin Devamı

***

Sömestir sonu partisi Kingsley’in eski kız öğrencileriyle flörtlerinin başladığı tarih oluyor...

***

“Böylelikle cinsel taciz iddialarına muhatap olmaktan kurtulabildim...” diyecek kadar hayatı tanıyan, planlayan, sorumluluk almaktan kaçınan ve keyfini en üst noktada yaşamaya çalışan, hedonist (insan eyleminin nihai anlamda haz sağlayacak bir biçimde planlanması gerektiğine inanan) bir adam Kingsley...

***

33-34 yaşlarındaki Penelope Cruz’la başlayan aşkı daha ilk günden deli bir tutkuya, sınır bilmez takıntılı bir kıskançlığa dönüşüyor, kızı geçmişinden, geleceğinden ve tırnağından kıskanan iflah olmaz bir berduşa dönüyor...

***

Hayatında kendisine güvenlik çemberi olarak yarattığı her şey bir bir yıkılıyor profesörün...

***

Her dakika kızın nerede ne yaptığını düşünür hale geliyor, ondan ayrı kaldığı gecelere tahammül edemiyor, kendisini aldattığından şüpheleniyor, gittiği partilerde onu basıyor, karizmayı çizdiriyor bir looser gibi şapşalca hareket ediyor...

Haberin Devamı

***

Penelope mükemmel bir genç kadın karakteri oynuyor filmde...

***

Entelektüel olgun erkeğin karizmasından, bilgisinden, kültüründen, yaşamındaki sonsuz renklerden etkilenen bir genç kadın...

***

Onunla olmaktan gurur duyuyor, onu ailesiyle tanıştırmak istiyor, ondan utanmıyor tersine her seven kadın gibi dünyaya onu haykırmak istiyor...

***

Ben Kingsley’in bir babanın dramını oynadığı inanılmaz film...

Zamanında karısını, tek bir hareketle terk eden, 35 yaşındaki doktor çocuğunun halen bütün tepkisini üstünde toplayan profesör, hayatında ilk kez önüne geçemediği takıntıların, aşk acısının, kıskançlığın, çaresizliğin, yaştan kaynaklanan güvensizliğin esiri oluyor...

***

Yaşlı ve olgun bir erkek ile genç ve çok güzel bir kadın arasındaki ’obsessive’ aşk ilişkisini, bu kadar mükemmel iki oyuncuyla vizyona sokan filmin ismi “Elegy” (“Aşkın Peşinde...”)

***

1 saat 48 dakikalık film, Gandhi’yi ve Schindler’s List’te Itzhak Stern’i oynayan Sir unvanlı Ben Kingsley’le, Vanilla Sky filminin unutulmaz Latin güzeli Penelope Cruz’un muhteşem oynadıkları bir film...

Haberin Devamı

***

Pulitzer ödüllü yazarın The Dying Animal isimli kitabından uyarlanan filmde oyuncular ve yönetmen “bir de vücudunun güzelliğini kaybederek çaresiz kalacak bir kadının insanın içini ürperten dramını” ustaca işliyor...

***

Aşkın peşinde koşarken, hayatın iniş ve çıkışlarında dans ediyor insan...

İçi ürperiyor...

DİĞER YENİ YAZILAR