Baudelaire’i dünyaya getirdiklerinde babası 60 annesi 26 yaşındaydı...
Anneyle baba arasında 34 yıl yaş farkı vardı...
***
6 yaşında babasını kaybedince; annesine aşırı bağlandı...
Genç ve dul anne, babasının ölümünden kısa bir süre sonra
evlendi...
***
Annesine tutkundu Baudelaire...
Babasının ölümünden kısa bir süre sonra evlendiğini görünce şöyle dedi annesi için:
-“Benim gibi bir oğlu olan kadın bir daha evlenmemeliydi...”
OIDIPUS KOMPLEKSİ BAUDELAIRE VE “LANETLİ YAŞAMI...” (2)
Freud Oidipus kompleksinde çocukların, karşı cinsteki ebeveyni sahiplenmek için, hemcinsi olan ebeveyni saf dışı etme dürtülerini anlatır...
***
Erkek çocuk anneyi sahiplenmek için babayı, kız çocuk babayı sahiplenmek için anneyi saf dışı bırakmaya çalışır...
***
Baudelaire ise bu rekabeti öz babasında değil, annesinin, babası ölünce evlendiği üvey babada yaşadı...
Annesini hemen sonrasında evlendiği için hiç affetmedi...
***
Sonraki yıllarda hayatındaki kadınlara güvenmedi...
-“Sanırım yaşantım başından beri lanetli... Ve hep de lanetli kalacak...” diyordu...
“KADINLAR HER ZAMAN TERK EDERLER...”(3)
Şiir sanatında modernizmin öncüsü olarak geçti dünya edebiyat tarihine Baudelaire...
***
Annesinin; üvey babasıyla evliliğini; “kendisini terketme” olarak algıladı çocukluk yıllarında...
Bu algı; hayatı boyunca değişmedi...
***
Annesinin hatırası ona ileriki yıllarda kadınlarla ilgili şöyle düşündürecekti:
-“Kadınlar hep yanlış yapan, yalnız bırakan, ne zaman terk edip gideceği belli olmayan yaratıklardır.... İki tür kadın önerebilirim... Yosmalar ve aptal kadınlar...”
***
Cinselliği yara almıştı ünlü şairin annesiyle ilişkilerindeki arızalı geçmişten...
Sevişmenin “işkenceyi ya da ameliyatı andırdığını” söylüyordu...
***
Aşk bir trajediydi ona göre...
Sevişmedeki inlemeler de bu trajedinin semptomları..
***
Aşkı ve cinselliği günah ve trajik görüyordu...
Sanki günah olduğu inancını doğrularcasına bir fahişeyle beraber olduktan sonra frengi kaptı...
-“Kadın ruhu bedenden ayırmayı bilmez... Kadın açtır yemek ister... Kadın susuzdur içmek ister...
Şehvetten kudurmuştur, perişan olmak ister... Ona yakışan da budur...”
HAYATININ KADINI VE KOPAMADIĞI AŞKI...(4)
Anneye ve kadınlara karşı bütün travmalarına rağmen, Baudelaire hayatının kadınıyla 21 yaşında karşılaştı...
***
Jeanne Duval; Dominikli Yahudi bir melezdi...
“Hayvanca zevklere düşkünlüğüyle”, şairin fantazyalarını ve bedenini tutuşturan dolgun ve dik göğüsleriyle, parlak siyah saçlarıyla, kimi zaman bir fahişe kimi zaman da bir melek gibiydi Baudelaire için...
***
Duygusuz, eğitimsiz ve entelektüel kabiliyetleri olmayan bir kızdı...
Baudelaire’i parası için seviyordu...
***
Oysa bütün dağınıklığına ve aykırı kişiliğine karşın, Baudelaire ona aşıktı...
Annesinde aradığı şefkati onda buluyordu...
Sevgi arayışını ve sevilme ihtiyacını bu kadın tatmin ediyordu...
***
Jeanne Duval; şair için vazgeçilmez bir tutku haline gelmişti...
Genç kadın ise gözünü kırpmadan başka erkeklerle hatta kadınlarla; Baudelaire’i aldatıyordu...
***
Ama Baudelaire kadından bir türlü vazgeçemiyordu...
Aldatmalarından büyük acı duyuyor, kadını kapı dışarı ediyor, sonra yeniden bir araya geliyordu...
ERKEĞİN EN ZAYIF YERİ... (5)
Bir erkeğin en zayıf yeri, anne şefkatinin yerine koyduğu alternatif kadından kolay vazgeçmemesidir...
Çünkü anneden bir türlü vazgeçemez erkek...
Vazgeçemediği annenin, yerine koyduğu kadından da vazgeçmesi pek mümkün görünmez...
***
Esasen vazgeçemediği, göbek bağını kesemediği anne şefkati ve özlemidir...
Onu “seven” bir kadının varlığına duyulan özlemdir...
***
25 yıl boyunca; hayatının sonuna kadar genç kadından vazgeçemedi Baudelaire...
***
Dünyanın en ünlü şairlerinden birisiydi...
Ancak ailesi tarafından kendi kendini idare edemeyecek birisi olduğu gerekçesiyle sürekli velayet altında tutuldu...
Babasından kalan mirası sefahat içinde yiyor diye, bir noterin velayeti sağlandı...
***
Üvey babasını hiçbir zaman sevmedi...
Annesini babasının ölümünden hemen sonra üvey babasıyla evlendi diye hiç affetmedi...
***
Kendisine şehvet, annesinden eksik kaldığını düşündüğü şefkat ve sevilme ihtiyacını Jeanne’ın verdiğini düşündü...
Genç kadın onu defalarca aldatmasına rağmen ondan hiç vazgeçemedi...
***
Kadınlara hiç güvenmediği ve bir gün onların onu bırakacağını düşündüğü için, bir kez birlikte olduktan sonra kadınlardan kaçtı..
46 yaşında öldü...
Paris Montparnasse’daki mezarlıkta sevmediği üvey babasının yanında yatıyor...
“YALNIZ BENİMDİN ANNE...” (6)
Büyük yaratıcıların çoğunluğunda olduğu gibi, kadınlarla iyi yaşayamadığı için iyi şiirler yazdı Baudelaire...
***
Dominikli melezle şehvetli gecelerden, Madam Sabatier’le buluşmalardan, Marie Daubrun’la yakınlaşmalardan kedisine fazla bir şey kalmadı...
***
Bütün kadınlardan kendine değil; şiirlerine bir şeyler kaldı...
Bir de çocukluk günlerini anlatırken annesi için yazığı iki sözcük kaldı kendinden yadigar...
***
Gerçekleşemeyen bir hayalin, trajedilerle bezenmiş kırık bir öyküsüydü o sözler:
-“Daime sende yaşıyordum... Yalnız benimdin anne...”