Instagram’da gelinlikli bir genç kızın babasının omuzuna yaslanmış halinin fotoğrafını görüyorum...
Fotoğrafın altında kısa ve özlü bir yazı var...
Genç kadınlar yazıyı birbirleriyle paylaşıyorlar...
Üç önermeden oluşan altı cümlelik muhteşem yazı şöyle;
***
“BABA NE KADAR SAĞLAMSA...
KIZI O KADAR DİK DURUR...
***
BABA NE KADAR GÜLERSE...
KIZI O KADAR HAYAT SAÇAR...
***
BABA NE KADAR HAYATTAYSA...
KIZI O KADAR YAŞAR...”
***
Birinci ve ikinci önerme “kız çocuk ve baba gerçeğini“ bütün çıplaklığıyla veciz bir biçimde dile getiriyor...
“Baba ne kadar sağlamsa...
Kızı o kadar dik durur...
***
Baba ne kadar gülerse...
Kızı o kadar hayat saçar...”
***
Bu gerçeklerin yer aldığı değişik bir bukleyi “Prenses Kadınlar“ yazımda şöyle yazıyorum yıllar önce;
“Prenses Kadınlar, bir Prensese nasıl davranılması gerektiğini erkeğe gösteren kadınlardır...
Aslında her kadın biraz Prenses Kadın’dır...
Sadece bazıları az; bazıları çok Prenses Kadın’dır...
Oysa hepsi her durumda bir parça Prenses Kadın olmayı arzular...
Hepsinin çocukluk günlerinde onlara “Prensesim“, ya da “kraliçem“ diyen;
Ya da prenses ve kraliçe gibi davranan babaları vardır...
Kadınlar ilk prenseslik derslerini babalarından alırlar...”
***
Bu satırları yıllar önce, yazsam da; dün ikinci önermeyi gördüğümde kendimi yeni baştan revize etme ihtiyacı hissediyorum...
“BABA NE KADAR GÜLERSE...
KIZI O KADAR HAYAT SAÇAR...”
diyor o önerme...
Dün sabah bu yazıyı okuduğum andan itibaren iki kızımın karşısında daha güler yüzlü olmaya çabalıyorum...
Onlara sonsuz sevgimin yeterli olamayacağını, benim güler yüzümden ve mutluluğumdan, onların içinde çevrelerine hayat saçan bir ilham çıkacağını” o anda fark ediyorum...
Sadece sevgimi sunmuyorum artık onlara... Kızlarıma hep gülümsemeye gayret ediyorum...
***
Fakat yine de;
Esas olarak üçüncü önerme ezberleri bozan ve üzerinde düşünmeye ve yazılmaya değer bir önerme niteliğini kaybetmiyor...
“BABA NE KADAR
HAYATTAYSA...
KIZI O KADAR YAŞAR...”
Diyor önerme...
Üç anlamı var bu önermenin...
***
Belli ki çok duyarlı ve “babasının kızı“ bir kadın tarafından kaleme alınıyor bu satırlar...
Şöyle okuyorum o satırları;
“Baba hayattaysa...
Yani ayaktaysa...
Mutluysa...
Enerjikse ve hayat doluysa;
Kızı da “gerçekten yaşıyor...”
O hayat ve enerji saçmıyorsa, kızı da içten içe yaşam umudunu yitiriyor...
***
“Baba ne kadar hayattaysa...
Kızı o kadar yaşar...”
Önermesinin ikinci okuması “babanın gerçekten fiziki olarak hayatta olup olmaması“ halini anlatıyor...
Baba hayatta değilse “babasının kızı da aslında artık yaşamıyor...”
Bir kadın o şimdi...
Bir anne muhtemelen şimdi...
Başarılarla dolu bir kariyeri var kim bilir belki... Erkeklerin etrafında fır döndüğü bir madam, ya da matmazel ihtimaldir ki...
***
Ne ki artık bunların hiçbiri “babasının kızı olarak yaşadığını göstermiyor...”
Babasının kızı babasının ölümüyle gidiyor...
Yerine o günleri geride bırakmak zorunda kalan bir kadın, bir anne, bir kariyer, bir cazibe kalıyor...
Babasının yaşadığı kadar...
Babasının kızı yaşıyor...
Ondan sonra değişmek zorunda olan bir başka hayat rolünü üstleniyor...
Genç kadın bunu böyle düşünüyor...
***
Oysa;
“BABA NE KADAR
HAYATTAYSA...
KIZI O KADAR YAŞAR...”
Önermesini ben gerçekte şöyle okuyorum...
Bir baba;
Kendi kızının ruhunda...
Kalbinde...
Beyninde...
Davranışlarında...
Düşüncelerinde...
Ne kadar yer etmişse...
Hücrelerinde ne kadar yaşıyorsa...
Duygusal genetiğini ne ölçüde aktarabilmişse...
Ruhunda bıraktığı “sevgi dolu izler“ ne kadar derinse...
“Babasının kızı olmaktan ne kadar gurur duyuyorsa...”
Babası hayatta oluyor kendi kızının kalbinde...
Ölse de onun hayatında ve onun ruhunun derinliklerinde kalıyor...
Gitmiyor hiçbir zaman...
Kızı hayatta kaldıkça o da yaşamaya devam ediyor...
***
Çetin Altan; uzun yıllar önce bir yazısında; insanın hayatta kalmasını ve ölümünü şöyle anlatır...
-“Bir insan öldüğü zaman gerçekte ölmez...
Bir insan öldükten sonra da yaşamaya devam eder...
Uzun yıllar boyunca...
Sonra yıllar sonra bir gün bir yerde adı son kez telaffuz edilir...
İşte insan esasen o gün ölür...”
***
Bir baba kızının veya kızlarının hayatında; Anıldığı müddetçe yaşamaya devam eder...
Hayattadır...
Kızı onu andıkça, düşündükçe, hatırladıkça yaşar...
Ne zaman ki, bir gün gelir ve kendi kızı tarafından anılmaz, düşünülmez, fark edilmez, hatırlanmaz, bahsedilmez...
Baba işte o gün ölür...
Bir daha geri gelmemek üzere...
Doğrudur,
“Baba ne kadar hayattaysa...
Kızı o kadar yaşar...”
Kızı babasını hissetmediği gün...
Babası ölmüştür...
Babasının kızı da artık hayatta değildir...
İÇİMİZDEKİ MÜKEMMEL...
Kendinizi yaptığınız her şeyde mükemmele ulaşmaya adadığınızda, yaşamınızı yönetme biçiminizden gurur duyacaksınız...
Bu içinizde daha büyük bir enerjiyi ve tutkuyu açığa çıkartacak...
Özgüven ve öz saygınızı artıracak...
Kendinizi iyi hissedeceksiniz...
Kendilerini iyi hisseden insanlar, kayda değer büyük işler başarırlar...
Mükemmellikleri zirve yapar...
İçsel huzura erişirler...”
Robin Sharma