Bugün Anneler Günü...
57 yıldır ilk kez anneler gününde anneciği yanımda bulamayacağım...
***
Dün dükkanlara bakarken, “annecik için bir şey bakamadım...”
Bir burukluk var içimde...
Yanımda çalışan kızlar için hediyeler aldım onun yerine...
Bir miktar unutmaya çalıştım, gelmekte olan zamanı;
Annesiz gelecek ilk Anneler Günü’nü...
***
Sonra annecik’in son Anneler Günü’nde; benim hangi yazımı okuduğunu merak ettim...
Geçen yılki yazıyı buldum...
Onu okurken neler düşündüğünü hissetmeye çalıştım annecik’in...
ANNELER GÜNÜNDE BİR ÇOCUKLUK RÜYASI... (2)
Hayatımda görmek için sabırsızlandığım, ne olacağını en çok merak ettiğim gündü; 2000 yılına, yeni milenyuma gireceğimiz yılbaşı gecesi...
Kırk yaşında olacaktım o günlerde...
Kırk bir yaşından gün alan, durmuş oturmuş bir adam olacağımı zannediyordum...
***
Evli olacağıma kesin gözüyle bakıyordum...
Muhtemelen üç çocuğum olacaktı...
Üç çocuğumun olmasını arzu ediyordum...
Çocukluk günleri; her istediğimin, istediğim an, istediğim şekilde olacağını düşündüğüm yıllardı...
Arabamı bile düşünmüştüm...
Bir Volkswagen’imin olacağını öngörmüştüm...
***
Çabuk geçen yıllar; fırtınalı ve kasırgalıydı...
Türkiye kanlı yıllardan ve olaylardan geçiyordu...
Hayat mecram, beni hiç düşünmediğim, varlığından bile haberdar olmadığım dünyalara savuruyor; kendimi bulabilmem; büyük mücadelelere, iç hesaplaşmalara, dışardaki acımasız dünyada ayakta kalabilme savaşına dönüşüyordu...
***
2000 yılı gelip çattığında;
Ne çocuklukta tahmin ettiğim gibi rahat bir işim...
Ne masum yıllarımda tasavvur ettiğim gibi, huzurlu bir hayatım...
Ne bir eşim...
Ne de sıcak bir yuvam ve üç çocuğum vardı...
Bir Volkswagen’im de yoktu...
***
2000 yılına girerken bunların hiçbiri hayatımda değildi...
Buna karşın annem, babam ve ben...
Bir otel odasında başbaşaydık...
Odaya; yuvarlak küçük masayla getirilen bir akşam yemeği ısmarlamış, onunla yılbaşını geçirmeyi planlamıştık...
***
Huzurlu bir iş yerine;
Türkiye’nin beni konuştuğu; çok sevenlerle; çok yerin dibine batıranların at başı gittiği bir insan olmuştum...
Aldığım ölüm tehditleri gırla gidiyordu...
O yüzden zaman zaman evde; zaman zaman bir otel odasında yaşıyordum...
Annemle babamı, yılbaşı gecesi kaldığım otel odasına çağırmış; “yılbaşını gözlerden uzakta burada bir arada geçiririz” diye düşünmüştüm...
***
Annem hastaydı ve birkaç güne kadar önemli bir ameliyata girecekti...
Volkswagen’im değil, çocukluğumda bindiğim babamın arabası gibi bir Mercedes’im vardı ve lüks görünüyordu...
Ama; Annemden babamdan başka ne bir aile ne bir çocuk ortalıkta gözükmüyordu...
Üstelik annem hastaydı ve ağır bir ameliyata giriyordu...
Endişeli gibi başlayan bir yılbaşı gecesiydi...
2000 YILBAŞI GECESİNDE; BİR OTEL ODASI... (3)
Bir yıl aradıktan sonra çok sevebileceğim bir ev bulmuştum...
Çocukluk yıllarımın geçtiği, sahilde, rüyalarını gördüğüm bir evdi bu...
Evin yanında, bir de küçük dubleks daire vardı... Satın aldığım kişinin annesi orada yaşıyordu...
Evde uzun zamandır kimse oturmadığından, yeniden ikamete açmak için baştan aşağı yenilenmesi gereken bir evdi...
Mimarlara vermiş, bir yıl sürecek tadilat işleminin bitmesini bekliyordum...
***
Annem birkaç güne kadar ameliyat olacaktı... Üç kişi başbaşa, küçük bir otel odasında yılbaşını geçiriyorduk...
Kadehlerimizi hep beraber annemin sağlığına kaldırdık...
Anneme;
-“Ameliyat bitsin... Evin tadilatı tamamlansın; karşı taraftaki evi satıp benim yanıma yerleşirsiniz...” dedim...
***
Böyle anlarda hiç duygularını belli etmek istemezdi annem...
Eve taşınmayı; sırf oğluna yakın oturabilmek için ‘deliler gibi’ isterdi...
Ama bunu açıkça ilan ederse; gerçekleşmeyeceğini düşündüğünden, sıradan bir “olur” cevabının dışına taşmamayı yeğlemişti... Yılbaşı gecesi 12’yi biraz geçe, annemle babam evlerine gitmek üzere odadan ayrıldılar...
***
Yalnız başına kaldım odada...
Yatağa uzandım...
Odadaki televizyonda yılbaşı eğlenceleri devam ediyordu...
İzlemiyordum...
Televizyon, odada bir insanın eksikliğini dolduruyordu...
1995 yılının yılbaşısına da Ankara’da bir otel odasında yalnız girdiğimi hatırlamıştım...
O yılbaşı ayağım kırılmıştı...
Alçıdaydı...
***
Gece otel odasında yalnız kalmak istemiştim... O zamanlar; sadece televizyonda yapacağım işleri düşünürdüm...
Yalnızdım; ama beraberimde televizyonculuk denen, ruhumun her tarafını işgal etmiş bir meslek vardı...
***
2000 yılına girdiğim o gece; “televizyon aygıtı, odadaki yalnızlığımdan beni kurtarıyor” gözükse de;
Çocukken hayalini kurduğum şeylerin birçoğunun daha yanından bile geçemediğimi fark ediyordum... Ameliyat sonrası annemi, onunla beraber babamı kaldığım evin yanına almaya, “yeniden aileyi bir araya getirmeye, yaşlanırken onları yalnız bırakmamaya o gece karar verdim...”
***
Uyurken bir anda, içimin bir huzurla kaplandığını hissetmiştim...
Rahatlamıştım...
Birkaç güne kadar önemli bir ameliyata girecek olan annemin endişesinden uzaklaşmıştım... Annemle babam, yanıma taşınacaktı... Onları yalnız bırakmayacaktım...
Ameliyatın endişesini değil, yeni kararımın huzurunu yaşıyordum...
15 YIL SONRA HAYAT...(4)
Bu olayın üzerinden yaklaşık 15 yıl geçti...
Bugün anneler günü...
Annemle ve babamla 15 yıldır yan yana evlerde yaşıyoruz...
Hayatım; 2000 yılına girdiğimiz yılbaşı gecesi aldığım karardan sonra çok değişti...
Şimdi üç çocuğum var...
Bugün; anneler gününe onlarla beraber uyanacağız...
***
Dün annelerinin hediyelerini aldık hep birlikte...
Gün içinde annelerine gidecekler, hediyelerini verecekler...
“Gönüllerince anneler gününü” kutlayacak, onlarla sevgiyi yaşayacaklar...
Ben anneme de hediye aldım...
Ona hediyesini vereceğim...
Annemle, babamla ve çocuklarımla yaşadığım hayata şükredeceğim...
***
Artık huzursuz bir işim yok...
Beni sevenlerin kimler olduğunu biliyorum artık bu dünyada...
Yerin dibine batırmaya çalışanlara gelince;
Onları da teker teker deşifre ettim...
Volkswagen’im hala yok...
Çocukken babamın Mercedes’ine bindiğim gibi yine Mercedes’e binmeye devam ediyorum...
Sanıyorum şartları elverirse oğlum da aynı şeyi yapacak...
Bunu hissediyorum...
Yazı yazıyorum...
Suyun yanında sabahları güneşi seyrediyorum...
Hayata şükrediyorum...
BUGÜN...(5)
Geçen yılki yazı “şükrederek” bitiyor...
İyi ki “şükretmesini bilmişim” bu hayatta...
Kim bilir neler hissetti; yazıyı okurken annecik...
Gözlerinin içi gülüyordu o gün...
***
Bu yıl uyandığımda annecik evde olmayacak...
Çocukken beni büyüttüğü Yeniköy’deki mezarında uyuyor olacak...
***
Ben de Anneler Günü’nde oraya gideceğim...
Hediye bir şeyler alamadım annecik’e...
Çiçekler alacağım giderken...
***
Ona çiçeklerini vereceğim...
Sohbet edeceğim...
Anneler gününü kutlayacağım...
Beni dünyaya getirdiği için teşekkür edeceğim annecik’e...
***
-“Yine Yeniköy’de beni büyüttüğün yerde başbaşayız...” diyeceğim...
Onu toprağından öpeceğim;
İçimde yaşatmaya devam edeceğim annecik’i;
Aynı anda ‘Babacık’ı ve “çocuklarımın babasını” yaşatmaya uğraşacağım...
Anneler Gününüz kutlu olsun...
Tüm annelerin; ve tüm çocukların...