Ağlamamak için gülmeyi öğrenen adamın hikayesi...

Nobel ve Pulitzer ödüllü çok ünlü bir oyun yazarı babası Eugene O’Neill, “kendisinden 37 yaş büyük ünlü adamla evlenirse” kızını evlatlıktan reddedeceğini söyledi...

17 yaşında çok güzel ve çekici olan kız babasını dinlemedi...

Kendisinden 37 yaş büyük adamla ilişkisini kesmedi...

New York sosyetesinin tanınan isimlerinden biriydi annesi...

Genç kız annesine; “54 yaşındaki adamdan başka kimseyi sevemeyeceğini“ söyledi...

***

Erkek o güne kadar iki kez çok genç kızlarla evlenmiş boşanmış, yine bir genç kadınla yaptığı evlilikte de aradığını bulamamış bir adamdı...

Adam bir genç kadının hakkında açtığı babalık davasıyla mahkemelerle uğraşıyordu...

Her şey 17 yaşındaki genç kızın bu aşktan vazgeçmesini söylüyordu...

***

Siyasi olarak da “rejim açısından sorunlu bir adamdı,” sevdiği erkek...

Rejime muhalifti; ona “komünist“ diyorlardı, o ise sadece “hümanist“ olduğunu söylüyordu...

Rejimin, kabul görmüş toplumsal ahlak kurallarının ve Hollywood düzeninin “linç etmeye yemin ettiği“ bir adamdı o...

Genç kız yine de “Nuh diyor Peygamber demiyordu...”

Haberin Devamı

***

Londra’nın kenar mahallelerinden çıkıp gelen, mazlum bir serseriydi aslında adam...

Dokunaklı ve komik bir öyküsü vardı...

1889’da Londra’da doğmuştu...

Babası alkolikti...

Annesi dengesizdi...

Charlie 3 yaşındayken babasını kaybetti...

Annesi babasının ölümünü kaldıramadı ve sinir krizi geçirip hastaneye kaldırıldı...

***

Yalnız kalmıştı...

Erkek kardeşi Syd’le parklarda yattı, çöp kutularındaki kırıntılarla karnını doyurdu...

Sonunda kardeşiyle bir yetimhaneye gönderdiler onları...

Ağlamamak için gülmeyi o sırada öğrendi...

Pandomim ve komikliklerle dolu kendi hayal dünyasını yarattı...

Ağlamasını gülerek örtmesini ve güldürmesini öğrenince; Londra’nın tiyatro izleyicisi ona “gülmeye“ başladı...

Charlie Chaplin’di onun adı...

*****

REJİMİN “KOMÜNİST” DİYEREK İTİBARSIZLAŞTIRDIĞI ROMANTİK MAZLUM SERSERİ...

Onun aşkıyla yanıp tutuşan 34 yaş küçük, reşit olmamış genç kız; çok ünlü ve başarılı bir babanın kızı olmasına karşın, onun babası gibi, alkolik bir babanın kızıydı...

Haberin Devamı

Babaannesi uyuşturucu bağımlısıydı...

Parlak bir bilgin olan erkek kardeşi banyo yaparken intihar etmişti...

Diğer erkek kardeşi intihara teşebbüs etmiş bir eroin bağımlısıydı...

Genç kız bunlardan hiçbirisi gibi değildi ve böyle bir kaderi olsun istemiyordu...

17 yaşında Hollywood’u gördüğünde “Ya bir yıldız olacağım ya da bir yıldızla evleneceğim” demişti...

***

Ailesindeki bu hastalıklı durum genç kıza; babalık davası, sorunlu evliliği, geçmiş mutsuzlukları ve kirli denilen özel yaşamıyla anılan Charlie Chaplin’i kendisine yakın hissettirmişti...

Kaderin ve “tutku“nun önüne geçilemiyordu...

Genç kız bütün Amerika’nın ve Hollywood’un tepkisine rağmen inandı...

***

Charlie’nin genç kadınlara ilgisi vardı...

Evlendiği ilk eşi Mildred Harris sadece 16 yaşındaydı...

İkinci eşi Lita Grey de aynı yaştaydı...

Aslında söylentilere göre, Lita’yla sadece küçük yaşta bir kızı baştan çıkarma konusundaki ahlaki kuralları yıkmak için evlenmişti...

Üçüncü eşi çekici Paulette Godard onlar kadar çocuk değildi, ama o evlilik de yürümemiş boşanmayla sonuçlanmıştı...

Haberin Devamı

Şimdi de genç ve güzel oyuncu Joan Berry, Charlie’nin doğmamış çocuğunun babası olduğunu iddia ediyordu...

***

Oysa kan testi durumun böyle olmadığını söylüyordu...

Genç oyuncu Charlie Chaplin’den hamile kalmamıştı...

Ama o yıllar Amerika’da Soğuk Savaş’ın devam ettiği yıllardı...

Ve Charlie Chaplin “komünist” olarak bilinen ve rejim tarafından istenmeyen adam ilan edilen bir sanatçıydı...

Böyle insanlara, “hayatın zindan edilmesi, sadece o günlerin Soğuk Savaş Amerika’sında değil, bugünlerin çağdaş sanılan dünyasında da pek revaçta bir uygulamaydı...”

Genç kadın; masum, komik, gariban görünümlü romantik serseriye inanmıştı...

Yapacak bir şey yoktu...

*****

GÜVERCİN ADIMLI ADAMIN HAYALİ...

17 yaşındaki genç kızın ismi Oona’ydı...

1943 yılında; daha 17 yaşındayken 54 yaşındaki Charlie Chaplin’le evlenerek bütün dünyaya, sevdiği adama inandığını deklare etti...

Mahkeme kan testinin aksi sonuçlarına rağmen Charlie Chaplin’in “baba” olduğu görüşünü kabul etti ve; çocuk için 21 yıl boyunca para ödemesine karar verdi... Hayat her zaman acımasızların... Rezillerin...

Kan emicilerin...

Ahlak bekçilerinin...

İnsanlık suçu müsebbiplerinin...

Soğuk savaş akrobatlarının...

Empati kurmayan insanlık yoksunlarının...

Ve o günlerde Amerika’yı kasıp kavuran derin operasyon merkezlerinin arzuladığı gibi gitmez...

***

Bazen iyi olanlar ya da iyi olmaya çalışanlar birbirlerini bulurlar...

Her şey onlara karşı gözükse de, onlar bir yolunu bulurlar; birbirlerine destek olarak, onları öldürmeye çalışan hayatı cennete çevirebilirler...

Üç kuşaktan alkol ve uyuşturucu bağımlısı bir aileden gelen 17 yaşındaki çekici güzel kız Oona, kendisi gibi alkolik bir babanın oğlu olan ve 3 yaşından beri annesiz babasız, yetimhanelerde büyüyüp, dünyanın en ünlü aktörü haline gelen, masum ve berduş görünümlü, romantik ve komik serseri istediklerini verdi ve onu mükemmel bir adam haline dönüştürdü...

***

Amerika’da Mc Carthy rejimi muhalif olan, insanlıktan ve barıştan yana davranan Şarlo’yu Amerika’da istemiyordu...

Şarlo da hayatı kendisine cehennem eden; ahlak bekçisi kisvesindeki operasyon merkezlerinden, rejim muhafızlarından ve Soğuk Savaş cellatlarından kaçıp kurtulmak istiyordu... Oona’yla İsviçre’ye sürgüne gittiler birlikte...

Orada çok mutlu bir hayat sürdüler...

Çocuk üstüne çocuk yaptılar...

Geraldine, Michael, Josephine, Victoria, Eugene, Jane, Anette ve Christopher, aşklarının meyvesi olarak doğdular büyüdüler...

8 çocuk, hepsi de inanılmaz biçimde annelerine benziyordu...

***

Hollywood’a girmesi yasaktı; ama o bütün dünyada oynayan filmlerinden yılda yaklaşık 11 milyon dolar para kazanıyordu...

İsviçre’de Genova yakınlarında, bir villada yaşadılar genç karısıyla...

Hayatın, onlara alkol ve uyuşturucu yüklediği genetik mirasa inat, 37 yıllık yaş farkına aldırış etmeden mutlu bir yaşam geçirdiler...

***

Soğuk Savaş cellatları, insanlıktan nasibini alamamış iftiracı güç odaklarına karşı, tam 34 yıl İsviçre’de yaratıcılık dolu bir hayatları oldu...

“Çocuklarımız için yaşıyoruz... Onları şımartmamaya çalışıyoruz...” diyordu Oona...

***

-“Filmlerde göstermek istediğim adam; romantizme karşı inanılmaz açlığı olan bir adamdır... Sonsuza kadar aşkı aramak istiyor, ama ayakları ona izin vermiyor...” derdi...

Filmlerinde oynadığı “romantizme aduyan“ adam aslında kendisiydi...

İzin vermiyor dediği ayakları ise “Şarlo“yu dünya durana kadar unutulmayacak olan “güvercin adımlı yürüyüşüydü...”

***

“Hayatta utangaç bir saygı ve yumuşak bir bağlılık” aradığını söyleyen; komik ve berduş adam 1977’nin Noel’inde öldü...

88 yaşındaydı...

Filmlerinde yarattığı “güvercin yürüyüşü“ mazlum ve masum karakterinin simgesi olarak dünya durdukça titrek siyah beyaz karelerde onu ölümsüzleştirecekti...

Haberin Devamı
DİĞER YENİ YAZILAR