Topla, tüfekle, tankla caddeleri... Havadan jetleri...
Devlet televizyonundan da bildirileri yayınlatarak;, “darbe yapma” ihtimalinin kalmadığını; uzun zamandır görüyor Türkiye...
***
Yüzden fazla özel televizyon kanalının bangır bangır yayın yaptığı; sosyal medya ağının sınırsız olduğu bir ülkede; eski zamanlardaki gibi Batı’nın özellikle de Amerika’nın kesin desteği olmadan;
Jetlere alçak uçuş yaptırarak, hassas merkezleri bombalayarak elde edilecek bir “iktidar gücünün” kalıcı olmayacağını çok kişi önceden görüyor...
***
Öyleyse; nasıl olup da ordu içinde Fetullahçı olduğu söylenen bunca kurmay; general, albay, yüzbaşı, teğmen, subay böyle bir silahlı eyleme kalkışıyor?..
***
-”Başkalarının hayatından ders çıkartın...” diyor Lev Tolstoy;
-”İnsan; bütün hataları kendi yapacak kadar uzun yaşamıyor...”
***
Türkiye’de “askeri darbelerin” gerçekleşmesi hakkında, bazı önemli gerçeklerin artık bütün açıklığıyla bilinmesi gerekiyor...
***
Türkiye’de yapılan; 27 Mayıs ihtilali; 12 Mart muhtırası, 12 Eylül emir komuta zinciri darbesi; 28 Şubat metazorik iktidar değişimi hamlesi, hep Amerika Birleşik Devletleri destekli; eylem ve girişimler...
***
Türkiye bir NATO ülkesi...
Türk Silahlı Kuvvetleri; NATO’nun silahlı kuvvetleri...
TSK’nin Amerikan Silahlı Kuvvetleri’nden farklı tellerinden çalması hayatın doğal akışına aykırı...
***
Bu askeri harekatların hepsinde zamanın Amerikan yönetimlerinin; bilgisi ve ilgisi var...
***
Türk ordusu yönetime el koyacağını; NATO’daki Amerikalı meslektaşlarına haber vermeden, dolaylı destek elde etmeden böyle bir eyleme kalkışması mümkün olmuyor...
***
Bu olayla bağlantılı; Balyoz ve daha sonraki Ergenekon davalarının ne olduğunu iyi okumak ve anlamak gerekiyor...
***
Amerika Birleşik Devletleri; 2003 yılı Mart ayında; Kuzey Irak’ta harekata başlarken; Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait birliklerin, Kuzey Irak’ta kendi kuvvetlerine destek olmasını istiyor...
***
O günlerde; Türk Hava Sahası’nın bu harekat için açılması ve Kuzey Irak’a birlik gönderilmesi kararı, Meclis’ten geçmiyor...
Bunun için 267 oy gerekirken; kabul edenlerin oyu 264’de kalıyor...
***
ABD; kararın geçmemesinin sorumlularından biri olarak; tezkereye açıktan destek vermeyen NATO ordusu konumundaki Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komuta kademesini görüyor...
***
O günlerdeki “çuval hadisesi” bu olayın bir misillemesi...
ABD; NATO merkezli müttefiki saydığı TSK’nin Kuzey Irak tezkeresini kabul ettirmemesini hazmedemiyor...
***
TSK’nin o günkü kuvvet komutanlarının yargılandığı ve hapse girdiği Balyoz davası bir süre sonra gündeme geliyor...
***
Ne ilginç bir tesadüf ki; bu davanın yargılama sürecinde Fetullah Gülen’e yakın olduğu söylenen savcı ve hakimler aktif rol alıyorlar...
Fetullah Gülen o sırada Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunuyor...
***
Balyoz davasıyla; Mart tezkeresinde ABD ile müttefiklik ilişkisine aykırı davrandığı düşünülen TSK’nin o günkü kuvvet komutanları tasfiye ediliyorlar...
Sonradan cemaate yakın olduğu anlaşılan yargı çevrelerinin aktif rolleriyle...
ABD VE FETULLAH GÜLEN...
ABD; dünyanın değişik bölgelerinde ittifak kurdukları güçlerle ilişkileri istediği gibi gitmediğinde; ya da ABD yönetimlerinde değişiklik olduğunda; durumu yeniden gözden geçiriyor ve iyi gitmeyeceğini düşündükleri eski müttefiklerle ilişkisini tasfiyeye yöneliyor...
***
Türkiye’de; Adnan Menderes’ten; Süleyman Demirel’e, Bülent Ecevit’ten, Kenan Evren’e 27 Mayıs ve 12 Mart yönetimlerinden, Fetullah Gülen’e kadar; sayısız örnek siyasetin ve hayatın bu doğal akışının kuralına göre şekilleniyor...
***
Bülent Ecevit; “Kızdırmasınlar duvarın öteki tarafına geçeriz,”
İsmet İnönü; “Yeni bir dünya kurulur Türkiye de orada yerini alır...”, türünden sözler söyledikten sonra Amerikan yönetimleriyle ciddi sorunlar yaşıyor...
ABD VE TAYYİP ERDOĞAN...
AKP’nin kuruluş ve gelişim yıllarında; ABD ile güçlü ve sıkı ilişkiler kuran Tayyip Erdoğan; yıllar geçtikçe ABD ile ilişkilerde ciddi sorunlar yaşıyor...
***
One Minute kriziyle İsrail ile kopma noktasına gelen ilişkilerden sonra; ABD yönetimiyle AKP yönetiminin ilişkileri bir daha eski “güvene dayalı” rayına oturmuyor...
***
Amerikan medyasının bütün gücüyle desteklediği Gezi Parkı eylemleri bu yıllara denk düşen eylemlerin önemlilerinden biri...
***
Ancak son aylarda; Tayyip Erdoğan ve yakın çevresinin; dış politikada önemli değişimler yaptığı fark ediliyor... İsrail ile ilişkiler düzeltiliyor...
***
Amerika’nın bölge politikalarına daha paralel (koşut) politikalar devreye sokuluyor... Tayyip Erdoğan ve yakın çevresinin ABD ile ilişkileri eski rayına oturtmaya çalıştığı görülüyor...
***
Türkiye gibi bölgede halen güçlü bir ülkenin, Ortadoğu’da Müslüman halklar üzerinde etkisi olan ve ülkesinde yüzde 50’lik destek bulunan lideri Tayyip Erdoğan’a; ABD yönetiminin mesafeli yaklaşımı değişiyor...
***
Tayyip Erdoğan; Ortadoğu’da izleyeceği politikalar ve bölgedeki siyasi etkisiyle; ABD’nin hemen elden çıkartmayı uygun bulmayacağı bir “müttefik haline” geliyor...
MISIR’IN KADERİNDEN AYRILAN TÜRKİYE...
Askeri müdahaleler, dünyada artık eskisi kadar revaçta değiller... Uygulanabilirlikleri eskisi kadar yok...
Bunun belirli ülkelerde istisnası yok değil...
***
ABD ve Batı’nın hayati çıkarlarının zedelendiği Müslüman Kardeşler Örgütü ve Mursi’nin yönettiği Mısır; “ABD açısından tahammül sınırlarını” aşıyor...
Sisi’nin iktidara gelişi; bundan dolayı ABD yönetimi tarafından destekleniyor...
***
Ancak ABD’nin perspektifinden; bir ara benzer şartların oluştuğu sanılan Türkiye ile Mısır örnekleri; zaman içinde; değişikliğe uğruyor...
Bugünkü şartlarda; Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kaderi; Mursi’nin kaderinden ayrılıyor...
***
Türkiye’de Cemaate yakın subayların; ellerinde silahlarla yönetimi ele geçirmeleri eylemi; “ABD ve Batı’yla oluşan yeni konjonktürde” böylece imkansızlaşıyor...
ABD yönetimi; bir zamanlar Balyoz sürecini desteklediği gibi; bu süreci destekler görünmüyor...
***
Hayat her gün yeniden şekilleniyor...
İttifaklar, konjonktürler çıkarlar; güne göre yeniden biçimleniyor...
Amerikan yönetimi nezdinde şu anda aktif müttefik görünmeyen Cemaat’e yakın subayların; Türkiye’de askeri bir darbe ihtimalleri de ofsayta düşüyor...
***
Hayatı günü gününe önyargısız okuyabilmek; kurmaylığın gereklerinden biri sayılmıyor mu yoksa?..