25 yıl önce bugün “sevgili” olmuştum o güzel kadınla...
Atina’daydım...
Uzun yıllardır; ana dilimde konuştuğum bir sevgiliyle olmamıştım...
Annesi İstanbul Rum; babası ise Türk’tü...
Tertemiz bir Türkçe konuşuyor; İstanbul’da yaşıyordu...
***
Dün hayatın garip bir tesadüfü sonucu; 25 yıl sonra bir arkadaşımın kızından tesadüfen öğreniyorum ki, kısa bir süre önce hastalanıyor ve ciddi bir operasyon geçiriyor...
***
Hayatına zamanında; sihirli elleriyle dokunan kadınları unutmadığında, onların üzerinden yaşadığın mucizeleri bilincinde saklı tuttuğunda, hayat sana, en önemli günlerde “onlarla ilgili önemli haberleri” getiriyor...
***
Kendisi hastalık psikolojisiyle 25 yıl sonra söylemek istemiyor belki; ama o bugün 25 yıl önce yaşattığı güzel bir aşkın anısına; hayatıma vermiş olduğu katkıları öğrenmeyi hak ediyor...
Başarılı geçen ameliyatının ve yeniden sağlığına kavuşmasının şerefine...
*****
GEÇMİŞ OLSUN SEVGİLİ...
Onu Pire’deki Turcolimano’nun (Türk limanı) sonunda, yelkenlilerin demir attığı bir marinanın, hafif salaş restoranında Yunanlı bir erkekle görmüştüm ilk kez...
Pire Belediye Başkanı’nın, sanırsam o günlerde İstanbul Belediye Başkanı olan Bedrettin Dalan onuruna verdiği bir yemekten çıkmış, dostum olan taverna sahibinin kendine ayırdığı zula masada, loşluğun ortasında denizi seyrediyordum...
***
Bir parça feta (beyaz peynir) ve karpuz koymuştu Yorgo bana...
Bir küçük karafaki de uzo...
Türk limanındaki yelkenliler ve sessizliğin ortasında denize dalıp, Atina’daki “kalabalıklar ortasında yalnızlığımın” keyfini çıkarıyordum...
***
Deniz kenarındaki masalar ışıklar altındaydı...
Benim bulunduğum yerdeki masa ise loşluğun hatta karanlığın ortasında...
Tavernacı Yorgo “Marianna geldi” dedi ve bir koşu masaya gitti... Uzaktan masadakilerin sesleri ve kahkahaları geliyordu... Masada 30 yaşlarında “lacivert kadın” dedikleri türden çok güzel bir kadın oturuyordu...
***
Kadınlar vardır...
Girdikleri ortamda bütün bakışları ister istemez üzerlerine çekerler...
Başlar mutlaka bir çevrilir, gözler onları takip eder...
Öyle bir kadındı masada oturan...
Bundan tam 25 yıl önce 1990’ın bir sonbahar gecesiydi...
-“Nereden çıktı şimdi bu kadın, gecenin bu saatinde” dedim, “Şurada iki laf edecektik Yorgo’yla, seyirtti gitti oraya...”
***
Beş dakika geçti geçmedi, Yorgo çıkageldi masaya...
-“Seninle tanışmak istiyorlar” dedi, “İstanbul’dan geliyor Marianna... Seni her gün televizyondan izliyormuş... Bir merhaba demek istiyorlar...”
Dünyada hangi erkek görse o kadını, bir yolunu bulmaya uğraşır ki, kalksın tanışsın...
Bense içimden şöyle geçiriyordum:
-“Bu kadar güzel bir kadını, boş bırakmazlar... Ya birileri vardır hayatında, ya da bir sürü birileri vardır sıra beklemekte olan yaşamında... İyisi mi gece gece başını belaya sokma Pire’nin ortasında!..”
***
Bir süre daha oturduktan sonra kalktım masanın yanından geçerken, ayağa kalktılar masadakiler...
Ben de böylece o herkesin imrenerek bakacağı genç kadınla tanıştım...
***
İlk farkettiğim inanılmaz derecede güzel aksansız bir Türkçe konuştuğu idi...
İstanbullu Rumlar Türkçe’yi aksanlı konuşurlar... Oysa bu güzel lacivert kadının Türkçe’sinde hiçbir aksan kayması görülmüyordu...
***
Şaşırmıştım;
-“Nasıl böyle konuşuyorsunuz Türkçe’yi” dedim, “Benim babam Türk, annem Rum... Melezim ben...” dedi...
-“Belli” dedim içimden
-“Ancak bir melez bu kadar güzel çizgiler taşıyabilir...”
***
Kader ağlarını ördü mü isteseniz de ondan kurtulamazsınız...
Büyük bir aşk yaşadık...
Gerçekten büyük bir aşktı...
O kadar ki eşimden ayrıldığımdan beri kimseyle evimi sürekli paylaşmıyordum...
İlk kez “o güzel kadınla aynı evde yaşamaya” ikna oldum...
***
6 yıldır Yunan gecelerinin içinde kaybolduğum Atina sona ermiş, evde yeniden Türkçe konuşulur, Türkçe yaşanır olmuştu...
Ama hayat çoğu zaman hem aşkta, hem işte aynı anda çok iyi gitmez...
Aşkta mucizevi bir şeyleri yakalamışsanız, işinizde “akrepler iğnelerini sokmaya” hazırlanıyordur...
***
İşinizde yeni başarılar ve zaferler yaşamaya başladıysanız, aşkınızda akrepler etrafta dolaşacaktır...
Güzel kadınla ilişkim bir marinanın karşısındaki evde, yelken direklerinin uğultuları arasında süren uzun yürüyüşler ve huzurlu bir hayat özlemiyle bütün kış ve bahar boyunca devam etti...
***
O yaz, Atina’daki gazeteciliğimle ilgili hayatımın en zor kararlarından birini verdim ve pılımı pırtımı toplayıp Türkiye’ye dönerek, kariyerimde yeni bir dönem başlatmaya karar verdim... O güzel kadınla eşyaları toplayıp İstanbul’a geldik...
Ev aradık, ev bulduk ev satın aldık...
***
İki yıldan fazla beraber yaşadık İstanbul’da... Yedi yıl önce bir sonbahar günü “bir telefon mesajı aldım” o çok güzel kadından...
-“Bugün” diyordu...
-“Bizim ilk beraber olduğumuz günün 18. yıldönümü... 18 yıl önce bugün yemeğe çıkarmıştın Atina’da beni... Kutlu olsun...”
***
Atina’da tanıştığım çok güzel kadın, benim hayatımın kadınlarla ilişkilerde dönüm noktasını oluşturuyordu...
Tüm standartların üstünde çok güzel bir kadınla beraberliği ilk kez onunla tatmıştım...
31-32 yaşlarındaydım...
***
O günden sonra, kendime daha güvenli, kendimi daha çok bilen, çok güzel kadınları ötekileştirmeyen bir kisveye büründüm...
Geçenlerde bir mesaj atmıştı Atina’dan telefonuma:
Sadece şu sözcük yazıyordu mesajda:
-“Reha’cım...”
***
Bu sözcük her zaman tek bir anlama gelirdi:
-“Müsaitsen seninle konuşmak istiyorum” demekti...
Son hastalığında bu mesajı atmadı...
Ama Tanrı bana; inanılmaz bir tesadüfle, onun hastalanmış olduğu haberini iletiverdi... Şimdi bu yazı onun iyileşmesinin şerefine yazılıyor...
“Hayatımı paylaştığım bir kadını; üzerinden 25 yıl geçse de, hiç unutmayacağımı anlatmak istercesine...
Geçmiş olsun sevgili!..”
*****
VİKİPEDİA KAYITLARINA HOŞ GELDİN KIZIM!..
Geçenlerde; Vikipedia’ya musallat olan ve benim de dahil olduğum sevmedikleri kişilere karakter suikasti yapan, yalan yanlış iftiralarla onları itibarsızlaştıran şifreli isimlerle yazı yazan bir gruptan söz ediyordum...
***
Beni; “Milliyet’te, TRT’de, Deutsche Welle’de, İsveç Radyosu’nda, BBC’de çalışmak yerine Resmi Gazetede çalışıyor” gösteren, babamın profesörlüğünü “okutman” düzeyine indirgemeye çalışan, gazete ve televizyonlardaki 35 yıllık kariyerimi “derin tezgahlar ve yalanlarla” yok etmek için “açık yalanlar yazan” bir gruptan bahsediyordum...
***
Aileme yönelik bu karakter suikastinin; en nirengi noktasını ise “hassas olduğu için” yazmamıştım...
Ailemi yalanlarla itibarsızlaştırmaya çalışan karakter suikastçileri; “Nilüfer’den olan ve 14 yıldır bana ‘baba’ diyen kızımı bile”, yok farz etmişler ve kızımın hayatımdaki varlığını buharlaştırmışlardı...
***
Öylesine kirli bir suikastti ki yaptıkları pisliği; “kızıma zarar verir” diye özellikle yazmamıştım...
Dün yine Tanrı’nın ilahi tesadüfüyle; karşıma Vikipedi’de kendimle ilgili yazılanlar çıkıverdi...
Vikipedia hakkımdaki bazı şeyleri bir miktar düzeltmiş, kariyerimle ilgili yanlışlıklar devam ettiği halde, “kızımın hayatımdaki varlığını kabul etmiş!”ti...
Bu korkunç bilgi kirliliğini en azından bu konuda devam ettirmediği için, kızım adına Vikipedia’ya teşekkür ediyorum...
Vikipedia kayıtlarına hoş geldin kızım...