İki yaşını henüz doldurmayan ve kendisine baba diyeli henüz birkaç ay geçen manevi kızıyla, o günlerde büyük aşk yaşadığı pop starı annesini almış haftanın yorgunluğunu Boğaz’da atmaya çalışıyordu Gazeteci...
***
2002 Mayıs’ının bir Pazar akşam üstüsüydü...
Güneşli bir İstanbul günü, hava kararmaya yüz tutuyordu...
Gazeteci’nin telefonu aniden çaldı...
Kendisini arayan grubun ortaklarından; aynı zamanda Kolej’den bir abisiydi...
***
Samimi bir üslupla
-“Neredesin?..” diyordu...
-“Boğaz’dayım... Biraz deniz havası alıyorum... Kızım ve annesiyle geziyoruz...”
-“Bizim eve bir uğrayabilir misin?..” diyordu Abi...
***
Hiç alışılmadık bir olaydı...
Çok anormal bir şey olmasa, televizyonun yeni patronları Pazar günü Gazeteci’yi aramazlardı...
Öyle bir gelenekleri yoktu...
***
Kolej’li Abi şöyle diyordu;
-“Patron da gelecek... Biraz otururuz bizde... Bankaya el koydular... Biraz konuşuruz...”
***
Gazeteci; kızı çok küçük olduğu ve maması, erzakı hazır olmadığından oraya götüremedi...
Ünlü sanatçı sevgilisini getirip getiremeyeceğini sordu...
-“Tabii gelsin... Çok daha iyi olur...” dedi, Kolej’li Abi...
***
Boğaz’a nazır ince bir zevkle döşenmiş villaya sevgilisiyle apar topar gitmelerinden kısa bir süre sonra Patron da villaya geldi...
Patron’un yüzünün bembeyaz olduğunu gördü Gazeteci...
Morali altüst olmuştu...
Günlerdir yemek yemediğini söylüyordu, Kolej’li Abi...
***
Eşi;
-“Sana bir çorba yapayım da onu ye bari...” dedi...
Patron itiraz etmedi...
Gazeteci Patronun günlerdir yemek yemediğini, çorbayı içerkenki halinden anladı...
***
Açtı; fakat yudumları bile kolay kolay boğazından gitmeyecek şekilde zor içiyordu çorbasını...
***
Grubun iki üst düzey genç yöneticisi de oraya geldiler...
Ünlü bankalarına el konmuştu...
Ne yapılabileceğini konuşuyorlardı...
Durumu daha detaylı öğrenebilmek için Gazeteci bir iki siyasiyi aradı onlarla konuştu...
***
Deniz Baykal o sırada muhalefet lideriydi...
Konuyla parti olarak yakından ilgileneceklerini söyledi...
Gazeteci durumun vahametini biliyordu;
Ancak taşlar o sırada tam olarak yerli yerine oturmuyordu...
***
İktidarın içinde bir kesim; yeni bir siyasi oluşumla medya desteğini arkasına alarak genel seçimlerden iktidar çıkmanın hesabını yapıyordu...
Bunun için de “medya planlaması” şarttı...
***
Herkesin sesini hayranlıkla dinlediği Pop Star Sevgili ise; hiç konuşmuyor ve durumu sadece endişeli bir yüzle izlemekle yetiniyordu...
***
O sırada biri çıkıp;
-“6 ay sonra Türkiye’de fiilen bu hükümet kalmayacak, bu kararı alan parti de fiili olarak tarihe karışacak...
Bambaşka bir iktidar, bambaşka bir parti; 15. yılını yıllar sonra kutlayacak şekilde tarih sahnesinde yer alacak... Türkiye bütünüyle değişecek...” dese; büyük ihtimalle evde çalışanlara; “Beyefendiyi lütfen kapıya kadar geçirin...” denirdi...
Öyle bir atmosfer vardı...
***
Pazar gününden bir ay sonra; Gazeteci’ye;
Tarihin tozlu sayfalarında yer almaya ramak kalmış iktidarın son icraatlarından biri tebliğ edildi...
Meslek hayatında yedi yıldır zirveden bir gün bile inmediği haber bülteni; siyasi iktidarın bir kanadının tercihi olarak elinden alınıyordu...
SİYASİ PARTİ KURAN “YENİ TELEVİZYON PATRONU...”
Sevgilisi ve hayatına yeni giren manevi kızıyla; kıyılarını iyi bildiği; az tanındığı için rahat dolaşabildiği; Ege’nin öteki kıyısındaki ülkeye gitmeye karar verdi Gazeteci...
***
Ege’nin lacivert sularına bakarak; mesleğinin zirvesinde hayatın getirdiği bu acı ve ibret dolu dersin ne olduğunu anlamaya çalışıyordu...
***
Bir taraftan da, yeni kanalla görüşmeler yapıyor, sözleşme imzalıyordu...
Gazeteci’nin “Haberci olarak” rahatsız olduğu bir konu vardı...
Yeni transfer olduğu televizyonun Patronu; bir siyasi parti kurarak iktidara aday olduğunu açıklıyordu...
***
Doğal olarak “kendi televizyonunun haber bülteninin” buna full destek olması gerekiyordu...
Bu öyle böyle bir destek değil...
Sonuna kadar, kazanana kadar olacaktı...
***
Bugüne kadar, kendine biçtiği objektif sınırları hiç ihlal etmeyen Gazeteci için; bu bülteni hazırlayıp sunmak, “ölümden beter”di...
Kendine olan saygısını yitirecek; bülteni eşit olmayan ve sürekli patronunu kayıran bir yapıda sunmak zorunda kalacaktı...
Bunu kabul etmesi imkansızdı Gazeteci’nin...
***
-“Televizyon sizin... Haber bülteni sizin televizyonunuzun haber bülteni...” dedi Patron katına Gazeteci...
-“Takdir edersiniz ki bu isim ve bu yüz de benim... Künyede adım Genel Yayın Yönetmeni olarak geçmesin... Yanımda Amerikan televizyonlarında olduğu gibi; bir hanım sunucu olsun... Parti haberlerini o anonslasın..
Ben bültenin geri kalanını sunayım...”
***
İsteksiz davranıyordu Patron katı; bu uzlaşı formülüne...
Ancak o sırada yapacak fazla bir şey yoktu...
Gazeteci; girdiği her haber bülteninin ratinglerini fırlatırdı o günlerde...
BİRİNCİLİK VE PATRONDAN FIRÇA...
Nitekim; haber bülteninin “Gazeteci”yle ilk yayınlandığı gün; yeni kanalın haber bülteni ratingde bütün haber bültenlerini geçmişti...
Olacak iş değildi bu...
Bu sonuç; yedi yıldır ilk kez oluyordu...
***
O gün Patron’ların genç olanından “başarısının bedeli olarak fırça” yedi Gazeteci...
Bir Cumartesi sabahıydı...
Ne olduğunu anlamadı...
Kanalın eski haber merkezinin müdiresi “duruma hakimdi...”
Böyle durumlarda operasyonlar hiç sekmez, aksamazdı...
***
Gazeteci’nin, bunlarla uğraşacak hali yoktu...
Yıllarca bütün Türkiye’nin izlediği haber bültenini yapıp, yeni kanalında dördüncü sıradaki haber bültenini bir günde birinci yapmış, üstüne bir de fırça yemişti...
***
Kanalın; AKP’ye ve Tayyip Erdoğan’a karşı inanılmaz bir muhalefet yapacağının işaretleri açıkça gözüküyordu bu arada...
Muhalefet yapılabilirdi...
Ama buradaki mesele, muhalefet değil bir siyasi parti kavgasıydı...
***
“Gazeteci” de “Patronunun siyasi partisinden yana bir tavırla bu siyasi kavgada yer almak zorunda kalacaktı...”
-“Milyonlarca dolar verseler bu işi yapmam...” dedi...
-“Ben haberdeki ismimi; iki siyasi partinin mücadelesinin bir parçası için yapmadım... Kimse bana, bir tarafın adamı, demedi diyemez... Parasız kalacağımı bilsem ben bu işi yapmam...” dedi kanalın genel müdürü dostuna...
***
Bütün paraları elinin tersiyle itti;
-“Seçim gecesi son programımı yapar veda ederim...” diye konuştu...
Tayyip Erdoğan seçimleri kazanmıştı
3 Kasım 2002 gecesi...
AKP’nin önü ana baba günüydü...
Son kez dört-beş dakikalık bir canlı yayın yaptı Tayyip Erdoğan’la...
Sabah beş sularında; haber bültenine sessiz sedasız veda etti...