Zorlu zamanlar

‘Zorlu zamanlar size kim olduğunuzu öğretir.’ Martin LutherKing

Twitter’da gördüğüm bir fotoğraf, az değil 2-3 saatimi alıyor düşünmek için. Hollanda ile Belçika sınırının çiçekli bir kafeden geçtiği bir fotoğraf bu.

Yalnızca bir kafe! Bayrak yok, silah yok, çekişme yok. Gerçeküstü bir kare gibi!

Ve gelelim gerçeklere

Bu haftanın Newsweek kapağında elinde silahla YPJ’li bir kadının fotoğrafı vardı. YPJ, Suriye’de Kürtlerin yoğunlukla yaşadığı Rojava adı verilen bölgede IŞİD’le savaşan Kürt silahlı örgütü YPG’nin kadın kolu. Bu kadınlar müthiş işler çıkarıyor. Türkiye’nin ketum bir komşu ruhuyla koridoru açıp açmamasına bakmaksızın, yaşamlarını hiçe sayarak, inanılmaz bir dirençle IŞİD’e karşı koyuyorlar.

Buna karşın yine de ben, Newsweek’in kapağındaki o fotoğrafta bir kadından çok bir çocuğun ellerini çağrıştırana takılıyorum. Yaklaşık bir ay önce bölgede bizi karşılayan bu kadınların çoğunun yaşlarının, benzer ellerle 18-20’li yaşlarda gezindiğine de. Kiminin üniversiteyi, kiminin liseyi bırakarak bu diyarlara geldiğini hatırlıyorum. Ve onları oraya iten sebepleri. Sebeplerin sonuçlarını, bu sonuçların vardıkları yerleri ve varacakları noktaları.

Haberin Devamı

İçtenlikle sorulmuş ‘Tekrar geri dönmek istemez miydiniz?’ sorusuna içlerinden birinin neredeyse aynı içtenlikle ‘Sisteme mi? Asla’ diye verdiği cevabı düşünüp duruyorum o zaman.

Sistemin işleyişi

Ben bir pasifistim. Silahlara inanmıyorum. Silahlarla gelecek savaşın dünyayı değiştirebileceğine de. Ancak bu, bölgemizde yaşananlara kulak tıkayacağım anlamına da gelmiyor. Hiç kuşku yok ki 21. yüzyılın bu çocuk kadın savaşçıları, 21. yüzyılın özgürlük diye bizlere sunduğunun sınırında, Ortadoğu’nun göbeğinde, hiçbir zaman gül bahçesi vaat edilmemiş bir çölde yeni soruların eşiğine taşıyor bizleri. Verdikleri mücadeleyle, görmek isteyen gözlere, bir projektör tutuyorlar sanki o eşikte. O eşikte bugüne kadar dünyayı bilmemizi, anlamamızı ve belki de kavramamızı ‘sağlamış’ duyguların yeniden düşünülmesi gerekiyor. Özgürlüğün düşünce ile kurabileceği bağın ne olup ne olmadığı da. Yaşamın dayattığı zorunluluklarla özgürlüğün bir denkleme oturtulup oturtulamayacağının gerilimi de... 21. yüzyılın bu gencecik çocukları, bizlere, yani sınırların ötesini görmek isteyenlere, bir kez daha sözde özgürlüklerin, çalıntı siyaset arenalarının, genel geçer düşünce kalıplarının, ezber algıların, erkek sesli hesapların gözden geçirilmesi gerçeğini hatırlatıyor.

Haberin Devamı

Kısacası 21. yüzyıl insanının ilk etapta umulanın tersine siyasal alan için değil, eciş bücüş hale getirilmiş özgürlük için mücadele etmesi gerektiğini söylüyorlar. Ki bu elde edilmiş özgürlükten, bugünkünden farklı, nefes alabilen bir siyasal alan yaratılsın.

Uzun vadede varılabilecek böylesi bir siyaset alanının (bir savaş alanının değil!) insanın özgürlükle kurabileceği sahici bağın izlerini taşıyabileceğinin işaretleri olabilir mi bunlar? İnsan iradesini yoklayan bu zorlu zamanların neye gebe olduğunu yakında göreceğiz.

Yine de yazmadan edemeyeceğim. Bu kadınların kazandıkları direnç yüklü ve ebola virüslü böylesi bir yüzyıla cesurca meydan okuyan tavırlarına rağmen, onlardan çalınan çocuk hayatların bedelini kimin, nasıl ödeyeceği sorusu ise yalnız kalmış, bekliyor.

Haberin Devamı
DİĞER YENİ YAZILAR