Muharrem İnce’nin hu hafta içerisinde CNN Türk’teki konuşmasını ilgiyle izledik. Gençlere yaptığı vurguyu ise büyük bir heyecanla dinledim. Bir fizik öğretmeni olarak seçim gününün değiştirilmesini öyle güzel vurguladı ki, konuyu, karşısında oturan meslektaşlarımızın -hayatı salt ‘siyaset’ manevraları olarak gören meslektaşlarımızın ve onlar gibi olanların- fark etmek istemediği bir noktaya taşıdı. Nereye mi? Elbette insana. İnsanların siyaset (üstelik vasat siyaset) için olduğu varsayımıyla ortaya atılan savları çürüten sağlam bir yaklaşım: Siyaset insan için vardır. Elbette buradan insanın devlet için değil, devletin insan için olduğu gerçeğinin de altının çizildiğini varsaymak mümkün.
Kısacası, Muharrem İnce’nin yaklaşımı, biz yaşlıların (hayattan yaş almış diyelim kimse alınmasın!) gençlerle kurabileceği o hassas dengeye güzel bir temastı. Açıkçası onun, şu aşamada, zıvanadan çıkmış devlet politikalarını -eleştirel aklın yetemediği, mantığı fersah fersah delip geçmiş fire dolu devlet politikalarını- eleştirmek yerine, öğretmenliğine ve fizik bilgisine vurgu yaparak sumen altı edilen birçok hususu dile getirmesinin çok faydalı olacağına inanıyorum. Mantığı unutan bir topluma, fizik kurallarını ve onun içindeki matematiksel denklemi hatırlatarak çok hızlı ilerleyebilir kanısındayım. Tıpkı gençlere yaptığı vurgu gibi. Siyaset daha önemli diyenlere ‘hayır gençler daha önemli’ diyen bir öğretmenin bizlere çok şey anlatabileceği aşikâr. Ezberlerin bozulduğu noktalar buralar çünkü. Battal ve dipsiz uçurumlar değil, ince detaylar.
Gençler ve yaşlılar deyince, elime müthiş bir kitap geçti. Onu da bu yazıya eklemeyi bir borç sayıyorum. ‘Küçük Koşucular’, İngiliz yazar David Almond’dan; yazarın o ince ve yalın üslubuyla çok şey anlatan bir kitap. Metin, yaşlı bir adamın -hayattan ders çıkarmasını başarabilmiş yaşlı bir adamın- gencecik bir oğlana anlattıklarından ibaret. Anlattıkları derken yaşlı adam bu genç oğlana ders mers vermiyor. Oğlanın katılacağı maratondan yola çıkarak hayat koşusuna dair son derece dokunaklı ipuçları sunuyor. Evet, hayat koşusu! Ve en güzel mesaj da burada saklı. Başarının, ‘ipi göğüslemekten çok anılar biriktirmek olduğunu’ o kadar güzel anlatıyor ki kitap, işte o zaman ‘neden gençlerin daha önemli olduğunu’ bir kez daha anlıyorsunuz. Hayatın ne demek olduğunu anlayamayan bir gencin ilerde nasıl bir yetişkin olabileceğini de. Nasıl mı? Şu can sıkıcı, ezber tutkunu yetişkinlerden bahsediyorum canım; gençlere bırakabileceklerinin gökdelenler, nükleer santraller falan olduğunu sanma gafletinde olanlardan.
Nükleer santral konusu... Yeri gelmişken onu da belirteyim. Muharrem İnce’nin bu konudaki ‘bilimsel’ yaklaşımları da çok iyiydi.