Başar Başarır’ın geçtiğimiz ay Can Yayınevi’nden çıkan kitabının adı başlıktaki gibi: Teklifinizle İlgilenmiyorum.
Koltuğunuza oturun, kemerlerinizi bağlayın vee... Eytan adındaki birisinin (hatta birilerinin) tekliflerine hayır diyen şaşkın ama dirayetli Reha Bey’in öyküsünde olduğu gibi, etrafınızı saran Eytan kılıklı ‘şeytanlara’ dikkat kesilerek okuyun... Sadece okuyun. Her bir öykünün keyfine tek tek vara vara. Böylesi kitapları okumak sizi bu tür ‘kötülüklere’ karşı uyanık tutacak ve arındıracaktır. Vallahi Pazar yazısı olduğu için böyle yazmıyorum. Gerçek edebiyatın böyle bir özelliği vardır: Fark edersiniz. Neyi mi? Ne gerekiyorsa onu... Durum daha vahimse, yani Eytan içinizde geziniyorsa, edebiyatın bu konuda da faydası olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.. .
Gelelim kitaba. Başar’ın öykü konusundaki yeteneğini tartışacak değilim. 2004 yılında Sait Faik Hikaye Armağanı’nı kazanmış bu kıvrak kalemi ne zaman karşımda görsem edebiyatın keyfinin ne olduğunu hatırlar, onun gür kahkahalarının sesi kulağımda, benzer kahkahalar atarak satırları eritirim. Bu seferki de öyle oldu. Teklifinizle İlgilenmiyorum bıçkın, zeki ve keyifli bir kitap. Kara mizah? Allah’ın emri !
Hangi Şeyler
Kitapta en çok ilgimi, son dönem Türkiye’nin gündemine oturmuş ve etkilerini bol bol gelecek zaman diliminde göreceğimiz Gezi Parkı’na dair öykü çekti. ‘Hangi Şeyler’, Gezi’de olup bitenleri merak eden İlhan adlı kötürüm bir işadamının, ona bu olup bitenleri anlatsın diye bir öğrenciyi kiralamasıyla başlıyor. Kitabın kahramanı da bu öğrenci zaten. Olayları ‘Twitter’da yazdığı gibi, başlangıçta ortada sadece bir gaz bulutu vardı. Her şey onun içinden çıktı’ diye bize anlatmaya başlayan bu bitirim, bitirim olduğu kadar yaşama ilgisiz oğlan, zamanla Gezi Parkı’na adapte olmaya ve kendinin de şaştığı cümleler kurmaya başlıyor:
‘Buradayım, çünkü bu hoşuma gidiyor. Hoşuma gidiyor, çünkü ilk defa kendimi bir şeylere dahil hissediyorum. Dahilim, aitim, birlikteyim.’
Gel zaman git zaman
Başar’ın oğlanın gözünden ve bilgisayar dilinden bizlere sunduğu bu dünya, sonunda büyük bir taarruzla püskürtülüyor. Gaz bulutuyla başlayan gaz bulutuyla biten bu süreci kahramanımız bakın nasıl özetliyor: ‘Olayların hayatı kavraması, kavurması, savurması. Sonunda gazın her yere geçmesi. Irzımıza, genzimize, hayallerimize... nüfuz etmesi.’
Bu özet aslında Türkiye’de gerçekleşmiş olan en kapsamlı sivil toplum hareketinin devlet güçleri tarafından nasıl bir çehreye dönüştürüldüğünün de özeti. Öte yandan bizim öğrencinin aktardığı sloganlardan yola çıkarak olayları yorumlayan işadamının yaklaşımı da tanık olduğumuz ayrı bir cümlenin yarattığı toplumsal erozyona denk düşmüyor değil. İyisi mi öyküden aktarayım :
‘Tekerlekli sandalyesi sanki elektrik kontağı yapıyor İlhan’ın, bir ileri bir geri gidip geliyor. Sonra da kararını açıklıyor: CIA’nin slogan departmanı çok iyi çalışıyor...’ Bizim öğrencinin buna yorumu ise şöyle oluyor: ‘Anlamıyor. Aslında kıllanmakta haksız sayılmaz. Anlattıklarım gerçekten gerçek gibi değil. Normal de değil. Kesin de değil. Ama var ve öyle. ’
Ama var ve öyle. Bu yalın cümle, öykünün final cümlesi değil.
Öykü bambaşka bir duruma işaret eden, şaşırtıcı ve gülümseten bir cümleyle bitiyor. Ne tuhaf, edebiyat gibi ‘bağzı şeyler’ gaz bulutunun teklifiyle ilgilenmiyor, sinmiyor.
Teklifinizle İlgilenmiyorum!
Haberin Devamı