2013 iyice yaklaştı. ‘Bu yıldan neler bekliyorsun?’ diye soranlara ‘şiddetsizlik’ diye başlayan cümleler kuruyorum. Ardından da gelen soru şu oluyor: ‘Şiddetsizlik bir çözüm müdür?’
Şiddetin kesinkes çözüm getirmediğini biliriz bilmesine. Dahası şiddetin tek işlevinin kendi dünyalarımız içerisinde yeni şiddet tohumları yarattığı da bilinen bir gerçektir. Peki ya şiddetini içine gömenler için ne söylenebilir? Basit: ‘Şiddet hiçbir zaman bu yolla sakinleşmez!’ Siz sakinleştiğini düşünebilirsiniz ama o bir gün yeniden fişekleneceği umuduyla kuytuda durup bekler. Dolayısıyla şiddeti tanımlarken şiddetsizliğin de ne olduğunu düşünmek durumundayız.
Elimdeki bir kitap tam da bunu anlatıyor.
‘Şiddetsizlik her zaman çözüm değildir’ diyor. Üstelik çatışmaların bu şekilde daha da uzayacağına dikkat çekiyor. ‘Şiddetsizlik her durumda başarılı olmaz!’ diyerek şiddetin tanımını bir kez daha masaya yatırmamızı istiyor bizlerden. ‘Çatışma bir kez yerleşmeye görsün, iyi çözüm yoktur,’ diyor. Aranması gerekenin ‘zararları sınırlandıracak ve olabildiğince az acıya neden olacak çözümlerden geçtiğini’ vurguluyor.
Ne şiddet yanlısı ne de şiddet karşıtı olmanın bazı durumlarda işe yaramadığına tanık olmuşuzdur ya, kitap tam da bu noktada bizlere ‘çatışma karşıtı’ olmayı öneriyor. Kendinizi sürekli frenlemek yerine çatışmanın doğmasına olanak sağlayacak durumlara yenik düşmemekten bahsediyor. Çatışmadan kaçınan insanların ‘dünyanın pısırık, korkak, ezilen ya da kaçan’ insanlarından olmak anlamına gelmediğinin altını çiziyor.
Üstelik yaşadığımız zaman diliminde cesurluğun tanımının artık ödleklik karşıtı bir sözcük olmadığını ve cesaretin ihtiva ettiklerini tam olarak içermediğini (ya da içeremediğini) de biliyoruz. Ne de olsa gerçeğin kaygan zemindeki hali ortada.
Dahası çatışmadan kaçınmanın bir cesaretsizlik örneği olmadığını da teslim etmek önemli. Zaten yaşamımız savaşlarla, çekişmelerle ve çatışmalarla dolu. Bunu değiştirebilmenin koşulları yeni şiddet sayfaları açmak ya da kendini şiddetsizliğin tutsağı haline getirmeden de sağlanabilirmiş gibi geliyor bana da.
Bu köşede daha önce çıkan kitaplarını da tanıttığım Brigitte Labbe’nin, ‘Şiddet ve Şiddetsizlik’ (Günışığı Kitaplığı, Çıtır Çıtır Felsefe Dizisi) adlı çalışmasından alıntıladığım yukardaki bazı satırlar, 2013 yaklaşırken bana, çatışmayı tercih etmeyen insanların etraflarına duyarlı, enerji ve isteklerini çözümsüzlüğe değil, çözüme, konuşmaya ve yaşama odaklandırmış insanlar
olduğunu bir kez daha hatırlattı. Belki de cesaretin tanımını yeniden keşfetmemiz gerektiğini de.
Küçük çocuklar ve gençler için yazılmış olan bu kitabı, öfkesi bir türlü dinemeyen ve cesareti farklı yerlerde arayan yetişkinlere de öneririm.
1978-1982 yılları arasında Berlin ve Köln’de çalışmalarına devam etmiş olan ressam arkadaşımız Funda Tarakçıoğlu’nun ‘Öyküsü Olan İşler’ sergisi bugün açılıyor. Onun figüratif, sürrealist ve sembollerle dolu yapıtlarını seveceksiniz. Narlara ve denizatlarına özellikle dikkat edin!
Sergi, Vakıfbank’ın İstanbul 1. Levent’teki Genel Müdürlük Fuayesi’nde, ay sonuna kadar açık.