Bankacı bir adamla tanışır kadın. Her şey güzeldir ilk başta. Sözlerin tükendiği bir dönemeçten geçerlerken bankacı adam, kadının gözlerinin içine bakarak der ki, ‘bilmem ne bankasındaki hesabınızı takip ettim, hayli yüklü bir paranız var, valla zenginsiniz siz, bunu bizim bankaya şu kadar yüzdeyle vadeli yatırmaya ne dersiniz? O zaman yeni aldığınız evin taksitlerini de daha rahat öder, küçük kızınızın okul taksitleri konusunda boşanmış kocanızın darboğazdaki haline muhtaç kalmazsınız! ’
Konuşmanın nereye varabileceğini az çok tahmin edersiniz... Panoptik çağın getirdiği tuhaf ilişkilerden sadece birisidir bu enstantane. En zararsız gibi gözükeni!
***
Yaşadığımız zamanı, kısacası kontrol toplumu haline gelişimizi özetleyen bir sözcüktür panoptik. Yukarda verdiğim örneğin (yaşanmış bir örnek bu) ötesinde, iktidar biçimlerinin 21. yüzyıldaki gözle görülmeyen bakışının adıdır. Ve çok, çok daha ötesi...
Çok çok daha ötesi derken... Elimdeki kitapta bu konuda yazılmış pek hoş bir bölüm var. Kitabın adı ise Şeffaflık Toplumu. Güney Koreli yazar ve kuramcı Byung-Chul Han tarafından yazılmış olan bu ince ve zorlu metin, dilimize Haluk Barışcan tarafından aktarılmış. Yayınevi ise Metis. Çağımızı bir kod çağı haline dönüştüren hemen hemen ne varsa, bunun karşılığını teorik olarak bu ince kitapta bulmanız mümkün. Kısacası ‘şeffaf toplum’ başlığı altında gözetlemenin sınırlarının kaldırılması ve yeni tahakküm halleriyle ilgili durumları.
Gelelim panoptik konusuna.
1978 yılında ünlü Fransız düşünür Jean Baudrillard, henüz dijital ağla tanışmayan dünyamıza bakarak ‘panoptikonun sonunu yaşamaktayız’ diye yazmıştı. Ünlü düşünürün referansı televizyondu ve elbette haklıydı. Ancak dijital çağ dediğimiz çağımız, Byung-Chul Han’ın tabiriyle ‘şu an panoptikonun sonunu değil, tümüyle yeni, perspektifsiz bir panoptikonun başlangıcını yaşayan’ bir çağ. Artık tek bir merkez yok. Tek bir iktidar yok. O yüzden de perspektifsiz... Yani çok daha başa çıkılamaz halde. Kısacası merkez-çevre ayrımı tümden yok olmuş durumda. Dolayısıyla insan her yandan, her açıdan, herkes tarafından izlenebilir konumda. Bu izlenme ise bazı noktalarda ‘verimli’ olduğu kadar tehdit edici bir başka ‘durumu’ ortaya koyuyor. Her yer gözlem altında. Kameralar her yerde. Ancak iş bununla da bitmiyor.
Byung-Chul Han, ‘günümüzde yer kürenin bütünü bir panoptikon durumuna doğru gelişme gösteriyor’ diyor. Artık onun dışında kalan kimse yok. ‘Bir topyekunluk söz konusu. İçerisini dışardan ayıran bir duvar yok. Kendilerini özgürlük alanı olarak sunan Google ve sosyal ağlar panoptik biçimlere bürünüyorlar.’
Dahasını da söylüyor Güney Koreli kuramcı yazarımız:
‘Bugün gözetleme, genelde sanıldığı şekliyle özgürlüğe saldırı şeklinde gerçekleşmiyor. İnsanlar kendilerini daha ziyade gönüllü olarak teslim ediyor panoptik bakışa. Kendilerini soyarak ve teşhir ederek dijital panoptikonun oluşuna bilerek katkıda bunuyorlar.’
Peki neden bu gönüllülük sorusu ise, bu yüzyılın temel sorularından biri olacağa benziyor. Dahası da var. Şeffaflığın insanı ‘camlaştırdığı’ bir süreçten geçerken yeni şiddet biçimleriyle karşılaşacağız. Bu besbelli. Bunlara hazırlıklı olmak lazım.