Kamuoyunda bitip tükenmeyen tartışmalardan yorulmuşsanız, herkesin kendi dışındaki ‘herkesi’ suçladığı bir toplumda çözümün gerçek bir uzlaşmayla sağlanabileceğini hâlâ düşünenlerdenseniz bu yazıda sözünü edeceğim sergiye zaman ayırmanızı öneririm.
Bu bir tür ‘özür’ sergisi. Özür dilemeyi ‘erkeklik gururuna’ yediremeyen bir toplum olarak çok şey öğrenebileceğimiz bir sergi. ABD, Almanya, Fransa, İngiltere, Avustralya, Şili, Sırbistan ve Bulgaristan’da toplumları kara deliklere savuran çatışmaların ardından ‘şifa’nın nasıl sağlanabileceğini anlatan örneklerle dolu. Zamanın Batı Almanya Başbakanı Willy Brandt’ın Varşova Gettosu Anıtı önünde diz çökerek Yahudilerden soykırım için özür dilediğini bilsek de bu sergideki anlamı, diğerleriyle birleşince iyice artıyor. Özür dilemenin herkesi sağalttığı ve umulmadık mucizelere gebe olduğu fikriyle teğelleniyor diğer özürlere Brandt’ın özrü. Şili Devlet Başkanı Patricio Aylwin’in Pinochet’nin yaptığı hak ihlalleri için özür dilemesi, İngiltere Başbakanı David Cameron’un 30 Ocak 1972 tarihindeki ‘Kanlı Pazar’ için Kuzey İrlanda’dan dilediği özre ekleniyor. O noktada bu özürler, aynı zamanda, sınırları ve ülkeleri aşan, insanlığın zaaflarının bir biçimde onarılabileceğinin işaret fişekleri. Elbette aynı fişekler, bu zaafların onarılmadığı, yok sayıldığı, inkâr edildiği noktalarda nefretin yaşamaya devam edeceğini de aktarıyor bize. Bulgaristan Parlamentosu’nun 1984-1990 yılları arasında uygulanan ‘Yeniden Doğuş Politikaları’ için Türklerden özür dilemesi, Sırbistan Parlamentosu’nun 1995 Temmuz’unda Srebrenitsa Katliamı için Bosnalılardan özür dilemesiyle bütünleşiyor. Bu ve bunlar gibi yeryüzü üzerindeki 8 temel özrü merkezine oturtan sergi, farklı ülkelerin, farklı deneyimlerinde kurulan hakikat komisyonları, uluslararası ceza mahkemeleri, bellek kurumları gibi uygulamalara da yer vererek olayın ‘süreç’ boyutuna da bakabilme şansını sunuyor bizlere.
Husumeti aşan köprüler kurmak
‘Bir Daha Asla! Geçmişle Yüzleşme ve Özür Sergisi’ Açık Toplum Vakfı ile Anadolu Kültür’ün ortaklaşa bir sergisi olarak İstanbul Tophane’deki Depo’da açıldı. Açılış öncesindeki basın toplantısında toplumsal barışın tesisi konusunda en yetkin isimlerden biri olan Columbia Üniversitesi’nden Prof. Dr. Elazar Barkan ‘Özür kişisel ilişkilerde mucizeler yaratır’ dedi. ‘Husumeti aşan köprüler kurmak, diyaloğu başlatmak ya da geliştirmek için’ özrün kıymetini vurgularken özürlerin hem etik hem de siyasi bir temele dayandığını söyledi.
Hiç kuşku yok ki buradaki en önemli husus geçmişe dayalı böyle özürlerin ‘merkezileştirilmesi’ ve ‘resmi’ bir tavırla onaylanması. Onayın barışın temel çıkış noktası olduğu vurgulanarak topluma doğru yansıtılması da son derece önemli bir diğer aşama. Bu yüzden yeni kutuplaşmalar yaratmamaya özen göstermek çok kıymetli. Dahası, geçmişle yüzleşirken şimdiki zamanı da gözetebilmek...
Dersim için özür dilemenin anlamı ve yaratabileceği barışçıl şimdiki zaman, Roboski gerçeğini bu topraklarda bir daha bizlere yaşatmamalıydı, örneğin. Ama yaşadık. Oradaki açmazı göremediğimiz zaman şiddete bir kez daha yenilmiş olduğumuz da aşikâr oluyor, ne yazık ki... Velhasıl barış zor iş.
Bu açılardan bakıldığında serginin önemi de ortaya çıkıyor. Emeği geçen herkese teşekkürler.
Sergi 15 Aralık’a kadar açık...
Özür mucizeler yaratır
Haberin Devamı