Özel Tohum Vakfı Özel Eğitim Okulu mezunlarından Hikmet Cem Sezgin, erken tanı ve eğitimin, otizmli bir bireyin hayatında nasıl bir fark yaratabileceğinin en güzel örneklerinden biri. Aldığı eğitimle okuma-yazma, okuduğunu anlama, matematik becerileri, sosyal ve toplumsal uyum becerilerinde son derece önemli ilerlemeler kaydeden, bateri ve piyano çalan Cem, sporcu kimliğiyle de dikkat çekiyor. Dereceleri ile 2018 Avrupa Paralimpik Şampiyonası’na katılmaya hak kazanan ve 2019 Dünya Paralimpik Yüzme Yarışları, 2020 Paralimpik Olimpiyatları’na katılmayı hedefleyen Cem’i içtenlikle kutluyorum. Haydi Cem, devam!
***
Bu esnada ya biz ‘normal’ yetişkinler hangi olimpiyatlara katılabiliriz sorusunu akılda tutmak önemli. Ayakkabı Kutularında Dünyalar Saklama Olimpiyatları’nda ilk üçe girebilir miyiz? Buna çok sevdiğim bir zarf atmak isterim: Bittabi.
Kürsüde Konuşanın Üstüne Yürüyen Futbolcu Olimpiyatları’nda da üstün başarı madalyası almamızın eli kulağında.
Bu halimizle envaiçeşit olimpiyata katılıp birbirinden gözde madalyalar almamız işten bile değil.
Velhasıl geldiğimiz yer fazlasıyla göz dolduruyor. İyiyiz, iyi.
Gazeteci Mehveş Evin’in bu konuda hazırladığı bir kitap var. ‘Buraya Nasıl Geldik’ sorusunu A’dan Z’ye masaya yatırmış. Evin, A’dan Z’ye derken Türkiye’nin yakın tarihine bakabileceğimiz başlıkların altını çizmiş. Sadece gazetecilerin, iletişim fakültelerinde okuyan genç öğrencilerin, sahaya açılmaya hevesli idealist ve civan muhabirlerin değil, aynı zamanda hemen her yaştan meraklı okurun da ilgiyle takip edebileceği bir çalışmayı önümüze koymuş.
Hemen birkaç başlık paylaşayım:
D bölümünde karşımıza çıkan temel kelime darbe. Burada tahmin edeceğiniz türden bir sıralama mevcut. ‘Her Türkiye vatandaşı, hayatının bir döneminde mutlaka darbeyi tattı’ cümlesiyle başlayan bölüm bizleri 15 Temmuz’a kadar getiriyor.
F bölümünde ise fıtrat sözcüğü ile karşılanıyoruz.
I, Ilımlı İslam.
K, Kutu.
S, Sur şeklinde devam ediyor.
W ise ‘Yasaklı Harf’ olarak karşımıza çıkıyor. Neyi temsil ettiğini ise hepimiz biliyoruz.
Y, ise ‘yol’la kaplanmış. Barajları, yolları ve Karadeniz’i düşündüren bir bölüm burası.
Uzun soluklu bir çalışmanın ürünü olan kitap Z ile bitiyor. Z’ye karşılık gelen kelime ise ‘zeki’. Hah, şimdi diyorsunuz olay burada çözümleniyor! Oysa bu bölümde ne kadar zeki olduğumuz değil Zeki Müren tartışılıyor. Türkiye’nin eşcinsel politikaları... Zeki Müren’in Beklenen Şarkı’da söylediği sözler de çok anlamlı: ‘Bana ait çizgiler, dikkat et silinmesin’.
İşin esası buraya nasıl geldik sorusunun en köklü yanıtı da bu. Herkesin kendi çizgilerini kaybede kaybede geldiği bir noktada oluşumuz. Çizgili pijamaya dönüşen barkod türü hayatlarımızla yaşamaya olan tutku yoksunu tutkumuz... 1953’deki aşk filminden (Zeki Müren ve Cahide Sonku) taşan aynı adlı nihavend şarkının izlerinde gezinen daha farklı hallerin (dikkat et silinmesin dikkat et silinmesin) her dem silindiği OHAL’lerin (sil daha da çok sil) evlatları, torunları ve torunlarının torunlarıyız. Kadın, erkek, genç odaklı birçok sorunun cevabının burada olduğunu düşünenlerdenim.
Hep böyle mi gidecek? Bilmiyorum. Belki bu yüzden Amok Koşucusu’nu yeniden, farklı bir gözle okuma zamanı. (Stefan Zweig’ın aynı adlı kitabında, insanın zaaflarını, beşer şaşar biçiminde tartıştığı uzun soluklu öyküsü).