Kadına uygulanan şiddete yönelik iki kısa yazı yazdım en son. İlginçtir ki bu ikisine de erkek okurlarımızdan mesajlar geldi! Kimi hakaret doluydu. Bunları ciddiye almam mümkün olmadığı için gerçekten derdi olan mesajlarla ilgili birkaç hususa değinmek istiyorum.
Gelen mesajların çoğu kadınlara yönelik bu açmazın hükümetin son on yıllık politikalarının bir sonucu olduğunu, özellikle eğitim alanında atılan adımların kız çocuklarının maruz kaldığı durumlarda belirleyici olduğunu ifade ediyor. Kısacası, yaşananların (yani hem kadına yönelik şiddetin artmasında, hem de çocuk gelinler konusunda) siyasal olduğunu dillendiriyorlar. Elimizdeki rakamlara baktığımızda bu sonuca katılmamak mümkün değil.
Yine erkek okurlarımızın bir kısmı kadın hakları ile ilgili yazdığım hususları abartılı bulmuş. Ne tuhaf, bense tam da burada, bu konuda hemen hiçbir şey yazmadığımı düşünüyordum! Neden derseniz, bu işin sadece siyasal bir boyutu olmadığına, çok derin bir kültürel boyutu olduğuna inananlardanım da o yüzden.
Derin konu, zor konu...
Biraz açayım ne demek istediğimi:
Bir kadının bizim gibi toplumlarda yaşayabileceği en derin yarık onun ruhunu gözetmeden, ona sormadan, onunla kelam etmeden oluşturulan yarıklardır. Ayrımcılık gibi gelse de yazacağım: Kadınların ruhlarıyla toplum kuralları arasında tercih yapmasının ne demek olduğunu tam olarak anlayabildiğimiz gün bu toplumda kadınların aşağılanması, şiddet görmesi, yok sayılması da bitebilir. Doğduğu günden itibaren bedeniyle algılanan, bedeninin sürekli ‘temizlenmesi’ gereken ‘bir yer’ olduğu dayatmasıyla büyüyen, bu uğurda kutsallaştırılan ya da yerin dibine batırılan ama buna karşın gerçek anlamda büyümesine, serpilmesine ve gelişmesine asla izin verilmeyen bir ruhtan söz ediyorum. Ondaki merak ve yaratıcılığın kendi dışındaki kimlikler üzerinden törpülenerek topluma uygun hâle getirilmesinden. Birilerinin kızı, birilerinin eşi, birilerinin annesi olarak yaşaması istenen bir ruhtan bahsediyorum size. Aldığı eğitim ne olursa olsun, yuvayı yapan dişi kuş imgesiyle anılmasından. O ruhun yok edilirken hemen her şeyin ‘onun iyiliği’ için yapıldığının kanıksatıldığı bir insandan bahsediyorum. Ruhunun tek başına bir varlık olarak görülmeye yetmediği insanlardan bahsediyorum size. Bir kadının ruhuyla var olma çabasının hemen her seferinde küllerinden doğma çabası demek olduğundan.
Derin konu. Zor konu.
Kadının kaderi: Her sefer küllerinden yeniden doğmak
Haberin Devamı