İleri demokrasimizin HES’leri

Haberin Devamı

Türkiye’nin, özellikle Doğu Karadeniz bölgesindeki derelerinin başına gelenleri takip ediyorsunuzdur. Hidroelekrik santralleri tam gaz halinde ‘ileri demokrasi’nin hükümlerini sürdürmeye kararlı görünüyor. Bu konuda yeni bir gelişme var. Kamulaştırma yetkisi artık tamamen el değiştirecek. Bakanlar Kurulu’na ait olan bu yetki başta Devlet Su İşleri olmak üzere belediyelere ve Enerji Piyasaları Denetleme Kurulu’na devredildi.

Bu da devletimizin hidroelektrik santralleri konusunda ne kadar kararlı olduğunu gösteriyor!

Kamulaştırma yetkisi el değiştirince ne olacak?

Bürokrasinin kolayca işlemesi sağlanacak. Böylece ortalıkta hiçbir pürüz kalmaksızın işler tıkır tıkır yoluna girecek. Şirketlerin yapamadığını söz konusu kurumlar yapacak ve zamanın ağına takılan davalar, sürtüşmeler bir çırpıda sonlanacak. Anlaşılan kentsel dönüşüme yönelik bir proje olan ‘acele kamulaştırma yetkisi’ artık HESler için de geçerli olacak. Bir takım bölgeler kamulaştırılacak ve Türkiye derelerinin hidrolelektrikle olan flörtü de hızla hayata geçecek.

Ne zaman HES’lerle ilgili yazsam bazı çevrelerden ‘Ne yapalım diğer ulusların gerisine mi düşelim?’ tarzında mektuplar alıyorum.

Kanaatimce diğer ulusları geçmek yerine onlara örnek olmak herkese daha faydalı. Üstelik bu örnek oluş, genelgeçer küresel bir eğilim olan ‘Toprakana’nın bize sunduğu nimetleri tarumar etme’nin dışında da mümkün olabilir. Toprağı ve onu çevreleyen doğayı tehdit eden en büyük tehlike ne yazık ki insandır ve bu gidişle de öyle kalacak. Bunun da nedeni insanın kendini dev aynasında görme suretiyle toprağa ve dolayısıyla yeryüzüne ‘ben üstünüm-ben bilirim-her şey benim olmalı’ diye ettiği müdahaledir. Dahası, ona edilen her müdahaleyi bir kâr tablosu olarak görmesi, algılaması ve sağa sola bunu dayatmaya çalışmasıdır. Yaşamı, toprağı ve yeryüzünü doğanın onu yeniden yaratabileceği zamandan çok hızlı ve gözü dönmüş bir şekilde talan etmek, bunun adına yasalar çıkarıp yasakları savmak insanın kendine uyguladığı en büyük işkencelerden biri olsa gerek. Evet insanlığı tehdit eden tek güç vardır dünyada: İnsanın kendisi.

HES’lere gelince. Bu HES işi için politikacılara seslenmek istiyorum buradan. Kendi yaşamlarınızı umursamıyorsunuz, doğayı umursamıyorsunuz, buna karşı çıkanları umursamıyorsunuz. Neyi umursadığınızı ise biliyoruz.

Ancak...

Yeryüzü bunu affetmeyecektir. Yeryüzü gerçeği ile kâr listesi yan yana durmaz.

Yaşam temelimizin en önemli nedenlerinden biri olan ‘Toprakana’yı, bize yaşam sunan ‘Toprakana’yı bir kez daha tanımalıyız. Onun çok kolay tahrip edilebilirliğini ve bir kere tahrip edildikten sonra yeniden üretilemeyeceğini o nadide kafalarımıza sokmalı ve mümkünse bu yalın gerçeği en kısa zamanda fark etmeliyiz. ‘Toprakana’ küstü mü küser, bunu ama en çok bunu anlamalıyız.

Devletimiz acele kamulaştırma yetkisiyle uğraşacağına, kâr ve seçmen listeleriyle boğuşacağına, yaşatma ve acele doğalaştırma yetkisiyle uğraşsa keşke... İleri demokrasinin çoğul bir yaşam ve yaşatma planı olduğunu, bu plan içersinde toprak kaynaklarının (suların, ormanların, denizlerin, hayvanların, bitki örtüsünün vb.) koruma altına alınması gerçeğini de anlasa ve kavrasa keşke.

Ve bizi şaşırtsa.

DİĞER YENİ YAZILAR