Bizimkisi hasta olmuş. Hiç sesi sedası çıkmıyor. Öfkesidaimolsunların son torunu olur kendisi. Kedi medi mesaimi yiyor. Bu yüzden, ben de bundan yararlanayım dedim, atıverdim kendimi sokağa. Sokakta, o da ne, eski, sinirli, gergin, dekoltesi bol, kendini çok önemseyen bir rüzgâr dolanıyor. Derdin ne dedim rüzgâra, hiç dedi, sen kendine bak lavuk. Vay! O sırada kasketimi uçuruverdiği için önümdeki bostan korkuluğunu göremedim. Küt diye çarpışınca bostan korkuluğuyla, affet dedim, mecburen. Höst dedi bostan korkuluğu, hiç alttan almaya niyeti yoktu. Benimse iyi saatte olsunlar günümdü. Cinli, perili, ahenkli ahenksiz başka başka dünyalar. Hatta ya sabır ya selametti yaşam, arada olur böyle. Derken gözüm ona ilişti. Bostan korkuluğunun kolundaki sepete. Üzerine kargalar konup konup duruyordu, ne yaptıkları ise belli değildi. Bu ne dedim korkarak, biraz da sırnaşarak. Isırgan otlu sepet dedi kendinden pek emin, sinirli. Arada ağzından kaçırdı ne zamandır kansızlık çekiyormuş. Sakın sinirlerini bu bozmasın diyecek oldum, sonra ı-ıh, yok yok vazgeçtim. Geçen gün birbirini boğazlayan iki nesneye tanık olmuştum. Aralarında uçuşan sözcüğün adı ya kansızdı ya da kancık. Ve yalan yok birisi insandı, ötekisini ise ne siz sorun ne de ben söyleyeyim. Dayanamadım bu ara bol bol güllü lokum ye dedim bostan korkuluğuna, bol bol kan yapar. Ters ters yüzüme baktı. Bostan korkuluğuysak bizim de haysiyetimiz var ona göre ha dedi, neyin dalgası, neyin dümeni bu. Niye alındı hiç ama hiç anlayamadım. Yakınlardaki elektrik direğine sordum. O da hiç tınmadı. Atarlı bir şeydi, besbelli. Kafası onun da üç şeritli yolların birine atıktı. En azından ben öyle sandım. Sonacığıma...
(Bu aralar yollarda gördüğüm sinirli insanlara-kim değil ki- ithafen böyle bir paragraf yazasım vardı, kısmet bugüneymiş)
***
Adalet Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği’nden gelen bir açıklama var. Müşavirlik, bu yazıyı, çocuk istismarına yönelik yazdığım ‘Enkaz Kaldırma Çalışmaları’ başlıklı yazı için ‘size emanet’ diyerek göndermiş. Emanete hıyanet olmaz diyerek kısaca paylaşıyorum:
‘Köşe yazınızda çocukların cinsel istismarı suçunun son 10 yılda yüzde 125 oranında arttığı ifade edilmektedir. Çocuk istismarı konusunda verilerin yanlış yorumlanması sıklıkla görülebilmektedir.
Şöyle ki:
Çocukların cinsel istismarı suçuna ilişkin davalara ait rakamlar, 2007-2008 yılları arasında dava sayısı olarak (dosyadaki en ağır suç esas alınarak, tekil) verilmekteydi. 2009 yılı ve sonrasında ise veriler (dosyadaki tüm suçlar ve kararlar ayrı ayrı sayılarak, tamamı) suç bazlı alınmaktaydı.
Dolayısıyla dava sayısı ile dava sayısı suç sayısı ile suç sayısı arasında bir karşılaştırma sağlıklı sonuç verebilir. Mevcut verilere göre, kamuoyundaki algının aksine, suç oranlarında bir azalma söz konusudur. Buna göre çocukların cinsel istismarı suçu 2016 yılında 2015 yılına göre yüzde 11.2 oranında, 2014 yılına göre ise yüzde 16.9 oranında azalmıştır.’