‘Size etek giydirip gezdiririz ama bu ülkeyi böldürmeyiz.’
Etek giymenin keyfini henüz anlayamamış sinirli birinin sözleri. Ülke sevgisinden ne anladığı ise bu cümlede tam olarak anlaşılmıyor. Şaka bir yana, son yıllarda hukuk sistemimizin cımbızlarla nasıl işlediği düşünüldüğünde, sırf bu cümleden, etek giyenlerin bu ülkeyi sevmediği yargısına ‘bile’ varılabilir.
***
Neyse.
‘Diren’ diye bir film var. Diğer adı Suffragette. İngiltere’de geçen yüzyılın başında ‘kadınlara oy hakkı’ talebinden yola çıkarak oluşturulan bir direnme hareketinin kısa bir kesitini anlatıyor.
İnsan, özellikle kadınların 1912’den başlayarak verdikleri bu mücadele sonunda elde edilen hakkın, nasıl tırnaklarla kazıya kazıya gerçekleştiğine tanık olunca bambaşka duygulara kapılıyor. Çamaşırhanede işçi bir kadına ‘neden oy hakkının kadınlara verilmesini istiyorsun?’ diye sorulduğunda ‘hayatımın öncekinden daha farklı olmasını istiyorum’ demesi bu zorlu direnişin özünü işaret ediyor.
Kadınlar, İngiltere’de çok uzun bir mücadeleden sonra oy haklarını elde ediyorlar. Ve işte o zaman, bu aralar pek sık duyduğum ‘her şey bitti artık’ eğilimi gösterenlere şu cümleyi söylemek elzem hale geliyor: ‘Bazı şeyleri elde etmek için ayak diremek ve devam etmek şart.’
‘İyi de nasıl?’ sorusu ise Suffragette hareketinin lideri Emmeline Pankhurst’un (Merly Streep canlandırmış) sözleriyle özetlenebilir: Herkes kendince bu mücadeleye katılabilir.
Her ne kadar Pankhurst, bu sözleriyle açık bir eylemlilik halini dile getiriyor olsa da ben bunu, herkesin elinden gelen şeyi en iyi yapması biçiminde algılıyorum. Eğer önümüzdeki yolun, haklar verilmez alınır yolu olduğunu unutmazsak... 21. yüzyılın dinamikleri çok farklı diyenlere ise sözüm belli: ‘İnsan aynı insan.’
Kanımca, 1934 yılında oy hakkını tereyağından kıl çeker gibi kazanan Türkiye kadınları, bugün hak ve özgürlüklerini ihlal eden cümlelere ve tavırlara karşı daha çok direnç göstermeyi kendilerine yakıştırmalı. ‘Meclis’te niye bu kadar az temsilcim var?’ diye sormalı. ‘Hayatın içerisinde niye bu kadar az görünüyorum?’ diye ünlemler koymalı. ‘Karar mekanizmalarında niye es geçiliyorum?’ diye üç noktalar oluşturmalı. Geçtiğimiz yıl kadınlara oy hakkı sözü veren Suudi Arabistan’ı göz önünde bulundurarak, oylarının kıymetini ve hayatın dinamiklerini bir kez daha hatırlamalı.
***
Filmi seyretmeden önce tanıtımını okurken şu iki uyarı cümlesi dikkatimi çekti: ‘Şiddet ve korku unsurları içerir. Olumsuz örnek oluşturabilecek davranışlar içerir.’
Doğrusu yazıma alıntılayarak başladığım cümle kadar korkunç ve olumsuz örnek oluşturabilecek nitelikte bulmadım filmi. Sırf bunu tartmak için bile zaman yaratıp gidin derim. Üstelik bu önerim sadece kadın okurlarımız için de geçerli değil. Görünürlüğün ne
olduğunu ‘yeniden’ keşfetmeye açık herkes için...