‘Ruhunu geniş tutmasını erken öğrenebilmiş kişi, sonradan dünyayı içine sığdırabilir.’
StefanZweig
Yeni TEOG sınavlarını, bu sınavların fırsatçılarını unutun. Ortalıkta gezinen abis ve habis adaletsizliği unutun. Değil ruhuna bakmak, aynada yüzüne bakmaktan ve kendisiyle yüzleşmekten aciz politikacıları, popüler kültürün en beter kıyılarında gezinen ahlak abidelerini, vaaz veren, savaşçı, yoz gazete başlıklarını unutun. Öfkeli ve kin dolu insanların zehir saçan nefret cümlelerini unutun. Ortamın bu halinden hemen her biçimde nemalananları, bununla kendine yol açmaya çalışanları, hatta açanları, kendini sürekli mağdur gösterenleri, bu mağduriyeti tavan yapmış egolarıyla harmanlayanları ve bundan yeni mağduriyetler doğuranları unutun. Hal böyleyken, durumun bu halinden ‘büyük vazifeler’ yaptığını iddia ederek bir kez daha yararlananları, kısaca tereciye tere satanları da. Hatta bunu çok net gören külyutmazları da. Unutun, unutun evet!
Sorunun bir parçası olmak yerine çözümün bir parçası olmak adına yeni bir sayfa açalım ve birlikte Zweig’ın dediklerine bakalım. Elbette bir insanın ruhunu ‘erkenden’ geniş tutabilmesinin koşullarını da hatırlayalım. Bunun için nasıl bir eğitimden geçilmesi gerektiğini de. Bu sürecin bir insan yaşamında neye denk düşebileceğine yoğunlaşalım, birlikte. Yaşamın kıyısına varabilmek için nasıl bir rota izlenebileceğine. Dünyayı içine sığdırabilmek için dünyadan daha büyük bir ruha ne ölçüde ve nereye kadar sahip çıkabileceğimize.
Ve gelelim bu yazının girişinin bizi nerelere vardıracağına:
Feride Öğretmen 89 yaşında, bugünkü Maraton’da Türk Eğitim Vakfı için koşuyor. 28 yıllık eğitimcilik hayatına böyle bir fırça darbesini eklemesinin nedeni, bugün Türkiye’nin girdiği ‘eğitim’ darboğazında hepimize çok iş düştüğünü hatırlatması. Bu ülkeden yakın gelecekte içine dünyaları sığdırabilen güzel insanlar çıkmasını istiyorsak ah vah etmek, öfkelenmek ve sürekli şikayet etmek (ya da muhteşem icraatın muhteşem ülkesinde yaşadığımıza dair körlük ve sağırlık noktasında oyalanmak) yerine çorbadaki tuza sahip çıkmamız gerekiyor. Ülkemizdeki eğitim, tıpkı insan hak ve özgürlüklerinde olduğu gibi kırmızı alarm vermekte. Ve bu da tıpkı ifade özgürlüğü gerçeğinde olduğu gibi hepimizi ilgilendiriyor. Kötü eğitim sığ insanlar doğurur. Sığ insanların ülkesi de sadece kendine benzeyenlerin menfaatleri çerçevesinde sığ bir eksende boşa döner durur. (Örneğe gerek var mı?)
Yakın geleceği, özlediğimiz o güzel ülkenin hayaline taşımak istiyorsak, genç insanlara birikimlerimizi elimizden geldiğince en iyi şekilde akıtma zamanıdır. 89 yaşındaki Feride Uysal bugün bunun için ‘iyilik peşinde’ koşuyor. Eğitimin, insan yetiştirmenin bir maraton olduğunu hatırlatırcasına çok sembolik, kıymetli bir örnek.Ve Feride Öğretmen diyor ki:
‘Hayatımı gençlerin yetişmesine adadım. Benim için eğitim her şeyden önemli.Bu maratona katılmamın sebebi gençlerin okuması için onlara yardımcı olmak. Gençlerin okuması için her şeyi yaparım. Çünkü onlar bizim geleceğimiz.’
Geniş ruhlar, geniş dünya görüşleri hayali için duracak, esneyecek, kaçacak zaman değil. Yaşama dört elle sarılma zamanı. Yeri geldi onu da yazayım: Bugünkü koşuda yer alan Ali İsmail Korkmaz Vakfı’na da özel sevgi ve saygılarımla. Yıkımdan ve onarılmaz gibi görünen bir enkazdan sevgiyi çekip çıkardıkları ve devam ettikleri için. En çok bunun için.