Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kırıkkale mitinginde ‘Seni seviyoruz Cumhurbaşkanım’ diye bağıran kadın, protestocu sanılarak yaka paça alandan uzaklaştırıldı.
***
Çağdaş İngiliz edebiyatının en önemli yazarlarından biri olan David Almond ‘Dünya Büyülü Bir Yer’(Günışığı Kitaplığı, çev.: Mine Kazmaoğlu) adlı kitabında eski bir madenci kasabasında geçen olayları anlatır bizlere. Maden ocağının metruk yüzü, hayaletler, kasabanın çocuklarına sinen maden rengi oyunlar... ‘Onlar zorla madene yollanan yoksul çocuklardı’ dedirtir Almond, geçmişin izini süren çocuk kahramanlara. Ve çocukların oynadığı ölüm oyununu bir maden kasabasının gerçeği olarak bize sunar. Bu yüzden kurgu olarak hayranlıkla izlediğiniz kitap, konu olarak da yaşattıkları anlamında büyüleyicidir.
Gerçekten de dünya büyülü bir yerdir. Ya yaşam? Hayır, pek değildir, en azından bu haliyle. Yaşam, ne yazık ki, dünyanın yanında o kadar da büyüleyici değildir; çünkü yaşamın içinde hep bir hiyerarşi vardır. Yoksullar, çocuklar, yoksul hayalleri ve çocuk düşleri bu hiyerarşinin en zayıf halkalarını oluştururlar. Madenleri ellerinde tutan güçlüler, kıt hayalleriyle yaşamın can damarlarını da ellerinde tutarlar. Bütün yaşam hikayelerini, hatta tarihi onlar yazmak ister. Üstelik, bir ara yazdıklarını da sanırlar.
Ve Soma
Geçtiğimiz hafta gündemimizde Soma vardı. Sosyal medyada Soma’yı unutma yazıları hakimdi.
Olsa olsa 3. dünya ülkesi ‘fıtratı’ olarak yaşadığımız korkunç kazalardan birinin adı olan Soma, aynı zamanda devlet şiddetinin de bu hazin acının üzerinde sere serpe gezdiği, insanların yaşadıkları yetmezmiş gibi tekmelendiği, davalarında ‘suçlu’ durumuna düşürüldüğü bir gerçek olarak zihnimizde yer etmeli ve evet, kesinlikle unutulmamalı. Dahası ileriki zamanlardan birinde buna tanıklık edecek kurgucular, bu insanların yaşadıkları katmerli acıyı ve yalnızlığı aktarırken, bir yerlere de not düşüvermeli: ‘Öyle bir dönemden geçiyorduk ki acının hesabının sorulduğu halktı’ diye. Ve elbette bu korkunun kaynağına da inilmeli bir ara. Halkının eleştirisinden bu kadar korkan, sadece şakşakçılıkla halkı tanımlayan bir zihniyet nereye kadar gidebilir-di ki diye.
Sadece Soma mı? Hayır. Türkiye bu soruyu geçirdiğimiz bu dönemin ardından birçok konu için, birçok alanda sormak durumundadır. Bütün yaşam hikayelerini ablukaya almak ve tarihi bu şekilde tekelleştirerek yaşatmak ve yazmak isteyenlere karşı gerçek hikayeleri anlatmak istiyorsa.
***
Ataşehir Belediyesi Türkiye’nin ilk oyun müzesini 19 Mayıs’ta Mimar Sinan Parkı’nda açacak. 50.000 metrekarelik bir alanı kaplayan Düştepe Oyun Müzesi ve Oyun Parkı Sunay Akın’ın katkılarıyla hayata geçiyor. Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi ‘Bir düş kurduk, bütün ülke bir oyun bahçesine dönüşsün istedik’ diyor. Bu ne güzel bir ilk adım... Darısı bütün belediye başkanlarının böylesi düşler kurmasının başına!