‘Sadece çay için değil, her türlü sıcak, soğuk içecek için de kullanabilirsiniz’ diyor genç tezgahtar. Güleç yüzlü, neşeli bir öğrenci.
Israrıma dayanamayıp kutuyu da açıyor.
Karşımda dört tane yeşilimtrak bardak altlığı var şimdi.
Sonra altlığın malzemesini, nelerden oluştuğunu kısaca, bir kez daha anlatıyor.
‘Şimdi inanmayacaksınız ama eski dolarlardan yapılma bunlar’ diyor. ‘Şu ara epey satıyoruz. Esprisi var ne de olsa.’
Esprinin özünde, dolarlarını bozarak ekonomisini düzelteceğini uman bir ülkenin şimdilerde bir bardak altlığına sığabilecek ekonomisinin hazin özeti var.
İkimizin yüzünde buruk bir gülümseme o sırada peydahlanıyor.
‘Şimdilik kalsın’ diyorum. Güzel, kaygı üretmeyecek fincanlara doğru yöneliyorum.
Böyle ülke kurtarılır mı sorusu ise geride bıraktığım raflarda, eski dolarlardan yapma altlıkların öyküsünde gizlenmiş, ciddiyetini koruyor. Nicedir bir yanılgılar ülkesi olmasak, ülke böyle de kurtarılır ne olacak ki, duygusu çoğumuzda hakim. Ancak sorun burada çözülecek cinsten bir sorun değil, bunu bankalara koşarak dolarlarını bozdurmaya gidenlerimiz bile (biraz kendilerini zorlasalar, hatırlasalar, ah hatırlasalar!) biliyor.
Peki asıl sorun ne?
Geçenlerde TÜSİAD Washington eski temsilcisi Abdullah Akyüz’ün de dediği gibi, asıl sorun 2000’li yılların başında yakalanan bir heyecanı ülke olarak tümden yitirmiş olmamızla ilgili. Kanıksanmış bir yenilgi rüzgarıyla savrulanlarımız kadar, yaşadıklarımızı giderek büyüyen ve refaha eren bir ülke olarak görmeye çabalayanlarımızla (kötü düşmanlar n’olacak ya da bizi aldattılar biçiminde akıllara durgunluk veren ciddi cümleleri ve edalarıyla bu grubu 2016 yılının potansiyel mizah dergisi kahramanları ilan etmek şart) artık aynı noktaya kilitlenmiş durumdayız; kısacası düş göremeyen, düşleri çalınmış bir ülkeyiz. Bu da dolar fakiri olmaktan çok daha beter bir kayıp olsa gerek. Kısacası yapmamız gerekenleri değil, hiç ama hiç yapmamamız gerekenleri yaptığımız bir süreçten geçerken teslim etmemiz gereken yıl sonu cümlemiz ise ne yazık ki şu oluyor:
En büyük kaybımız ekonomik değil, duygusal boyutta.
***
2015’te kurulan bir platform var: İNSAN Platformu. Üç beyaz yakalı çalışan tarafından kurulmuş, hiçbir siyasi parti, kurum ve örgüt ile ilişkisi yok.
Bu Platform, çocuklar için bir sosyal sorumluluk projesi başlattı. Bir Çift Mutluluk Projesi, Anadolu köylerindeki 6-8 yaşlarındaki ilkokul öğrencilerinin okullarına terlik ya da kara lastik yerine soğuğa dayanıklı ayakkabılar ile gidebilmelerini sağlamak amacıyla oluşturulmuş. Aşağıdaki bağlantıyı takip ederek her türlü bilgiye ulaşabiliyorsunuz:
http://www.insaninternational.org/birciftmutluluk/