Türkiye, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 176 sayılı Madenlerde İş Güvenliği ve İş Sağlığı Sözleşmesi’ni 19 yıldır imzalamıyor. Neden acaba?
Sözleşme işverene ve hükümete canlar gittikten sonra ‘halkımızın yanındayız, onu sever, öperiz’ gibi havada uçuşan lafları söyleme hakkını değil ‘kazaların önlenmesi, madencilerin insan yerine konulması, sendikal haklarının sağlanması için zemin hazırlanması’ noktasında çok önemli somut ve kaçınılmaz sorumluluklar yüklüyor. Elbette sendikayı sarartmamak, o ya da bu şekilde kendine benzetmemek, sustalı maymuna çevirmemek, seçimlerde oy pusulaları konusunda baskı yapmamak da bunun içinde.
Dahası, bu sorumluluk Soma örneğinde rastladığımız tarzdaki bir işvereni (bundan kısa bir süre önce, herhangi bir kazada işçilerin madende en az 20 gün dayanabileceklerine, bunun koşullarının sağlanmış olduğuna dair demeçler veren kişi), ne şiş yansın ne kebap ezberiyle korumak anlamına da gelmiyor. Bu konuda sorumsuz davranan hemen herkesin cezalandırılması gerekiyor. Bu da, 1000 lira aylıkla evini geçindirmek durumunda kalan insanın yanında GERÇEKTEN olabilmek demek. Üstelik bu bir lütuf da değil, normal şartlarda bir hükümetin atması gereken bir adım. Bunu yapamıyorsanız insanlar ölüp gittikten sonra inmek bilmediğiniz ekranlardan ‘benim emekçim, ey halkım, canım ciğerim’ laflarını ettiğinizde insanda empati uyandırmak yerine başka şeyler uyandırıyorsunuz.
Bu sorumluluk: ‘Efendim madenlerde hep kazalar olur’ diyerek yüzyıl öncesine dayanan rakamlarla insanları oyalamaya çalışmak demek değil. Aksi takdirde, verilerin içinden konuşan değil, tarihin girdaplarındaki facialar üzerinden kendini aklamaya çalışan, yanlış sözlerin yanlış zamanlardaki insanı olmaya mahkûm olursunuz.
Dahası, bu sorumluluk; bu duygusal milletin bitip tükenmeyen sabrıyla oynamamak anlamına da geliyor. Ocağına düşen ateşe, arkadaşının evine konan kadersizliğe, birlikte toprağın dibine inerek kazandıkları rızka düşen gölgeye isyan eden insana, dış mihrak dedirterek tali yollara sapamazsınız.
Bu sorumlulukta, bu acıyı eğip bükenlere, bu acıyı tekmeleyenlere çanak tutmamak da var.
Not: Türkiye sadece madenlerle ilgili sözleşmeyi imzalamamakla kalmamış. Uluslararası Çalışma Örgütü ILO’nun 1988 tarihli 167 sayılı İnşaat İşlerinde ve 184 sayılı Tarımda İş Güvenliği ve İş Sağlığı sözleşmesini de imzalamamış durumda. Bu da bu alanlardaki her iş kazasından sonra ‘ah vatandaşlarım, ah emekçilerim, ülkeniz size kurban olsun’ vb. ikiyüzlü seslerin çıkması anlamına geliyor.
Dehlizler
Haberin Devamı