Sizi özledik ve tekrar görüşeceğimiz günleri düşlüyoruz.
Silivri Cezaevi’ndeki Boğaziçililer
Hatırlayalım: Geçen ay bu zamanlarda Boğaziçili bir grup savaş karşıtı öğrenci Kuzey Kampüs’te masa açarak lokum dağıtılmasını protesto etti. İki grup arasında tartışma çıktı, lokum standına saldırıldığı öne sürüldü. Gelinen nokta savaş karşıtı bu öğrencilerin terörist, lokum dağıtanların ise vatan aşığı öğrenciler olduğu yönünde.
***
En çok üzüldüğüm ne biliyor musunuz? Kendilerine ‘vatan aşığı’ sıfatı takan bir sistemde polis eşliğinde yürüyüp bizzat kendi arkadaşlarını (en azından aynı üniversitede okuyan arkadaşlarını) hedef gösteren diğer öğrenciler. Bu öğrenciler, terörist sıfatını taktıkları ve hedef gösterdikleri bu arkadaşlarıyla, aslında aynı gemide olduklarını bir gün anlayacaklar. Hatta belki aralarında şunu da fark eden olacak: Yahu bunlar bizim hak ve hukukumuz için de bu mücadeleyi verirdi!
Bugün vatan haini diye hedef gösterdikleri bu insanların aslında ne demek istediklerini açık yüreklilikle anladıklarında, ama gerçekten anladıklarında, onlara karşı mahcup olacaklar. Onlara olmasa da hayata karşı...
Polis eşliğinde yürüyüş yapmanın güvencesinden sıyrılmayı başardıklarında, polisin önüne atmaktan gurur duydukları bu gençlerin, aslında kendi varlıklarının da teminatı olarak niçin bu zulme reva görülemeyecek olduklarını anlayacaklar. Neden bu kutuplaşmanın içerisine düşürüldüklerinin anlamını sorgulamaya başladıklarında ise, aslında istediklerinin ne olduğunu açık yüreklilikle kendilerine ifade etmeye başladıklarında ise ihtiyacımız olanın savaş değil, buluşabilmek olduğunu fark edecekler.
En azından içlerinde gerçekten anlamak isteyenleri bunu bir düşünce lüksü ya da nafile bir uğraş saymayacak. Hiç değilse aldıkları eğitimle ve düşünceyle (ezberle değil) hayatı buluşturmak isteyenleri. Ta nice zaman önce Montaigne’in dediği gibi ‘Öğrenimden kazancımız daha iyi ve daha akıllı olmaktır.’
Tüm bunlara rağmen Sokrates’in düşündüğü için suçlu bulunduğu bir insanlık geçmişinden geliyoruz. 2018’deyiz ve bu haldeyiz. Üstelik iyi ve akıllı olmanın ne işe yarayabileceğini yeniden düşünme zamanı mı bundan kimse tam olarak emin değil. Dahası düşündürme yerine bilgi yığma pratiğine sarılmış bir ülkede karman çorman bir haldeyiz. En beteri de sözcükler alıp başını gitmiş. Çokkültürlülük olmuş sana çoksavaşmak; barış ise, ne kadar ganimet o kadar köfte!
Yine de tüm bunlar siyasi pratiklerin gençleri birbirine düşürerek nasıl da nemalandığının örneklerini yakın geçmişte bulmaya engel değil. O gençlerin yaşayabilenlerinin hayatlarının ortasında oluşan derin yarığın, onları ve özlemlerini nasıl paraladığını anlamaya... Orta yaşına gelmiş, orta yaşını geçmekte olan, hatta çok yaşlandıklarını ifade eden insanların neden bu kadar buruk olduklarını gözlemlemeye engel değil. Vatan aşığı ve terörist sözcüklerini kim diline pelesenk etmiştir... Hep aynı senaryodur karşımızdaki. Hatırlamaya engel değil.