Bugün bize düşen gidip oy vermemiz. Daha demokratik bir ülke için. Oy kullanmayıp yurtdışına kalkıp gidenler var ya... 3 yıldır sandıklarda gözünü kırpmadan bekleyen gönüllü bir arkadaşım veryansın etti dün. Avukat arkadaşları Fransa’daki bir tenis turnuvasına, maçları izlemeye gitmiş. Kıbrıs’a tatile gidenlerden de bahsetti arkadaşım... Cümleler hep aynıymış: ‘Nasıl olsa hiçbir şey değişmeyecek.’ Siz böyle dediğiniz için hiçbir şey değişmiyor millet, bilesiniz. Tatil bekleyebilir, maçlar da. Bu ülkenin bekleyecek hali kalmadı, inanın.
***
Yineleyelim o zaman: Bugün mucizeleri gerçekleştirecek olan insanlardır. Aranan, özlem duyulan bir gerçeklikse, o gerçekliğe ulaşmanın en önemli adımı, bunu eyleme dökebilmektir. Ve bu eylem hiçbir zaman dışardan gelmez, gelmeyecektir. Bir gün bu ülke değişsin de ben de ona takılırım diyorsanız, bilesiniz ki, bu hiçbir zaman gerçekleşmeyecek gri renkli küf kokan beter bir hayaldir. Belki kabus desek daha doğru. Üzgünüm, ama öyledir.
Ve Kavafis’in dediği gibi bu şehir, bu ülke, bu diyar nereye giderseniz gidin, hem de onu hep es geçtiğiniz haliyle, hep peşinizden gelecektir.
Özgürlüklerimizin ve eylemlilik halimizin iradesini elimizde tutabilmek, böyle gelmiş böyle gider ‘mantıksızlığının’ önüne geçebilmemizin yegâne teminatı.
İnsan doğası için bir şey söyleyemiyorum. İnsan doğası şaşabilir. İnsanız, bir gün iyiyken, öteki gün çıldırabiliriz. Shakespeare’in vicdanı kan gölüne dönen Lady Macbeth’ine ya da dürüstlüğü yüzünden ikiyüzlülüğün çıldırtıcı kutuplarında kendini yitiren Hamlet’ine dönüşebiliriz. Bunlar mümkün... Ancak bizim çok daha net bir sabitliğe ihtiyacımız var bu ülkede. Bir yazar, bir edebiyatçı olarak da, evet, siyasi bir kaidenin, bir tutarlılığın varlığına duyulan ihtiyaçtan bahsediyorum. Her gün anayasal anlamda çiğnenen yasaların ülkesinde yaşamayalım artık. Bu ülke bunu hak etmiyor. Bizler bunu hak etmiyoruz. Çocuklarımız bunları hak etmiyor.
Sonsuz ihtimal, der Hannah Arendt, yeryüzündeki yaşamımıza ait gerçekliğin altını çizerek. O sonsuz ihtimal, o mucize insandadır. Bunu elimizden almaya çalışan her kim ve her neyse, ona dur demek sadece bizim elimizdedir. Ve özgürlüğünü (özellikle tutsaklığını demiyorum) kontrol edebilen insan, siyasi anlamda her şeyi gerçekleştirmeye muktedirdir.
Haydi Türkiye. Bu kritik seçimi alnımızın ‘teriyle’ atlatalım. Bir seçim deyip geçmeyin, bu önemli bir seçim.
***
Daha güler yüzlü bir seçim yazısı yazmak isterdim. Ancak bu ülkede yitirdiğimiz çocuklara yenileri eklendi. Cuma günü iki çocuk daha öldü Türkiye’de. Bunun ötesi yok. Mazereti de yok. Çocuklar sağ kalamıyor, dikiş tutturamıyorlarsa bu ülkede, önümüzdeki yol daha çok zorlayacak bizi demektir. Son derece üzgünüm.