Kimse alınmasın. Seçimlerde gönlümün sere serpe seçeceği adayın kim olacağı şimdiden belli oldu. Kaptan Kazım! Dalga geçmiyorum. Hayattan alınacak keyifler noktasında neredeyse uzaylılardan medet umuyor haldeydim. Bereket Kaptan Kazım’la yollarımız kesişti de şimdilik dünyada kaldım. (Dünyalı olmak neden uzaylı sayılmaz o da ayrı bir tartışma konusudur; uzaylı vb. diyerek ötekileştirdiğimiz bütün ‘yabanıllara’ selam olsun!)
Peki neyin nesi, kimin fesidir bu Kaptan Kazım diye soracak olanlar için. İki nokta üst üste, hemen açıklıyorum.
Kendisi sağ yanağı kaşındığı zaman sefere çıkan bir beşer. Öyle böyle değil. Günlerden bir şey ve kendi halinde bir vapur yolculuğuna çıkıyorsunuz; diyelim ki Eminönü’ne falan gideceksiniz. Orada ciddi işleriniz var sonra da başka sıkıcı işlerin peşinden koşacaksınız. Ne mümkün efendim! Kemerlerinizi sıkı sıkı bağlayınız bakalım. Kaptanınızın kim olduğu bir süre sonra belli olacak. Zira bindiğiniz vapur Eminönü İskelesi’nde baştan pes etmişleri, fena halde büyümüşleri, durduk yere insanların canını sıkanları ve de kasvet avcılarını iskeleye bırakıp dümeni Ege’ye kıracak, Marmara Ereğlisi’nde vapur değiştirecek, sonra eski bir tekneye atlayacak şaka maka değil Çanakkale’ye oradan da Bozcaada’ya doğru meyledecek... Siz o zaman kaptanın kim olduğunu çok net biçimde anlayacaksınız. Evet bu kaptan o malum kişidir. Yani, aslında içinizdeki o ‘ses’tir Kaptan Kazım, ama bu da ayrı derin bir konu elbette.
Derdi ne bu Kaptan Kazım’ın diye soracak olursanız: Lafı dolandırmadan söyleyeceğim. Bu adam aşık kardeşim. Bu adam yaşama, denize, insanlara, bahara aşık. Bu yüzden başına gelmedik kalmıyor. Yok gemi kaçırdı, yok insanları ayarttı vb. mahkemelere düşüyor. Yine de vazgeçmiyor sevdasından. Ne diyor çıkarıldığı mahkemede Hakim Bey’e biliyor musunuz?
‘İşlemediğim suç kalmamış Hakim Bey. Yolcuların güvenliğini tehlikeye atmışım. İşletmeyi zarara uğratmışım, görevimi kötüye kullanmışım. Hayır efendim kabul etmiyorum. Bahar güneşi Hakim Bey, bahar güneşi gökyüzünde pırıl pırıl parlıyordu, gitmemiz gerekiyordu. Bunu anlayacağınızı umut etmiyor, biliyorum efendim! Lütfen söyleyiniz siz de istemez miydiniz bizimle birlikte olmayı!’
Burada Hakim Bey’in hakkını da vermek lazım. İçinde otomatik bir hakim var, var ama o onu dinlemeyecek kadar da vicdan sahibi biri. O zaman düşünmeye başlıyor Hakim Bey. Ve ne görsün? Bulunduğu mahkeme salonunda hepi topu sadece bir karanlık pencere var! Yahu bir karanlık pencereden insan nasıl baharı sezer, seçer, yaşar diye düşünmeye başlıyor. Sadece düşünmekle de kalmıyor, Katibe Hanım’a şöyle sesleniyor:
‘Yazma artık kızım! Madem biz baharı karşılayamıyoruz, bari karşılayanlardan dinleyelim!’
Dahası Kaptan Kazım’ın o kadar çok destekçisi var ki! Öğrencisi, memuru, sanatçısı, hepsi mahkeme salonunda. Destekleri de tastamam:
‘Bahar geldi Kaptan
Sağ yanak yandı Kaptan
Hadi hemen gidelim
Sevinci gösteriyor zaman!’
Gidelim diyesi geliyor insanın. Gidelim Sağ Yanak Kazım Kaptan! Durmamız hata...
Kaptan Kazım’ın Sağ Yanağı, Ayşe Güren tarafından kaleme alınmış leziz bir kitap. Sevinci gösteren zamanlarda değil asıl şimdi okunması gereken kitaplardan. Ki nerede neyi nasıl atlıyoruz görelim. Bir çocuk kitabı. Bütün çocuklara ve içindeki çocuğu görebilen herkese, okuyun derim. Günün manası adına elbette bütün annelere de. Sevgili annem, Tülaycığım, sana da.
Bu kitabı bana hararetle öneren Can Çocuk’taki editör arkadaşım Mehmet Erkurt’a da ayrıca teşekkür ederim.