‘Sonra bahçeyi hatırladı. Ağaçların, çiçeklerin hep yeniden canlanışını. Ölüm değildi bahçedeki, belki geçici bir uyku, avutan, ümidi sürdüren bir vazgeçişti, ama ölüm değildi. ‘
Yukardaki satırlar Avusturya Kız Lisesi ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ndeki patoloji ihtisasının ardından makas değiştirip edebiyatın sırlarına dalan dostum Billur Şentürk’e ait. Kitap Alakarga Yayınları’ndan çıktı. Yıllar süren bir emeğin, filtre edilmiş, kristalleşmiş öykülerini bulacaksınız bu kitapta. ‘Mesele yazmak değil, eksik parçaları saklandıkları yerden çıkarmak, yapbozun parçalarını bir araya getirmek’ diyen Billur’un billurlaşan öykülerini öncelikle gölgesini ve rüzgarı arayan ruhlara tavsiye ederim! ‘Mirna’nın Elleri’ size pusula olacaktır. Bir Oda Dolusu Hava, Billur’un kitaptaki öykülerinden biri. Sırf bu öykü bile, kitabı, unuttuğunuz bir dostun sesiyle okuyacağınıza dair bir ipucu olabilir. Kısaca temiz hava.
***
Temiz hava deyince, bir başka simayı burada anmak farz oldu! İstanbul’un rüzgarlı güzel akşamüstlerinden birinde, başka bir dostum Abdullah Akyüz’le buluştuk. Abdullah, uzun yıllar Washington’da TÜSİAD’ın ilk ABD temsilciliğini yapan, alçakgönüllülüğüyle pırıldayan kıymetlerimizden biridir. Galatasaray Lisesi, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi ve University of California’daki derecelerinden sonra uzun yıllar ekonominin içinde soluk alıp vermiş bir şahsiyettir. Şimdilerde kendini emekli gibi görse de hâlâ emek sarf ettiği uluslararası öğrencileriyle bu dünyanın ekonomik dengesini tutturmaya çalışan özel elçilerimizdendir. Kısaca vazgeçmeyenlerden!
O günkü buluşmamıza temel oluşturan, meslektaşı Dr. Selim Soydemir ile birlikte yıllarını alan bir çalışmanın kitaplaştırılmış haliydi. ‘Sermaye Piyasası ve Borsa’, dile kolay, tam 748 sayfalık bir çalışma. Abdullah’ın tabiriyle ‘tuğla’ bir kitap. Kitabın hepsini bir çırpıda okumanız mümkün olmayabilir (Şahsen usul usul başladım!). Özellikle tanıklıklar bölümünde yer alan söyleşileri kaçırmayın derim. Bu tanıklıklar, Türkiye’de ‘sermaye piyasasının kuruluşuna tanıklık etmiş’ nice önemli ismi bir araya getirmiş. Bu tanıklıklar, nereden nereye geldiğimizi, şu aralar neden tıkandığımızı, yakın gelecekte nelerin bizleri beklediğini sergilemesi anlamında hiç kuşku yok ki çok ayrı bir önem taşıyor. Sermaye piyasasını sevelim ya da sevemeyelim...
Burada küçük bir parantez açarak şunu da eklemeliyim. O gün, Abdullah’ın ülkemizdeki inşaat sektörüne yapılan yatırımlar konusunda söylediklerini de zihnime kaydettim... ‘Sence ortalıkta neden bunca inşaat reklamı var?’ sorusunu edebiyatçı halimle bile daha farklı okumam gerektiğini anladım. Cevap çok yalındı. Çünkü satılmıyorlar! Bunun da yakın gelecekteki karşılığını, satranç masasındaki taşını kendi halinde bir zafere taşırcasına ‘şu, şu, şu’ diye aktardı Abdullah... (Burada söylemeyeyim şimdi, sadece o sırada çaylar geldi demekle yetineyim!)
Buluştuğumuzda İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılması söz konusu değildi. Bildiğiniz gibi bu kopma, ilk etapta Borsa’ya yansıdı. Bu konuda detaylı bir bilgi edinmek istiyorsanız başucu kitaplarınızdan biri hiç kuşku yok ki Scala Yayınları’ndan çıkan Soydemir ve Akyüz’ün bu devasa kitabı olmalı! Meselesi, o ya da bu şekilde ‘eksik parçaları saklandıkları yerden çıkarmak, yapbozun parçalarını bir araya getirmek’ olanlar için.