Ülker İnce ve Dilek Dizdar’ın birlikte kaleme aldıkları ‘Çeviri Atölyesi: Çeviride Tuzaklar’ın (Can Yayınevi) en ilginç bölümlerinden biri, bugün yazıma başlık olarak attığım bölüm... Aslında kitap, konuyla ilgili olan hemen herkese önerebileceğim bir kitap. Özellikle işini ciddiye alan genç çevirmenlere yol göstereceği ortada.
Gelelim bizim başlığımıza. Gazete metinlerinin çevirisine.
Genellikle özet, kısaltma ve yeniden kaleme alarak eklemelerden oluşan metinler olarak tanımlayabileceğimiz ‘dış’ haberler, bu kez bire bir çeviri nasıl yapılabilir sorusuyla karşımıza çıkıyor. Yani aslına en uygun olarak...
Hem İnce hem de Dizdar, gazete metinlerinden dilimize aktarma eyleminin kolay gibi görünen ama çetrefil bir iş olduğunda hemfikir. Bunun temel nedenlerinden biri ise gazetede kullanılan dilin gündelik dil ve bu dilin sürprizleriyle yüklü olması. Gerçekten de gazetecilik dili, samimi bir dildir. Aktardığı ne olursa olsun içinde bulunduğu kültürün temel dokusuyla örülüdür ve zaman zaman ele avuca sığmaz bir yapısı vardır. Bu noktada sorulabilecek soru ise olsa olsa şudur: Biçime nasıl sadık kalınabilir? Özellikle metinde kullanılan eğretilemeleri nasıl aktarmak mümkündür? Yazarlar bu konuda esnek olunabileceğini, kullanılan eğretilemenin ya da deyimin metnin bütünündeki anlamını bozmadan Türkçe’nin olanaklarıyla değiştirebileceğini söylüyorlar. Kısacası bir eğretilemeyi ya da deyimi aynen aktarmak durumunda değilsiniz. Yeter ki metin anlamından çıkıp sağa sola savrulmasın! Bunun dışında sözcükler arasındaki bağlara, kaynak dildeki (İngilizce ya da diğer diller) diziliş sistematiğine, uzun ya da karmaşık cümlelerin aktarılmasına, cümlelerdeki önceliğin farkına varılması noktalarına da özellikle vurgu yapıyor yazarlarımız. Noktalama işaretlerinin taşıdığı anlamlara aman dikkat! Çevrilen konuyu bilmekle bilmemek arasındaki farklar da cabası...
İş bununla da bitmez!
İnce ve Dizdar, öğrencilerine Financial Times’dan bir metin vermişler ve ilk etapta öğrenciler şunu sormuş:
Türkiye’de hangi gazetede yayımlanacak?
Gazetenin neresinde ve hangi sayfasında yayımlanacak?
Türkiye’de bir metnin, çeviri olsun ya da olmasın, hangi gazetede, ne şekilde yayımlanacağı gerçekten de çok belirleyici. Bu sadece okurun beklentileri anlamında değil, gazetenin duruşunu da ilgilendiren bir soru. Kısacası bu ülke okuru bir gazete haberinde neyin, nasıl söylenmesini bekler, nasıl bir dile alışkındır soruları ne kadar önemliyse herhangi bir metnin hangi gazetede, nasıl yayımlanabileceği sorusu da o kadar önemli. Özellikle de günümüz Türkiye’sinde.
Ya başlıklar? Metnin esas vurgusunun çarpıtılmaması ne kadar önemliyse, doğru başlığın da öne çıkarılması o kadar önemli; ancak, günümüz dinamiklerini düşündüğümüzde hangi gazetede ya da hangi yayın organında sorusu kadar önemli değil!
Yeri geldi soralım: Örneğin bir Alman gazetenin ‘bizde mahkemeler Türkiye’dekinden daha geriymiş!’ biçiminde atacağı kinayeli bir başlık ve bunun haberi, bizim okurlarla nasıl buluşabilir? Okur adına okurdan önce karar veren bir gazetecilik anlayışının hüküm sürdüğü Türkiye’de ‘vay hainler’ başlığı altında verilebilecek bu türden haberlere çok alışkınız. Ya da şu ara New York Times’ın Donald Trump’ın karışık işleri hakkında yaptığı ‘gazetecilik’, hangi gazeteler ve yayın organları tarafından Türkiye’ye, nasıl aktarılabilir?
Hiç kuşku yok ki elimdeki kitap, bu işin ‘bilimsel’ yollarla nasıl yapılabileceğini güzel güzel tartışıyor. Benim sorularımın çok geç kalmış afaki cevapları ise sanırım en iyi tahminle on yıl sonra falan dürüstlükle cevaplanabilecek sorular.