Türkiye, kimileri için ‘mantıklı’ bir sürecin yaşandığı bir sınavdan geçiyor. Sonunda ise kaçınılmaz son belli: Büyük mucizenin gelip bizleri bulması...
Gerçekten öyle mi?
Kısacası Türkiye için eşikte bekleyen mucizevi ‘gerçek’ bunlardan mı ibaret?
Hiç sanmıyorum. Belki sırf bu yüzden mucizenin ne olduğunu yeniden düşünmeye ihtiyacımız var.
Bu beklenilen, umulan gelecekteki mucize için insanın eyleme ve dönüştürme potansiyelinden değil, asanın el değiştirmesinden medet umulduğunu düşünmek bile insanın içini burkuyor. Mucizeleri gerçekleştirenlerin insanlar olduğu ve en büyük kıymetin böylesi bir mucizeyi özgürlük ve eylemlilikle gerçekleştiren insanda saklı olduğu gerçeği eşikte salınırken, hâlâ buralarda tıkış tıkış bekletiliyor oluşumuz içimizi burkuyor, evet... Mucizelerin, insanın özgürlüğüne duyduğu umutta değil, o özgürlüğü alabildiğine engelleyecek iktidar ve iktidar aygıtlarıyla sağlanacağına dair sürekli pekiştirilen o inancın hâlâ alıcısı olduğunu görmek.
Bu arada bugün dürüstlük timsali olarak adları anılan memurlar ve savcıların, çok değil bir yıl önce hangi görevlerde, neyi ne şekilde yaptıkları ortada iken yüksek sesle mırıldanmaktan da kendimi alamıyorum.
‘Herhâlde dürüstlük sözcüğünün TDK’daki karşılığı bu alaborada yine anlam değiştirdi...’ (Ve bu çerçevede hemen karşımda bir madde beliriveriyor:
Dürüstlük, bulunduğunuz iktidar çeperi her ne ise sizin gibi düşünmeyen insanlara olur olmaz suçları yüklemek ve akıl almaz örgüt üyeliklerinden içeri tıkmaktır. Bakınız Türkiye’nin genelgeçer tarihi.)
Gerçekte mucize nedir?
Şaka bir yana çağımızda mucize, ‘Yok yok, bu kokuşmuş reflekslerin hiçbirini almayalım’ diyebildiğimizde başlayacak o insani süreçtir. Kendimize ait bir şimdiki zamanı ve buna bağlı bir geleceği kurmaya karar verdiğimiz o gerçek demokratik ve yaşamsal sürecin başladığı yerin ta kendisidir. Tüm kötü sözlerin sahiplerini bulduğu o yerdir mucize. O mekânsal özgür alanın içinde insan olduğumuzu ve özgürlüğe dair gücümüzün her şeye kadir olduğunu görebildiğimiz yerdir. Mucize olan, tam da bu özgürlüktür işte. Herkesin herkesi zaman zaman kayırdığı, zaman zaman dışladığı bir sürecin ötesine geçebilme ve kendi çıkarı için değil yaşamdaki tüm tıkanıklıklar adına mücadele edebilme potansiyelidir mucize. Ve gerçekleşmesi de insana bağlıdır. Kısaca bizi yönetenlere, onlardan bizlere uzanan tutsaklık halkasını esen rüzgârlara göre genişletip daraltan aygıtlara değil, bize, sadece bize!
Beddualar ve mucizeler
Haberin Devamı