‘Tanıdığınız Narsist’ (Paloma, çev. Tufan Göbekçin) diye bir kitap geçti elime. Colorado’da yaşayan ve hastalarıyla yüz yüze video psikoterapisi uygulayan Dr. Joseph Burgo narsistler konusunda çok önemli bilgiler veriyor. Dahası ‘Aşırı Narsistlerle Nasıl Başa Çıkabilirsiniz’ diye soruyor ve başlıyor anlatmaya. Elbette narsist var, narsist var! O da bu yüzden adım adım gitmeyi tercih ediyor.
Aşırı takdire ihtiyaç duyanlardan başkalarının onu kıskandığına inananlara, sınırsız başarı, güç, deha, güzellik ve ideal aşk düşlerine dalanlardan empati eksikliğine, kendine her şeyi hak görenlerden, kendisinin özel ve eşsiz olduğuna inanlara, kibirli ve kendini beğenmiş davranış ve tutumlar sergileyenlerden kendi amaçlarına ulaşmak için başkalarını suistimal edenlere kadar geniş bir yelpaze çiziyor bize Dr. Burgo. Ve diyor ki ‘resmen’ narsist tanınmak için bunların en aşağı beş tanesini bünyede barındırmak gerekir... Ve böylece Narsistik Kişilik Bozukluğu denilen hastalığa da mim koyuyor.
Doktorumuz, bu tür hastaların, yani aşırı narsistlerin gözünde sadece iki tür insan olduğunu belirtiyor: tepedekiler ve alttakiler. Bu tür insanların genellikle bir tarafta ünlü, zengin ve büyük insanlar; diğer tarafta ise alçak, değersiz, sıradan insanların olduğuna dair çok kuvvetli inançları var. Taşıdıkları tüm ‘toplumcu, toplumsever’ maskelere karşın aslında sıradan insan olmaktan ödleri patlayan bu narsistler, dünyayı sadece kazananlar ve kaybedenler diye gördüklerinden, aynı dünyayı hem etraftakilere hem de kendilerine zehir etmeye pek muktedir. Doktorumuz, sağlıklı özsaygının tam zıddı anlamına gelen bu ‘hastalık’ için ‘aslında’ diyor ‘aşırı narsizmin özünde, kökü yaşamın ilk yıllarına uzanan, hakir görülmeye, bundan kaynaklı öz utanca karşı bir savunma olarak kazanan imajının peşinde koşmaktan başka bir şey değildir bu!’
Hastalık, ne pahasına olursa olsun kazanmak amacına odaklanmış. Ve bu işin içinde kimler yok ki! İş, kültür ve spor dünyasında bunlardan bolca olduğunu söylüyor yazarımız. Özellikle spor alanındaki aşırı narsistlerin kendilerini diğer insanlardan daha zengin, daha popüler, daha iyi görünümlü veya daha saygın hissetmeye ihtiyaç duyduklarını belirtiyor. Şişkin benlik duygularını ‘hep kazanan olmanın’ kamçıladığını söylüyor.
Aşırı narsist ebeveynler konusunda da bizleri uyaran Burgo, çocuklarını idealize eden ve onların hiç yanlış yapmadığını söyleyenlere net yanıtlar veriyor: ‘Çocuğuyla gurur duymak ile onun üzerinden kendi gösterişli benlik imgesini dolaylı tatmin etmek birbirinden tamamen farklı şeylerdir.’
Kitapta ‘dünyanın kralıyım’ diye bir bölüm de var. Tarikat liderleri, politikacılar, vb... Burada da aşırıya kaçtığı zaman bu türden narsizmin nelere yol alabileceğini tartışmış yazarımız. ‘Çocukluktaki her türlü hasarı yalanlamak için tasarlanmış büyülenmeci bir benlik imgesidir bu’ diyor. Bu tür ünlülere gerektiğinden çok saygı duyulan bir toplumda, ne yazık ki kötü davranışlar cezasız kalır demekten de imtina etmiyor. Bu narsistler ne yaparlarsa yapsınlar hayranları onları affeder ve bu davranışlarının çok az sonucu olur diyor Dr. Burgo. Bu tür narsistlerin başkalarına saygısızlık ettiklerinde ve kendi sınırlarını bilmediklerinde etkili bir gerçeklik kontrolüyle karşılaşmadıklarını da ısrarla belirtiyor. Allah allah.
***
Yarın yukarda ifade ettiğim aşırı narsistlerle başa çıkmanın yollarını, yine aynı kitabı takip ederek sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Yani Türkiye biraz normal giderse... Yani umarım.
(Bu arada haftanın şarkısı da belli oldu: Haykıracak Nefesim Kalmasa Bile.)