‘İndire indire kuşa çevirdiğiniz cezalarını indirme hakkınız yok. Biz affetmiyoruz.’
Gökçer Tahincioğlu, Milliyet
***
Yıllar öncesinden bir davayı hatırlattı bize Gökçer Tahincioğlu. Son derece hazin bir olayın en yakın şahitlerinden biri olarak kaleme aldığı metnini hüzünle okudum. Yaşama yenik düşülen o anı, hiç değilse hukuk dengeleyebilir-di çıkarsamasıyla. Ancak hukuk ne zamandır yaşama yenik düşmekte. Bildiğimiz, bilmediğimiz ve belki de uzun zaman boyunca hiç bilemeyeceğimiz dinamikler ve nedenlerden ötürü... Bu da ayrı bir açmaz, onu da teslim etmek lazım.
Bununla birlikte, meslektaşımın ‘affetmiyoruz’ çıkarsamasını ise çok daha geniş bir perspektife yayarak düşündüm. Tam da MHP patentli af tartışmalarının ortasında çıkacak olan kişiye ve gruplara özel afları zihnimizden geçirirken. Öyle ya, daha birkaç hafta önce ülkenin en büyük yolsuzluğuna damga vurmuş olan kişinin eski mi yeni mi belli olmayan eşi VIP salonundan huşuyla geçerken, düşünce suçlusu olarak ‘damgalanan’ meslektaşlarımızın pasaportlarına el sürmeleri bile yasak! Sadece onların mı, ailelerinin bile kıpırdaması mümkün değil. Cevapsa şu: hak ettiler. Neyi hak ettiler? Buna verilecek analitik bir cevap var mı? Yok. Onlar sadece suçlu...
O zaman o soru gündeme geliyor işte: Kime göre suçlu?
Ne yazık ki bu ülkede eli kalem tutan, düşünceyi, ifade özgürlüğünü savunun insanlar hemen her zaman potansiyel suçlu ve vatan haini olarak damgalanırken, adli suçlu konumundaki çoğu insan (hırsızı, dolandırıcısı, tecavüzcüsü, talancısı ve hatta katili) affedilebilir konumda seçimlere malzeme olarak eşikte bekletilir. Ve sonra politikacının yan cebinde her daim çıtlatılabilecek bir ay çekirdeği gibi hayata kabuklarından arındırılmış bir şekilde bırakılırlar. Bu insanların psikolojik gelgitlerine, almak durumunda kaldıkları risklere, çaresizliklere ve tedaviyle topluma kazandırılabilir olma hallerine saygı duyarak, yine de, suçlar arasında yapılan bu siyasi ayrımın ve hukuksal adaletsizliğin altını çizmenin çok önemli olduğuna inananlardan biriyim.
Yanlış anlaşılmasın. Haddimi aşarak bir hukukçu edasıyla suçu tahlil falan etmiyorum. Sade bir mercekle bu ülkenin suçla kurduğu sakat bağın altını çiziyorum. Bu nazariyeyi benim cephemde yaratansa kalemim değil, ortada gezinen dengesizlikler. Bugün düşünce suçlusu olarak içeriye tıkılan çoğu insanın, afla bırakılması hedeflenen çoğu insana göre neyi suç olarak işlemiş oldukları, yanaşılan ezber cümleler, belagat dolu sıfatlar dışında, gerçekten bir muammadır. Aklı ve vicdanı olan herkes bunu biliyor... Bu muammadan beslenenlerse, ülkenin kuyusunu kazıp ardından VIP salonlarından geçme cesaretini bulan (o cesareti onlara kimlerin verdiği de elbette) güruhtur.
Özetle; günümüzde af ve suç konusunda, masumiyet ve ceza konusunda, insanlık ve siyaset konusunda harcanan mesainin yüzde 99’u çöplüktür. Yüzde biri nedir sorusuna ise verecek cevabım yok.