Polat’ın bitişi

22 Şubat 2011

TELEGOL’DE Başbakan’a adeta yalvaran, “Ne olur beni affet“ diyen halini gördükten sonra iyice anladım ki, Adnan Polat fiilen bitti.. Bu saatten sonra kendi suçunu Ergenekon’un üstüne bile atsa bu koltukta oturamaz.. Faruk Süren’i sadece üfleyerek deviren, G.Saray’ın “görünmez lideri” İnan Kıraç bile hayatında ilk kez TV’lere çıkarak Polat’ın ‘beceriksiz bir başkan’ olduğunu bas bas bağırıyor..Peki ne oldu da, herkes birden aynı anda “Kral Çıplak“ demeye başladı?1. FUTBOLDAKİ fiyasko üzerine kendi yönetiminin yarısı bile ‘istifa’yı düşünmesine rağmen Polat, Arena’yı kendisine bir can simidi gördü.. Stadı kendisi yapmış gibi herşeyi üstüne aldı, emeği geçmiş isimleri paçavra gibi kenara attı.. Açılışta devlet erkânıyla birlik mesajı vererek fırtınayı atlatmayı ve zevahiri kurtarmayı planlıyordu.. 2. AÇILIŞTAN önce kendi yöneticisi Işın Çelebi başta olmak üzere herkes uyardı.. Son 3 aydaki yönetim kurulu toplantılarında tam 4 kez gündem maddesi olarak stat açılışı gündeme geldi, Çelebi her seferinde “15 Ocak’a hiçbir şey yetişmez, soft opening yapıp 10 bin kongre üyesini eşleriyle davet edelim.. Aksi takdirde kimseyi kontrol edemeyiz” dedi.. Polat her seferinde dinledi, sonra ‘Saldım çayıra mevlam kayıra’ usulü kendi bildiğini yaptı..3. BAŞBAKAN’A yapılan saygısızlık, bana göre Türk futbol tarihine ‘en büyük nankörlüklerden biri’ olarak geçecek.. Ama Egemen Bağış’tan herkesin ortasında “Bunu temizleyin” diye fırça yiyen bir G.Saray Başkanı artık koltuğunda nasıl oturabilir, aklım almıyor.. Karşısında kim olursa olsun, G.Saray Başkanı’nın bir duruşu olmaz mı? Bütün hata sendeyse, olmaz tabii..4. SAYIN Erdoğan’a hatırlatmakta fayda görüyorum.. Adnan Polat, şimdiye kadar bütün işlerini böyle yürüttü.. İşine gelmeyen her türlü durumda, yazan gazeteleri G.Saray düşmanı, bağıran taraftarı provokatör, kötü oynayan futbolcuyu beceriksiz, verilen sözlerin tutulmamasına tepki gösteren teknik direktörleri paragöz gibi gösterdi.. Ve kendi medyasıyla insanları kandırdı.. Ama bu defaki fiyasko o kadar büyük ki, her zamanki taktikler tutmayacaktır..5. DİYOR ki Polat, “300-400 provokatör stada girdi, o tepkiyi gerçekleştirdi..” Bunu diyen adama şu sorulmaz mı peki: “Başkan, stadın bütün biletlerini sen dağıtmadın mı? Kombine sahiplerine 16 bin, kongre üyelerine eşleriyle beraber 20 bin bilet vermedin mi? Kalan biletler de başta TOKİ olmak üzere sponsorlara ve devlet erkânına gitmedi mi? Bu 300 provokatör nerden çıktı ortaya? Elinde belge var mı?” Ve en can alıcı soru.. Bu yönetim, bu sezon, o taraftarlara hiç bilet dağıttı mı?7. BÜTÜN G.Saray camiası “Bu stat için Özhan Canaydın canını verdi, onun adını bir yere verin” dediğinde es geçen; statta yaptığı konuşmada Canaydın’ın adını bile anmayacak kadar vefasız davranan; onu bırakın, kulübün kurucusu Ali Sami Yen’i bile sorgusuz sualsiz tarihe gömmeye kalkan Polat artık iflas etti.. Camiasını ve taraftarını zaten kaybetmişti.. Şimdi Başbakan’ı ve İnan Kıraç’ı kaybetti.. Bakalım bodyguard’lıktan başka iş yapmayan birkaç yöneticisiyle beraber kaç gün daha G.Saray Başkanı kalacak?

Devamını Oku

Rüzgâr enerjisi mi, G.Saray mı?

22 Şubat 2011

G.SARAY’DAKİ gelişmeleri tarifi zor bir mide sancısıyla takip ediyorum.. O kadar büyük beceriksizlikler, o kadar büyük yağcılıklar, o kadar ihanetler içinde ki G.Saray’ı yönetenler, oluşan toplumsal konsensus karşısında gittikçe zavallı duruma düşüyorlar..GEÇEN gün spor medyasının duayen yöneticilerden biri şu çarpıcı teşhisi yaptı:“Adnan Polat, Başbakan’a karşı düştüğü durumdan sonra hemen istifa etse en azından bir işadamı olarak devlet katında itibarını devam ettirebilir, sayın Erdoğan’a da ‘Aferin bak Adnan’a, delikanlı adammış. Sorumluluğu üstüne aldı’ dedirtebilirdi.. Ama koltuğa o kadar yapıştı ki, bu saatten sonra ne tribünde, ne sokakta, ne devlette birisi onu adam yerine koyar. Bu kadar rezilliğe kimse dayanamaz..”Yanlış anlaşılmasın, bunları söyleyen Adnan Polat’ın en yakın arkadaşlarından biri aynı zamanda, yani düşmanlıktan dolayı böyle düşünmüyor..BİLENLER bilir, Adnan Polat’ın yöneticiliği boyunca yaptığı icraatların çoğu tartışmalıdır.. Spor medyasında fikri takip geleneği bulunmadığı için genelde herkesin bildiği konular olmasına rağmen ipliği bir türlü pazara çıkmaz.. Bundan sonra çıkmasını da zor görüyorum.. İçinde 500 bin rakamı geçen Serdar Çakman’lı ilk yöneticilik dönemi hikâyesinden, Denizli’de elden ele dolaştığı tevatür edilen Louis Vouitton çantalara kadar çizgisinde hiç sapma olmadı sayın Polat’ın.. İlk günden beri başarı için herşeyi mübah gördü, güçlülere yakın durdu, zayıfları gerektiği zaman terketti ve gemisini yürüttü..ONUN icraatlarının farkında olmasam ve G.Saray’a hangi şartlarda başkan olduğunu bizzat merhum Özhan Abi’den dinlememiş olsam dün kurduğu kendine göre fiyakalı cümleler bana da etkileyici gelebilirdi.. Ama doğruya doğru: Başkanlığı döneminde tek icraatı oldu, o da Hürriyet’in spor koordinatörü Ercan Saatçi’yi sırf F.Bahçeli olduğu için görevden aldırmak ve kendi medyasını oluşturmak.. O medya operasyonunda Polat’ın maşa olarak kullandığı isimlerin, yöneticilerin şimdi nerelerde olduklarına bakarsanız, Polat’ın bu konudaki maharetini daha da iyi kavrabilirsiniz..BİR kulüp başkanı, hangi ruh hali içinde açılışta yaptığı konuşmada stadın temellerinde dahi emeği olan Özhan Canaydın’ın adını anmaktan imtina edebilir? Ve hangi sebeple 6 gün geçtikten sonraki konuşmasında 13 defa Özhan Abi adını kullanır?BİR kulüp başkanı, neyin uğruna iktidar gücü karşısında böyle eğilebilir? Nasıl sarı ile kırmızının manevi gücünü bu kadar yerle yeksan edebilir?BİR kulüp başkanı, stada kendi doldurduğu kalabalığın içinden işine gelmeyen isimleri cımbızla ayıklayıp, kellelerini altın tepsi içinde emniyet güçlerine neden teslim edebilir? Dün dediğine bakmayın, G.Saray Kulübü stattaki kamera kayıtlarını protestocular bulunsun diye Emniyet’e yollamadı mı? Yolladı.. Bu kadar ortada herşey işte..Herkes birbirine “Neden?” diye soruyor..AKLIMA bazı sorular geliyor bu noktada..1. Arena skandalından sonra ilk büyük tepkiyi gösteren siyasi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız oldu.. Yıldız, “Bundan böyle G.Saraylılığımı askıya aldım” dedi.. Bakan’ın bu sözünün altyazısını okursak söylenen aslında şu olabilir mi?Adnan Polat şu anda rüzgâr enerjisi işi yapıyor.. Hatta güçlü bir ortakla milyar dolarlık nükleer enerji ihalesine hazırlanıyor.. Yıldız, G.Saray Başkanlığı sayesinde devletin her katında kafa gösterme şansını elde etmiş Polat’a aba altından “Bundan sonra enerjiyle ilgili hiçbir konuda gözüme gözükme Adnan Bey” sopasını gösteriyor olabilir mi? O göstermese bile Polat bunu böyle yorumlayabilir mi?2. Polat’ın protestonun ana sebebi olan TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar’a karşı 6 gün“tıssss” sesi bile çıkaramamasının altında ne yatıyor olabilir? “TOKİ’nin inşa ettiği evlerin çoğuna seramikleri Polat’ın sahibi olduğu Ege Seramik’in satması” diyenler bile var. Acaba?YOK canım, bu kadar derin bir krizde bile Adnan Polat yine G.Sara y’ı değil de, kendi menfaatini düşünecek değil ya!BU kadar da olmaz, değil mi?fenerbahce.org’un yalanı!PERŞEMBE günü bir haber yaptık: “Spor Toto, Düzce Topuk Yaylası Tesisleri için F.Bahçe Kulübü’ne 7 milyon lira verdi..”F.BAHÇE “Bu haber doğru değil” dedi..BEN ısrar ediyorum.. F.Bahçe’nin bu açıklaması yalandır..Dün üst düzey bir yetkiliye bizzat açıp sordum, “Nedir?” diye.. “Evet, Spor Toto o tesisler için 7 milyon lira verdi F.Bahçe’ye.. Bunu futbol için değil, amatör sporlara yaptığı yatırımdan dolayı verdik.. F.Bahçe, diğer kulüpler de Toto’dan para istemesin diye böyle söylüyor..”MEDYAYA yalancı diyebilmek için, hiç yalan söylememek lazım.. Değil mi?Bir başkan Tevfik Fikret’e bu kadar mı benzemez?G.Saray’da yaşanan Polat skandalıyla ilgili duyduğum en güzel söz Ali Sirmen’den:“G.Saray Lisesi’nin efsanevi müdürü Tevfik Fikret, Abdülhamid’in hafiyelerine öğrencilerini vermemişti; lise kapısında durup savunmuştu.. Şimdi ise kamera kayıtlarından protestocu bulup polise vermeye çalışan bir başkan var..”

Devamını Oku

Colman niye öyle kızdı!

22 Şubat 2011

89. dakikada Sestak, Onur ile karşı karşıya iken Cale son anda kademeye girip topu kornere atmasa.. O kornerin devamında yine Sestak’ın bomboş durumdayken vurduğu kafa ağları bulsa, F.Bahçe’nin 9 puan önünde liderliğini sürdüren Trabzon, A.Gücü’ne mağlup olacaktı..PEKİ maçın genelini özetliyor mu bu tablo? Kesinlikle hayır! Peki 10 tanesi kaleyi bulan toplam 21 gol girişimi yaptığı, topa sahip olma oranını yüzde 65’e taşıdığı bir maçtan sonra Trabzon için nasıl “Paçayı ucuz kurtardı” diyebiliyoruz? Cevap şu: Kendi hatalarından..DÜNYADA her takım 1-0 öndeyken 2’yi bulamazsa sıkıntı yaşar. A.Gücü, 55’e kadar Trabzon’un gücüne teslim olmuştu.. Trabzon’un da 3’ü bulmuş, 4’ü arıyor olması gerekirdi normalde.. Sözünü ettiğim dakikada Burak, üst üste 3 pozisyonda rakip kaleye gitmek yerine topu dinlendirdi, geriye oynadı ve oyunu rölantiye aldı.. Trabzon’un iyi pas yapması, rakip kale civarında olduğu zaman öldürücü bir özellik taşıyor.. Oysa geride pas yaptıkça, kalesine gömülmüş A.Gücü’ne nefes aldırdı ve oyuna ortak etti Trabzon..FORMSUZ GÜNEŞNİTEKİM golü de futbol oynamayıp topu eveleyip gevelemeye başladıkları anda yediler.. 10 kişiyle defans yapan A.Gücü’nü açmak için temposunu düşüren ve belki de biraz yorulan Trabzon, rakibini oyuna ortak etti bu yüzden.. A.Gücü eski Trabzonlu Gabriç’le golü bulunca, izlediğimiz soğukkanlı, kendine güvenli Trabzon gitti.DÜNE kadar Şenol Güneş’in oyuncu değişikliklerine düzülen övgülere şahit oldum.. Oysa dün formsuzdu.. Hücumdaki el freni Burak’ı ve golü atmasına rağmen gayrıciddi gözüken Jaja’yı oyunda tuttu.. Önce Yattara’yı, sonra Colman’ı çıkardı ve hem takımın, hem de çıkan bu 2 oyuncunun kimyasını bozdu.. Yattara ve Colman’ın çıkarken ve çıktıktan sonra gösterdikleri tepkilere dikkat ettiniz mi?TRABZON şampiyonluğa oynayacaksa taktiksel konuların dışında, bazı oyuncuların psikolojik durumunu da gözden geçirmeli.. Yoksa şampiyonluk, bekledikleri kadar rahat gelmez..HATTA belki de hiç gelmez!Serdar Özkan bir balonmuşSAHADAKİ bazı oyuncular, daha önce Üç Büyükler’de oynamıştı.. F.Bahçe’de barınamayan Serkan Balcı dünün en tempolu adamlarındandı.. Aynı şekilde G.Saray’dan gönderilen Uğur Uçar da..F.BAHÇE ve Beşiktaş forması giymiş Burak’ı kötü buldum.. Ne son vuruşları yapabildi ne de adam eksiltebildi.. Nitekim çıkarken ıslıklandı.. Bir de Serdar Özkan.. G.Saray’dan sonra A.Gücü’nde de sıradandı.. Galiba Beşiktaş onu göndermekte haklıymış..

Devamını Oku

İyi, kötü ve çirkin

22 Şubat 2011

MERAK edenler oluyor, “Neden bu kadar sert üslûp kullanıyorsun yazılarında?” diyorlar.. Haklılar ama maalesef muhatap olduğumuz üslûbu hiç bilmiyorlar.. Karşımızda güç ve ahlâksızlık çukurunda her türlü yalana tevessül eden bazı insanlar var ve çoğu zaman hakaret ediyorlar.. Biz de insanız.. Hakarete aynı üslûpla cevap vermiyoruz, ancak kalemimizin ucu da sivriliyor..TABİİ, şunu da gözardı etmeyelim.. Zamana karşı bir haber yarışı içindeyiz.. Ve yanlışlar da yapıyoruz.. Dünkü gibi mesela.. Antalya’da Şeref Tribünü’nde sarhoş meczubun biri ile F.Bahçeliler arasında yaşanan arbedeyi en doğru biçimde haber veremedik sizlere.. Yaşanan tatsızlıkların geneli doğru ama Aziz Yıldırım’ın Cihan Kamer ve İlhan Ekşioğlu’nu haşladığını iddia ettiğimiz bölüm yanlış.. Bu yanlışı düzeltip, muhataplarından özür dilemek mesleki görevimiz.. Onları üzdüğümüz ve sizlere yanlış bilgi verdiğimiz için biz de üzüldük..***TABİİ her üzülen, canı sıkılan; haberi yapan gazeteciye küfretme hakkına sahip olmaz.. Bakın, biz gazeteciler özeleştirimizi yapalım adam gibi.. Ancak kulüp-gazeteci dengesini sağlamak için, bazı yönetici tiplerinin de kendilerini gözden geçirmesi gerektiğini unutmayalım..VATAN’DA yer alan kısmen yanlış haber nedeniyle Aziz Yıldırım, Cihan Kamer ve İlhan Ekşioğlu kendi meşreplerine göre bazı açıklamalar yaptı fenerbahce.org’a.. Tarafsızlık penceresinden bakarak üçünün de kişisel analizlerini yapmak istiyorum..***AZİZ YILDIRIM: Onun derdi 1 gün önceye dayanıyor olabilir.. Çünkü biz “Spor Toto, Düzce Topuk Yaylası Tesisleri için F.Bahçe’ye 7 milyon lira verdi” şeklinde bir haber yaptık.. Bizi yalanladılar.. Ben de “Hayır beyler, asıl siz yalan söylüyorsunuz.. Bu parayı aldınız, çünkü bunu o kurumun en üst mercilerine onaylattık” dedim.. Aziz Bey, bu tip karşılık vermelere kızar, bunları otoritesini sarsmak olarak algılar, çünkü onun gücü biraz da ürkütücülüğünden gelmektedir.. Nitekim, bizim yanlış yaptığımız haber için ağır bir açıklama yapmış.. F.Bahçe Başkanı’na yakışmıyor ama Düzce meselesini bilirseniz, anlaşılabilir bir demeç..CİHAN KAMER: Dün kendisini telefonla aradım.. “Sizin gibi iyi gazetecilerin böyle bir hata yapması beni üzdü.. Bizi başkanın şamar oğlanı gibi göstermişsiniz, bu büyük bir hakaret” dedi.. Adam haklı.. Kendisinden özür diledim.. Ayrıca teşekkür ettim.. Çünkü onun haberle ilgili açıklaması çok daha makûl ve genel seviyenin üstünde özellikler taşıyor..İLHAN EKŞİOĞLU: Kaleyi boş sanmış ve ağalarından da gazı almış belli ki, neredeyse ana avrat küfretmiş bize.. “Ahlâksız ve şerefsiz” demiş, “yalancı” demiş.. F.Bahçe taraftarının önüne atmış.. Birine yaranmak istercesine ağzına geleni söylemiş.. İşte burada bir “dur” demek gerekiyor.. Demek ki çapı bu kadar! Adeta aynaya bakarcasına konuşmuş.. Hiçbir şekilde F.Bahçeli yönetici vakurluğuna uymayan ifadeler kullanmış.. Ayrıca bizi dava edecekmiş.. Küfürlerle bezeli savunmasından sonra bakalım mahkeme hangimizi haklı görecek, merak ediyorum.. Kendisini haklı görürken, karakteriyle ilgili öyle büyük ipuçları vermiş ki; kim olduğunu, hangi amaca hizmet ettiğini ve karakter açısından kaç kırat değer taşıdığını göstermiş.. Ama bunun bile farkında değil..***ÖYLE çift ruhlu insanlarla karşı karşıya kalıyoruz ki.. Kimi Aziz Yıldırım yönetiminden istifa ettikten sonra gazetecilere “Oh rahatladım.. Meğer ben ruhumu satmışım o yönetimdeyken” diyor, tekrar o koltuğa oturunca sahiden ruhunu satmış gibi davranabiliyor.. Kimi Aziz Yıldırım’la arkadaşsan 500 metreden selam veriyor, onunla küstüysen burnunun ucundan selamsız geçiyor.. Bu kadar kendilerini unutmuşlar.. Neyse, onlar ne ilk olacaklar ne de son.. Biz işimizi doğru biçimde yapacağız, yapmamışsak özür dileyeceğiz ama hiçbirinden korkmayacağız..BU yazıyı niye yazdım? Görün, anlayın diye.. Üç açıklama.. Üçü de F.Bahçe’den.. Üçü de farklı.. Herkes kendi insani vasıflarını sergilemiş.. Aralarında işin kolayını bulanlar var.. F.Bahçe’nin gücünün arkasına saklanıp sokak ağzıyla kavga edenler.. Saygıdan, sevgiden, doğruluktan nasibini almamış olanlar, güce tapanlar.. Gerçek F.Bahçeli hangisi? Tabii ki 104 yılın ağırlığını taşıyanlar.. Taşımayanlar zaten kendi kötülükleriyle sonsuza kadar yaşamaya mahkûmlar..BAKIN, bizim F.Bahçe ile hiçbir derdimiz yok, olmaz, olamaz.. Ancak kendilerini F.Bahçe kadar değerli sananlar da onlara boyun eğeceğimizi sanmasınlar!

Devamını Oku

Teofilo meğer golcüymüş

8 Ağustos 2010

SEVDİĞİM iki takım Bursa ile Trabzon.. İkisinin deteknik adamları; oyun felsefeleri, düzgün kişiliklerive zekâlarını zorlamayan hırsları ile birbirlerine benziyorlar..Geçen sezonu en pozitif futbol oynayan iki takımolarak kapatmışlardı.. Kaldıkları yerden devam ettiler..BUNLARIN içinde daha “havalısı” ve daha fazla transferyapmışı olan Bursaspor’un durumunu pek parlak görmedim..Tamam, yeni transferler dahil 6 tane as adamlarıyoktu.. Ama en temel eksik şurada: Bursa’nın en iyi yaptığıeydi takım savunması.. İlk 45 dakika idare ettiler.. Amailk golden sonra paramparça oldular.. Tabii ünvanı SüperLig şampiyonu olunca, insan Bursa’dan fazlasını bekliyor..HÜCUMDA derinlik, kalabalıklık, üstüne bol pozisyonistiyor.. Bunlar henüz ortada yok.. Hatta geçen sezonkindenbile daha az var.. Ben bunun bir Ertuğrul Sağlam taktiğiolduğunu düşünüyorum.. Geçen yılı “takım” olduklarıiçin şampiyon bitirdiler.. Henüz o homojen yapıyı olu-turamadı.. Sağlam, birkaç kötü sonuçta takımın Sivas sendromuna girmesini engellemek için işi dengeli tutmaya çalışıyor.. Özgüvenleri zedelenmesin diye uğraşıyor.. AmaTrabzon karizmayı çizdi, aklında olsun..(Beşiktaş demiyorum..) ile oynasaydı, Trabzon karşısında olduğu gibi zor durumlara düşmezdi.. Çünkü korakor futbolu iyi oynuyorlar, karşıdaki rakibin hücum yaratıcılığı çok çeşitli değilse, dövüşe dövüşe 90 dakikayı tamamlıyorlar..AMA Trabzon Bursa kadar takım savunması yapmayı bilmese de, Şenol Güneş sayesinde çarpıcı bir takım oluşturdu.. Ligin en iyi hücum eden takımı diyelim hatta.. Onlara saldırırsan,çözebilirsin.. Ama Bursa gibi işi dengede tutmaya ve arkada kalmaya çalışırsan kalenden 3 gol çıkarırsın..SAYALIM: Selçuk ligin en iyi orta saha oyuncularından biri.. En azından Emre Belözoğlu ile yarışacak kadar marifetli..Colman, tanıdığım bütün futbol adamlarının beğendiği bir sol kanat.. İçeri katediyor, şut atıyor, ribaund alıyor, asist de yapıyor.. Ceyhun ilk goldeki şutuyla Gutierrez’e gol pası vermesinin yanında, boyu-posuyla caydırıcı bir ön libero. Sağ kanatta Serkan’ın çıkışlarına bayılıyorum. Her izleyişimde F.Bahçe’nin onu niye bıraktığını kendi kendime soruyorum.. Hâlâ iş yaparmış.. Henüz hazır olmayan Alanzinho da yarım saat ortaya çıkınca Bursa için kader ağlarını ördü..YİNE de galibiyeti bu 5 adam getirmedi.. Sürpriz bir kahraman çıktı ortaya.. Şota-Arçil ikilisininönerisiyle, taa Kolombiyalara gidip, 4.5 milyon Euro’ya alınan, geçen sezon Güiza’yı andıran Gutierrez, Umut’un yerine ilk 11’deydi.. Şenol Güneş’in bir bildiği varmış meğer: Teofilo 3 gol attı, ilki ve sonuncusu takipçiliğin ürünü, ikincisi ince bir tekniğin.. Düne kadar Umut ve Kharkiv’den alınan Jaja’nın arkasından 3. santrfordu. Bu gollerden sonra Teofilo’nun ne olacağı hiç belli olmaz. Bu üçlü rekabetten de büyük kârı Trabzon sağ lar..*****Bursa ne yapsın!NE yapacaklarını kendileri bilir.. Ama ben ne yapmamalarıgerektiğini söyleyelim..ÇATIR çatır şampiyon oldular.. ampiyonlar Ligi’ndeTürkiye’yi temsil edecek tek takım onlar.. Harika bir seyircileri var.. Antrenörleri, geleceğin Mustafa Denizli’si.. 5-6 akıllı transfer yaptılar.. F.Bahçe’ninelenmesiyle kasalarına 15 milyon Euro net para girdi..Yani her açıdan tavan yapmış durumdalar..SAKIN bu 3-0’ı kişilik sorunu haline getirmesinler..Dün bazı oyuncular kasılmaktan oynamaya pek fırsat bulamadılar.. Geçen yılki takım oyununda bölünmeler var.. O kadar! Bursa bunu atlatır ve ligin taş gibi takımlarından biri olur kolaylıkla..***I love you SelçukTRABZON takımını kendime yakın bulmamın en büyük sebebi, Alanzinho, Egemen, Colman, Umut gibi karakteristik adamları.. Her açıdan mükemmel değiller ama bazı açılardan keyif veriyorlar..SELÇUK bu saydığım ‘ne yapacağı belli olmayan’ adamlar içinde ideal oyuncu tipine en yakın olanı.. Topu saklıyor.. İyi kullanıyor.. Şutları tehlikeli.. Şenol Güneş’ten sorumluluk bilinci de almış.. Eskiden kafasında “Ne işim var burda? Üç Büyükler’den birine gitseydim” gibi istifhamlar vardı, bu da futbolunu etkiliyordu..Artık belli ki, Trabzon’da mutlu.. EMİN olun, Trabzon’u birisi şampiyon yapacaksa bu oyuncu Selçuk’tan başkası olamaz..

Devamını Oku

Bu org bizden ne istiyor?

14 Haziran 2010

CUMARTESİ günkü VATAN’da Stoch transferinin kahramanı olan F.Bahçe yöneticisi Cihan Kamer’in röportajı vardı.. Kamer bize aynen şunu demişti: “Chelsea’yi Aziz Yıldırım ikna etti.. Kendisinin Abramovich ile bazı görüşmeleri oldu.. Ve hem rakamı 1 milyon Euro aşağı çekti, hem 2 taksit yaptırdı..” Aynı gün tarihte az rastlanır bir şey oldu.. fenerbahce.org, bu sözleri yalanladı.. Şu şekilde: “Aziz Yıldırım’ın Stoch transferi ile ilgili olarak Abramovich’i aradığı belirtilmektedir. Söz konusu haber doğru değildir, başkanımız Aziz Yıldırım’ın Abramovich ile bir görüşmesi olmamıştır.” Bu ne demek? İhtimalleri sayıyorum:1. Cihan Kamer, Aziz Yıldırım-Abramovich bağlantısını anlatırken yalan söyledi..2. Kamer öyle demedi, biz uydurduk.. (Bu ihtimal doğru olsa ‘Yöneticimin söylemediğini yazmış bu alçaklar’ tonunda ağır bir açıklama yaparlardı.. Yapmadıklarına göre bunu es geçin..)3. Haberin altında F.Bahçe muhabirimiz Ferudun Niğdelioğlu’nun imzası vardı.. Kamer’e yönetim tarafından alttan alta “Bizim sevmediğimiz adamla konuşursan seni işte böyle yalanlarız. Bir daha yapma” mesajı verildi..4. Bu yönetimin bazı mensuplarının bize sürekli fısıldadığı gibi, F.Bahçe’nin yetkili bir isminin bizimle kişisel derdi var.. VATAN’da kendisiyle ilgili herhangi bir haber çıkınca çılgına dönüyor.. O nedenle özellikle çoğu haberi keyfekeder yalanlıyor.. Yanındakilere de bir nevi gözdağı vermiş oluyor.. HANGİSİ olursa olsun..Benim o yönetimle derdim yok.. F.Bahçe ile hiç yok.. Kendi yöneticisinin lafını yalanlayan onlar.. Biz yazalım, onlar yine yalanlasın.. Bari hiç olmazsa yüzü kızarması gerekenler, arada sırada aynaya baksın..*****Necip spor basını ve Q7TÜRK spor medyası diyor ki: “Beşiktaş, Denizli’yi oyuna getirdi.. Schuster’e 1 hafta önceden imzayı attırdı..” Bu necip arkadaşlara birkaç sorum var?1. Beşiktaş ile Schuster resmi sözleşmeyi ne zaman, nerede imzaladı?(CEVAP: Hepsi “1 hafta önce Madrid’de” diyor ya.. Aslı şu: 10 Haziran 2010 perşembe, saat 15.00’te, Marbella Club Hotel’de.. Yani, Türkiye’de “imza atıldı” haberleri çıktıktan 8 gün sonra.. Üstelik çarşamba 23.00’te başlayan sözleşme görüşmelerinden tam 16 saat sonra..)2. Beşiktaş’ın görüştüğü Magath, Ramos, Pellegrini’nin şartları neydi?(CEVAP: Magath kendisine yıllık 4.5, ekibine 1.5 milyon Euro istedi.. Ayrıca “Futbol A.Ş.’nin başına geçerim” dedi.. Ramos 4, Pellegrini 4.5 milyon Euro istedi.. Schuster, 3 milyondan 2.6 milyon Euro’ya indi..)3. Denizli’nin ani gidişi, Schuster’in gelişi bir senaryo muydu?(CEVAP: Y.Demirören, Çeşme’de tatil yapan Mustafa Denizli’nin viskisine hap attırıp beyin kanaması geçirttikten sonra.. Doktorları ayarlayıp.. Dünya çapında 3 teknik direktörü Schuster’i kurtarmak için figüranlığa ikna ettiyse.. Bertolucci kadar büyük bir yönetmen.. Buralarda kendini harcıyor..)4. Peki medya ne yapıyor?(CEVAP: Beşiktaş, Denizli’nin bırakma ihtimaline karşılık Schuster’i B planı olarak tutuyordu.. Celal Kolot, Denizli’nin hastaneye kaldırıldığı gün “Schuster ile imza atıldı, ben sözleşmeyi gözümle gördüm” dedi.. Bütün medya balıklama üstüne atladı..Halbuki imza perşembe günü atıldı, Beşiktaş bu imzaya kadar teknik adamlık için 4 dünya çapında adamla görüştü, bir de üzerine Quaresma transferi patlattı..ŞU gelişmelerden sonra necip spor medyasındaki genel havaya bakarsak “Beşiktaş yönetimi yalancı, sahtekâr, tiyatrocu..” Bana sorarsanız ise “Beşiktaş görüştükleri arasından en iyi hocayı aldı, üstüne bir de iyi transfer yaptı..”)

Devamını Oku

“Denizli’nin hastalığı” konusu beni bıktırdı!

10 Haziran 2010

Reha Muhtar, dün çok ağır bir yazı kaleme aldı Mustafa Denizli ile ilgili medyada çıkan haberlere dair.. Kendisini 2. kattaki lebi-derya odasında ziyaret etmek yerine bu yazıyı yazdım.. DEĞERLİ ağabeyim Reha Muhtar, Denizli krizinde yaşananlara bir gazeteci olarak yüreği dayanmadığı için, engin gazetecilik deneyimini biz genç meslektaşlarına aktarmak amacıyla hoş bir yazı kaleme almış, (Dünkü VATAN)..Şükür Allah’a, bugünleri de gösterdi bana: Ercan Güven ile Reha Muhtar da demek ki bir konuyla ilgili aynı fikirde buluşabiliyormuş.. İkisinden hangisi doğru yolu buldu, bilmiyorum.. Ama Türk medyasına hayırlı ve uğurlu olsun..***REHA Ağabey, Denizli krizinin medyada ele alınış biçimiyle ilgili çok net eleştiriler yapmış.. Bu konuda diğerlerinden farklı çizgide yayın yapan tek gazete olduğumuz için üzerime alındım bazı eleştirilerini.. Satır arasından sarfettiği “yalan yanlış yazan gazeteci”, “utanmadan sıkılmadan nasıl yazıyorlar?”, “sahtekârca”, “riyakârca” bölümlerini ise hiç mi hiç üstüme almıyorum.. Çünkü O, beni bilir.. Bana böyle hitap etmez, edemez ama aradan başkalarına da göndermelerini yapmış olabilir.. Bunun aksini düşünürsem, o zaman ona da ayrı cevap veririm..REHA Ağabey ile 2. kattaki lebiderya odasına uğrayıp 10 dakika içinde yanlış ve eksik anlamaları giderebilirim.. Ama Türk medyasında onun gibi 500 kişi var, Beşiktaş Schuster ile anlaştığı gün “Biz dememiş miydik? Beşiktaş Denizli’ye oyun oynadı işte.. Kaçın kurrasıyız bugüne bugün” demek üzere kalemlerini bileyleyen.. Bu yazıyı topuna yazıyorum.. DİYOR ki Reha Ağabey:1 Tansiyonu 22’ye fırlayan yüksek tansiyonlu biri, Çeşme’den uçağa biner de İstanbul’a mı gelir muayene olmak için? Yoksa Çeşme’de bir hastaneye mi gider?2 Türkiye’de Mete Düren’den başka doktor mu yok ki, illa o kadar kilometre yapıp sağlığını tehlikeye atıyor bu Denizli..Hipertansiyondan dertli biri olarak cevap veriyorum kendi adıma:1 Aklı başında hiç kimse gelmez.. Ama kendisinin de yakından tanıdığı Mustafa Denizli de bu yönlerden “arızalı” bir şahsiyettir.. O anda hipertansiyon krizi yaşadığını bilmiyor.. Doktoru Firuzan Hanım onu İzmir 9 Eylül Üniversitesi’ndeki bir uzmana yönlendirmesine rağmen, tanıdığı ve güvendiği bir doktora geliyor koşa koşa.. Aldığı riskin ne olduğunu bilmeden üstelik.. Yüksek basınçtayken beyin kanaması tekrarlasa şu anda bunu konuşuyor olacaktık büyük ihtimalle..2 Denizli’nin asıl doktoru Firüzan Numan, Mete Düren değil.. Numan’ın ne kadar önemli bir isim olduğunu da google’a giren herkes rahatlıkla öğrenebilir.. Denizli o sabah Numan’a diyor ki: “Müthiş başağrım var.. 2 gündür beni uyutmuyor.. Uçağa binmemde sakınca var mı?” Numan’dan izni alıp geliyor ve İstanbul’daki muayenede anlaşılıyor derdinin yüksek tansiyon olduğu..***İSTEYEN istediği şeye inanabilir.. Hatta gerçekle ilgilenmez bile, yazacağı “flaş”ı bol senaryoya uygun söylentiyi gerçekmiş gibi ambalajlayıp sunabilir.. Beni ilgilendirmez.. Ama artık sıkıldım..BEŞİKTAŞ-Denizli krizinde atıp tutanlara bu vesileyle ben de şunu sormak istiyorum.. Bu hastalık konusunda yetkili ağız sayısı kaç olabilir? Bir elin parmaklarını geçmez.. Kalem oynatanlardan kaçı Mustafa Denizli’yi, Prof.Dr. Firuzan Numan’ı, Prof.Dr. Mete Düren’i, Yıldırım Demirören’i veya Schuster ile imza attığı ilan edilen Serdal Adalı’yı arayıp bilgi aldı? Kafasındaki sorulara yanıt aradı.. Ki, “Denizli hasta filan değil, Beşiktaş onu kandırdı” şeklindeki şehir efsanesini gerçek kabul edebiliyor.. Peki, şu bilgi çağında bu kadar az bilgiyle böyle iddialı yorum yapmanın modası geçmedi mi artık?BİZ saydığımız insanların hepsiyle konuşarak haberi oluşturuyoruz.. Diğerleri bizim yazdıklarımıza bakıp “Şurasını beğenmedim, o zaman bu işte komplo var” diyorlar.. Demeye de devam edecekler anladığım kadarıyla.. E be kardeşim, bir zahmet kaldırın kıymetli gövdelerinizi, siz de takip edin neler olduğunu.. Siz, bizzat çözün o denklemi.. Biz de yorumları yapalım gönül rahatlığıyla..***GÖZLERİNDEN öpmeden önce bir sorum var Reha Ağabey’e..- G.Saray-F.Bahçe derbisinden sonra Leo Franco’nun o golü bilerek yediğini ifşa ettin ya (5 Mayıs, 2010, Vatan).. Bana önerdiğin gazetecilik tekniklerinden hangisini uyguladın Leo Franco’nun maçı sattığını ortaya çıkarırken? Uygulamadıysan, dün kaleme aldığın yazının son dörtlüğünü okumanı öneriyorum.. Şu: “Siz bu senaryoya inanır mısınız? İnanmıyorsanız koskoca gazeteciler, utanmadan, sıkılmadan nasıl yazıyorlar bu olayı böyle?Ben gazetede, TV’de yönetici olacağım da, bana muhabir haberi böyle getirecek, ben de sesimi çıkarmayacağım öyle mi?Bu haberdeki mantık hatalarının 10’da birini yapmadıkları halde.. Yıllarca bağırdığım, çağırdığım, fırçaladığım, hayatı zindan ettiğim, 9. kattan aşağı atmakla tehdit ettiğim tüm muhabir ve kameramanlardan özür dilerim.. Size gazetecilik öğretmeye çalışmıştım..Bilmezdim kelimelerin bu kadar sahtekârca, olayların bu kadar riyakârca saptırılabileceğini..Bu rezaleti yaşamadan önce..”

Devamını Oku

Allah korudu!

6 Haziran 2010

Son kontrol dün yapıldı.. Konan teşhis şu: Mustafa Denizli, çarşamba sabahı hipertansiyon krizine bağlı beyin kanaması geçirmiş.. Allah, hocayı futbol dünyasına bağışladı BU medyadan artık benim de gözüm korktu.. Ölüyü diriltir, yaşayan insanı da diri diri mezara sokarlar bunlar..MUSTAFA Denizli mevzuundan bahsediyorum..ÇARŞAMBA gününden beri çıkan yalan-yanlış haberler yüzünden yaşanan bilgi kirliliği hem kafaları hem de sevdiğim bazı insanların hayatlarını karıştırdı.. Ben de zaman zaman“Bu kulüp yönetimleri, teknik adamlar, futbolcular niye medyayı sevmez?” diye kafa yoranlardanım.. Bu sefer tecrübeyle sabit ki, haber şehvetine kapıldığı anda hiçbir gazeteciyi sevmenin imkânı yok.. Hele ki, yazdıkları haberin yanlış olduğunu anladıkları anda ortalığı öyle bir karıştırıyorlar ki, işin içinden çıkmak bazen imkânsızlaşıyor..***CUMA günkü basın toplantısında Mustafa Denizli ile Yıldırım Demirören’in söyleyeceklerini 1 gün önceden yazdık VATAN olarak.. Açıkça itiraf edeyim, bunun sebebi gazetecilik dürtüsü değildi sadece.. Bu sefer de duygusal tarafım bazı şeylere herkesten çabuk ve doğru ulaşmamı sağladı..YAŞADIĞIM olayları ilk ağızdan aktarayım ki, Beşiktaş-Denizli-Schuster üçgeninde neler yaşandı, okurlarımız daha iyi anlayabilsin.. Herşey şöyle başladı:SALI gecesi eski bir yöneticiden telefon geldi.. Saat 21.00 civarı.. Dedi ki:“- Beşiktaş yönetimi, Schuster ile 2 yıllık mukaveleye imza attı.. Denizli gitti.. Yakın bir dostum, Schuster’in ekibinin içinde.. Haberin olsun..” KAPATTIM, bu bilgiyi teyit etmek için Mustafa Hoca’yı aradım: “- Mustafa Hoca, durumun ne? Seninkiler Schuster ile anlaşmış diye bir dedikodu dolaşıyor İstanbul’da..” O meşhur kahkahasıyla karşıladı, “İbocuğum, Serdal Bey ile Cengiz Bey cumartesi günü benimle konuşarak yurtdışına çıktılar.. Ne kadar yakın olduğumuzu sen de biliyorsun.. Ben Çeşme’de tatilimi yapıyorum, yarın seni de bekliyorum.. Hiç kafanı yorma böyle boş işlerle” dedi..DAYANAMADIM, Yıldırım Demirören’e de SMS attım.. Yanıt ikna ediciydi, 2 yönetici Quaresma için yurtdışına gitmişlerdi.. Ben de haberi kullanmadım.***ERTESİ gün, öğle yemeği yerken “Schuster geldi, Denizli gitti” haberi patladı TV’de.. Hatta “Beşiktaş yönetimi şu anda Denizli’nin görevine son verdi” diyenler bile çıktı.. Yine gülmek için Mustafa Hoca’yı aradım.. Bu sefer gülünecek bir durum yoktu ama..“Sorma be yahu!” deyip şunları söyleyebildi: “Dün seninle telefonu kapattıktan birkaç saat sonra tansiyonum fırladı.. Şu anda İstanbul’da hastanedeyim.. Tetkikler yapılıyor.. Canım çok sıkkın..” “Hoca bırakacak mısın?” lafı çıktı ağzımdan.. Yanıt şu: “Dur bakalım, bir görüşelim başkanla.. Henüz ortada bir şey yok..” Demirören’i de aradım.. Çılgına dönmüştü.. Bu söylentiyi çıkaranların ailesinin hatırını soracak kadar hem de.. “Schuster filan yok..” dedi.. “Hoca hastalanmış, çıkan söylentilere bak.. Ben o kadar şerefsiz miyim ki hocaya böyle Ali Cengiz oyunu yapacağım..” Demirören dünyanın en sakin adamıdır.. Bu kadar sinirlendiğini ilk defa görüyorum..ARADAN 1 saat geçti, bu sefer o aradı..“Bu söylentiyi çıkaran Aytekin adında bir menajermiş.. Bana onun numarasını verebilir misin? Açıp ağzıma geleni söyleyeceğim” diyordu.. Numarayı aldı.. Kimbilir, neler de söyledi.. BU arada Mustafa Hoca ise hastaneden çıktı, telefonlarını kapadı, doktorların verdiği ilaçla derin bir uyku çekti.. Kendi ifadesine göre son 2 yılda ilk defa 9 saat uyumuştu..AMA perşembe günü gazeteleri okuyunca bütün keyfi kaçtı Denizli’nin.. Çünkü hasta olmadığını iddia eden, Bernd Schuster’i Türkiye’ye getiren, Demirören’i yerin dibine sokan haberler manşetleri süslüyordu..SAAT 13.00’te hocayla buluştuk.. Şansal Büyüka ile birlikte öğle yemeği yedik.. Kafamızdaki şüpheleri sorduk, aldığımız yanıt netti:“- Sizden saklayacak halim yok be yahu! Gece hastalandım, intihar edebilecek kadar büyük acı çektim.. Gözüm korktu, ben bu işte yokum şimdilik.. İşin garibi ben 15 gündür başkanıma söylüyorum görevi bırakabileceğimi.. Tedavimi olayım, 3 ay dinleneyim, sahalara yeniden dönerim o zaman..” YANİ ortada Beşiktaş’ın attığı bir kazık veya Mustafa Denizli’nin hasta numarası yapması filan yoktu..O gece 01.00’e kadar evinde beraberdik Mustafa Hoca’yla.. Tansiyonu zaman zaman yükseldi.. Kolay değil, Beşiktaş’ı bırakmak zorunda kalıyor adam, canı sıkkındı tabii.. Bende de hipertansiyon olduğu için hastalık geyikleri yaptı, kâh keyiflendik, kâh hüzünlendik.. Eve Mete Düren de geldi.. Bu arada evden gazetecilik de yapayım.. Denizli, tahliller sırasında Düren’e illallah ettirmiş.. Kan alırken sorun çıkarmış, bazı röntgenleri çektirmemiş, hemşireleri azarlamış vs.. Düren de Mustafa Hoca’ya şu lakabı takmış: “Huysuz ihtiyar..” ALLAH’I var, Düren işini gücünü bıraktı, 10 gündür Denizli ile uğraştı.. Keza Yıldırım Demirören.. Her dakika telefonla hatırını sordu.. Dün hocayı evden alıp hastaneye de onlar götürdü. Bakmayın komplo teorisyenlerine Beşiktaş yönetimi, bu insanlık sınavından sınıfı “yıldızlı aferin” le geçti..***CUMA günü basında çıkan bazı haberler de ayıptı.. Genel atmosfer, Schuster’le anlaşan yönetim, hastalık numarası yapan Denizli gibiydi.. Allah’tan Türkiye’de görülmemiş medeniyette ve gerçeklikte bir basın toplantısı yapıldı da, en azından medya dışındakiler gerçeği görme fırsatı buldu..ŞİMDİDEN bazı abuk sabuk söylentiler de üretilmeye başlandı Mustafa Hoca’nın hastalığının ne olabileceğiyle ilgili.. Ama bunların hiçbirine kimse itibar etmesin.. Dün son kontrolden de geçti Mustafa Denizli.. “Sapasağlam” diyemeyiz ama “Allah hocayı korudu” diyebiliriz.. Tansiyonunun 22’ye fırladığı gece çok daha kötü sonuçlar doğurabilirmiş.. Fazla uzatmayayım.. Teşhis şu: “Hipertansiyon krizine bağlı beyin içine kanama..” Yani hafif bir beyin kanaması geçirdi Mustafa Hoca çarşamba sabahı.. Şimdi düşünün: Böyle ciddi bir sağlık problemi yaşayan biri ve ona en çok yardım edenler için yazılan yalan, kulaktan dolma haberler bırakın gazeteciliği, insanlığa sığıyor mu? Sığmıyor, sığmıyor.. Bu mızrak da çuvala sığmıyor artık ey medya..ARTIK Mustafa Hoca’nın yapması gereken dinlenmek, stresten uzak durmak, biraz da kendini dinlemek.. Eylülden sonra tekrar futbola döneceğini söylüyor doktorlar.. Haydi inşallah! Yalancı ÇobanBEŞİKTAŞ’IN, Mustafa Denizli krizinde düştüğü durum herkese ders olsun.. Tamam medya, her duyduğu yalana inanmasın ve özeleştirisini iyi yapsın.. Özellikle Ahmet Çakar türevi komplo üretenleri yerden yere vuran kalemlerin, kendi eleştirdiklerinin aynısını yapıp, herkesi karalaması büyük talihsizlik.. Basına duyulacak güveni azaltacak kadar hem de..AMA yönetimler de aklını başına alsın..YILDIRIM Demirören’e yapılan eleştirilerin ana sebebi, düne kadarki sabıkaları.. Her yaptığı operasyonu gizlemeye çalıştı, yalanladı, bazen komik durumlara düştü, hatta tazminatlar ödemek zorunda kaldı.. Ve şimdi “yalancı çoban” durumunda.. Bu kez doğru söylerken bile kimse ona inanmadı.. Bizim dışımızda..F.BAHÇE ve G.Saray da bundan ders alsın.. Yarın aynı duruma düşecek kadar yalanla dans ediyorlar.. Doğru olduklarını bile bile bazı haberleri yalanlıyorlar.. Mesela Lugano “var” dediği halde “Forlan’la alakamız yok” diyebiliyor F.Bahçe.. Mesela sırf gözdağı verebilmek için “Bir gazeteci bizi tehdit etti” diye yalan söyleyebiliyor G.Saray..HERKES kendi kapısının önünü temizlerse daha düzgün bir sezon bekliyor bizi.. ‘Schuster ile görüşenin..’QUARESMA transferi için Madrid’e gitmesine rağmen, Schuster ile anlaştığı öne sürülen ve bu yüzden kendi yönetiminden bile eleştiri alan Beşiktaş Futbol Komitesi Başkanı Serdal Adalı ile konuştuk.. Şunları söyledi:“- Ben Adanalıyım.. Mustafa Denizli benim ağabeyim.. Biz ağabeylerimizi baba gibi biliriz.. Öyle arkasından iş çevirmeyiz.. Eğer son seyahatte ben ve yanımdaki yönetici Cengiz Zülfikaroğlu, Schuster ile en ufak bir görüşme yaptıysak, Allah bizi ertesi güne çıkarmasın.. Ben yalan gördüm, riya gördüm ama bu kadarını görmedim.. 3 gündür ortalığı karıştıran herkese yazıklar olsun.. Schuster ile görüşen varsa, onun için söyleyeceğim birşey de var ama yazamazsın..” YILDIRIM Demirören de “Schuster’i veya menajerini hiç görmedim” diyor..SADECE menajerler teklif etmişler 3 ay önce, o kadar.. Yani imza atma vs. söz konusu değil.. Ama Schuster şu anda en güçlü adaylardan biri.

Devamını Oku