Üzerinden 2 yıl geçti ama o suçlama dün gibi hafızalarda..F.Bahçe'nin "şike" yapmakla suçlandığı sezonda; E.Şehir-F.Bahçe maçından önceki hafta, F.Bahçe Asbaşkanı Şekip Mosturoğlu ile o zaman E.Şehir'de forma giyen Sezer Öztürk'ün yaptıkları transfer görüşmesi Şike Davası'nda "transfer şikesi" olarak kayıtlara geçmişti..Şike Davası'nda F.Bahçe'nin yüzde 100 masum olduğuna inananlardan değilim..Ama aynı şekilde yüzde 100 suçlu olduğuna da itibar etmiyorum..Şike de benim için tıpkı Balyoz ve Ergenekon gibi kısmen sağlam, kısmen boşluklarla dolu bir dava..Şekip Mosturoğlu'nun mahkumiyetiyle sonuçlanan "transfer şikesi" kavramı da artık resmen çöp oldu..Neden mi?Beşiktaş, G.Antep'le yapacağı lig maçından 1 hafta önce Cenk Tosun'u İstanbul'a getirip gelecek sezon için resmen imzayı attırdı.. Kulübü G.Antep'in "Yapmayın, etmeyin" uyarılarına rağmen..Şimdi bu da mı transfer şikesi oldu?G.Saray, yine E.Şehir'in futbolcusu Veysel Sarı'yı transfer etti.. Veysel'in ifadesiyle 1 ay, benim bildiğim kadarıyla 3 aydır G.Saray ile Veysel Sarı transfer flörtü ettiler.. E.Şehir'in bütün uyarılarına rağmen hem de.. Şimdi bu da mı transfer şikesi oldu?Tabii ki hayır..Artık şu konuda anlaşalım:A. Ya Sezer Öztürk-F.Bahçe, Cenk Tosun-Beşiktaş, Veysel Sarı-G.Saray transferlerinin; hepsi birden "transfer şikesi.."B. Ya da 3'ü birden hiçbir suç içermeyen normal transfer faaliyetleri..Doğru cevap: B şıkkı tabii ki..F.Bahçe'ye bu konuda yapılmış olan haksızlık kayıtlara geçsin lütfen.. Bu arada.. "Ekilen tarlalar"ı da yok saymak mümkün değil tabii ki..
Cüneyt Çakır, hakemlik kalitesi olarak bayıldığım hakemlerden değil. Dünkü maçı taşıması açısından, gördüğüm kadarıyla bazı kritik hatalar yaptı ama adaletli bir yönetim gösterdi.Nani'yi oyundan atması bence doğruydu. Rafael’in, Higuain’in topunu eliyle çizgiden çevirmesini kaçırdı. Ancak büyük seyirci baskısına rağmen gördüğünü çaldı ve dirayetli bir yönetim gösterdi.YILIN MAÇINI YÖNETTİCüneyt Çakır, sahada her şeyi gören bir hakem değil ama her gördüğünü çalan bir hakem. Dün de aynı tarzda bir yönetim sergiledi. Mesut Özil’in Real Madrid formasıyla bir Türk olarak ‘yarım da olsa’ bizi sahada temsil etmesi beni ne kadar gururlandırdıysa Cüneyt Çakır ve ekibinin yönetimi de beni o kadar gururlandırdı.Bana göre Şampiyonlar Ligi’nde yılın en önemli maçıydı bu. Cüneyt Çakır, bir an bile maçın ağırlığı altında ezilmedi. Ronaldo’nun kendini yere atmalarını yemedi, Manchester United’ın metazori penaltı isteklerine kulak asmadı. Dolayısıyla kendi gibi bir maç yönetti. Benim açımdan iki maçlık serinin en önemli yanı eski takımına karşı her iki maçta da gol atan Ronaldo’nun hem işini layıkıyla yapıp hem de Manchester United’a bu kadar saygı duymasıydı.
ALEX’İNKİ benim 27 yıllık medya hayatımda şahit olduğum en kapsamlı, samimi, özeleştiriye açık ve tatmin edici basın toplantısıydı.. Alex’in hitabeti, konuları anlatırken seçtiği kelimeler ve yaşanan olayların detaylarını tarafsız biçimde aktarışı, Aziz Yıldırım’ın gergin ve sallapati tarzından daha sempatik geldi bana.. Alex’in söylediklerinden ne anladım?:1. Aykut Kocaman’la kimyaları ilk günden beri hiç tutmamış.. Ama bunda Alex’in de suçu var..2. Aziz Yıldırım Metris’teyken kardeşi Ali Yıldırım futbol şubesini doğru dürüst yönetememiş..3. Başkan Aziz Yıldırım’ın Alex’i kovması, soyunma odasındaki fırçaları belli ki bazen etkili olmuş ama bunların kurumsallıkla hiç alakası yok ve takımda tahribat yaratmış..4. F.Bahçe, iletişim konusunda çok sıkıntılı.. Alex mevzuunda kartopunun çığ olmasının temel sebebi bu iletişimsizlik..5. Alex’in anlattıkları, muhalefetle işbirliği yaptığı konusundaki iddiaların boş olduğuna beni inandırdı..6. Alex en fazla 2-3 yıl içinde F.Bahçe’ye geri döner.. Şu anda F.Bahçe’nin bütün yatak odası sırları ortaya dökülmüş durumda.. Yıldırım veya Kocaman’ın Alex’e vereceği herhangi bir cevap, olayların daha da dallanıp budaklanmasına sebep olur.. Bu saatten sonra susmak ve Alex’in vedasına saygı göstermek her F.Bahçeli’nin görevidir..
F.Bahçe’nin, kaptanıyla yaşadığı krizin çözümü Alex Ferguson modelinde yatıyor.39’luk Giggs ilk 11’de de oynuyor, son 5 dakikada da. Ama başarıya odaklandığı için hiç dert etmiyor. Alex’in “Ben her şeyim” diyen oyuncu tipinden “Takım için her katkıyı yaparım” anlayışına geçmesi gerek.F.BAHÇE’DEKİ Alex de Souza mevzusunun kriz hâline gelmesini yadırgıyorum açıkçası.. F.Bahçe coğrafyası içindeki her konuya hakim olmasına alıştığımız başkan Aziz Yıldırım’ın post-Metris sendromuna yakalanmasının bunda etkisi büyük tabii ki.. 3 Temmuz öncesi Aziz Yıldırım modeli nasıl davranırdı:- Medyada çıkan haberleri yalanlar..- Aykut Kocaman ve Alex ile görüşür..- Ve cızırtılı sesleri keserdi..AMA bu sefer son kertede meseleye duhul etti.. Hatta G.Antep maçında kadın taraftarlara çektiği ayar bana çok “sempatik” gelmesine karşın, aslında bir başkan olarak ne denli “çaresiz” durumda olduğunun göstergesiydi.. Eskiden tribünler Aziz Yıldırım’ın istediği gibi bağırırdı.. ŞİMDİ tribünler Aziz Yıldırım’ın ne istediğini bilmediği için, bana kalırsa bazı organize güçler tarafından yönlendiriliyor.. Ve ortaya darmadağınık, Metin Aşık’lı dönemleri andıran görüntüler çıkıyor..Hele de bugünkü maçtan kötü bir sonuç çıkarsa seyreyleyin gümbürtüyü..***‘SIR’ değerini biliyor Peki F.Bahçe Alex meselesinden nasıl kurtulur?- Alex Ferguson modeli ile..SIr Alex Ferguson’ın M.United’daki istikrarlı başarısının en büyük sebeplerinden biri bazı karizmatik değerleri “kulübün adamı” seviyesindeki sürekli tutmasından geçiyor..PremIer Lig’in kuruluşundan beri her sezon gol atmış bir Ryan Giggs var mesela.. Kasım 1973 doğumlu.. Adamın ilk 11’de direkt oynadığı da oluyor, son 5 dakikada oyuna girdiği de.. Ama kendini M.United’ın başarılı olmasına odakladığı için, hiç sorun çıkartmıyor.. 100 yaşına kadar oynayacak dirilikte.. Çünkü azalan fiziksel kapasitesini dengeli kullanıyor.. Üst üste 90 dakikaları çıkaramayacağının en başta kendisi farkında.. Ona benzeyen öteki isim de Kasım 1974 doğumlu Paul Scholes..Tabii Alex Ferguson’ın bu ikili ile ilgili en büyük avantajı iki yıldızı da ilk günden beri tanımasında..M.United’dan bunun tersi kişilikler de geçti.. Cristiano Ronaldo, David Beckham, hepsi kendi değerlerini takımın üstünde tuttu.. Ve başka maceralara yöneldiler.. Ferguson, onları tutmayı da pek denemedi.. Satıp para kazandı..Bu hâliyle 11 şansı ‘sıfır’Alex hangi oyuncu tipolojisine daha yatkın o zaman?Kendisini takımdan üstün gören, 2. oyuncu kategorisinde bana kalırsa..14 Eylül 1977 doğumlu.. Çalışmayı pek sevdiği söylenemez.. Eski fiziksel kapasitesinin çok altında.. Üstelik Kuyt gibi bir tank gelmiş takıma.. Alex, Vaslui maçında 7 bin metreyi güçbela çıkarıyor.. Kuyt 12 bin metre koştuktan sonra, utanmasa Avrasya Maratonu’na katılacak gibi duruyor.. Alex o maçta anca 70 metre depar atabiliyor.. Kuyt 1000 metre.. 2 rakam şunu gösteriyor..F.Bahçe’nin hücumlarındaki en kritik adam olan Alex’in, bu kadar az koşarak, bu kadar durarak, bu kadar bekleyerek ilk 11 oynama şansı sıfır..Yani kendini takımdan daha üstün gören Alex’in hayatın gerçeklerini kabul etmesi, yaşlılığın etkilerini yaşadığını görmesi, 20 gün sonra artık 36’dan gün almaya başlayacağını bilmesi ve “Ben her şeyim” diyen oyuncu tipolojisinden “Takım için her katkıyı yaparım” anlayışına geçmesi gerekiyor..Alex şu anda ne yapıyor?Sahanın içinde aktif dinleniyor, rakibin hata yapmasını kolluyor ve gollerin çoğunu rakip yorulmaya başladıktan sonra buluyordu..Eee sahada dinlenmesin işte.. Kulübede beklesin, Aykut Kocaman’ın onu kıskandığı için oynatmadığı safsatalarını bırakıp onun sahadaki eli-ayağı olsun ve gerektiği zaman oyuna girip kilitlenen maçları çözsün, çözemezse bile fiziksel kapasitesini sonuna kadar harcasın..Bi’ nevi F.Bahçe’nin Ryan Giggs’i olsun.. Olsun ki, kendisinin de çok istediği gibi 1-2 yıl daha “kenardan gelecek vurucu güç” olarak yola devam etsin F.Bahçe’de..HATTA Aykut Kocaman’dan sonraki teknik direktör olsun..‘Nash dengesi’“A BeAutIful MInd” filminde hayatı anlatılan idol “şizofren” John Forbes Nash’e Nobel aldıran şey, mucizevi hayat hikâyesinin ötesinde keşfettiği “Nash Dengesi”dir..Kısaca şöyle özetlenebilir:- Bir grubun başarısı için ideal denge, herkesin hem kendi çıkarını hem de grubunun çıkarını gözetmesidir..ÇIKARINI düşündükçe F.Bahçe için altın dengeden bahsetmenin imkânı kalmaz..Bu lafım hem Alex için geçerli.. Hem de Aykut Kocaman ve Aziz Yıldırım için..Bu üçlü, Alex’i F.Bahçe’nin çıkarı için en verimli katkıyı sağlayacağı mental olgunluğa taşıyamazsa, F.Bahçe için hayâl kırıklıkları sezonu olursa kimse şaşırmasın..
Medya olarak adamın aldığı “sapına kadar helal” 150 bin TL’lik aylığı hep eleştirdik.. Ancak milli maçlara bile lütfen gelen Hiddink’in 20 milyon lirayı bulan yıllık ücretine bakınca ne kadar büyük haksızlık yaptığımızı anlamalıyız..Bütün egosu yüksek insanlar gibi özür dilemekten hoşlanmıyorum.. Aslında “Özür dilememi gerektirecek işler yapmaktan hoşlanmıyorum” demem lazım.. Ama anlı-şanlı Türk spor medyasında, kendine göre iddiası olan bir yönetici olarak, hiç kıvırmadan, açık ve net bir biçimde özür dilemem gereken biri var: Fatih Terim.. Huzurlarınızda kendisinden özür diliyorum..BU özürün nereden çıktığını merak edenlere kısa bir pasaj geçmeliyim..FATİH Terim’i Milli Takım Teknik Direktörlüğü döneminde en fazla eleştiren isimlerden biriyim.. Onunla ilgili yaptığım haberler konusunda pek sıkıntım yok esasen.. Hepsinin arkasındayım.. Ancak, yorumcu olarak yazdıklarım ve VATAN gazetesinin 1. sayfasında benim dışımda yapılan haberlerden mustaribim.. Ne mi yaptık?HEP HESAP SORDUK..FATİH Terim Türkiye’nin yarısının şimşeklerini çeken bir cazibe merkezi olduğu için, nalına da vurduk mıhına da.. Adamın aldığı 150 bin lira aylığı dilimize doladık.. Sanki cebimizden çıkıyormuş gibi Türkiye Futbol Federasyonu’nun ona ödediği paranın hesabını sorduk.. Ama yanlış yaptık..İŞİN kötüsü, yanlış yaptığımızı anlamamız için dünya klasmanında ilk 10 içinde kolaylıkla yer alacak kalibrede bir dünya markası olan Guus Hiddink’in bize böylesine bir sefalet yaşatması gerekiyormuş.. 2008’de Avrupa üçüncüsü olan takım, 2010’dan sonra 2012’de de bizler gibi şampiyonayı TV’den izleyecek.. Sadece sonuç değil canımı sıkan.. Genel görüntü..MİLLİ Takım’ın kalecisine küfür ediyor tribünler.. O da genç çocuk, karşılık veriyor.. Küfürün sebebi daha evvelki F.Bahçe-G.Saray derbilerinden birinde topu poposuyla stop ederek kendi seyircisine şirin gözükmeye çalışması.. G.Saraylılar bunu unutmamışlar.. Ama intikam aldıkları yer yanlış.. Milli maç.. Dolayısıyla daha önce Volkan suçluydu ama Volkan’ın cuma gecesi Milli Takım formasını giydiğini unuttukları için Arena’nın kale arkasındaki tribünler şimdi daha suçlu benim gözümde..ARDA.. Yere göğe sığdıramıyoruz.. Ama çocuk da marangoz hatası maalesef.. Onu öyle şişirip, dünya çapında bir yıldız olduğuna öyle inandırıyoruz ki, sahada onun gereğini yerine getiremediği zaman özeleştiri yapmak yerine agresifleşiyor.. Cuma gecesi kendisini rövanştan mahrum bırakacak sarı kartı kasten gördüğüne hiç inanmıyorum.. Ama öfke kontrolünü o kadar yapamıyor ki, kendisini şu duruma düşürüyor.. Yıldız tavrı mı? Hiç değil.. Belki de yıldız değil.. Henüz yıldız adayı..DİBİN DİBİNDEYİZSERGİLEDİĞİMİZ futbol Taş Devri’nden kalma.. Şike skandalıyla sarsılmış, liglerini 1 ay ertelemiş, medyasıyla bütün futbol değerlerinin üstüne çullanmış bir memlekette daha fazlasını beklemek de salaklık zaten.. Sistemimiz yok.. Ciddiyetimiz yok.. Eskiden Fatih Terim’in gazıyla bir motivasyonumuz vardı en azından, şimdi o da yok.. En ruhsuz dönemindeki Hiddink ile aynı şekilde coşkudan hiç nasibini almamış Oğuz Çetin bu havayı yaratamıyorlar.. Yaratamazlar da.. Ayrıca da bizde bunu yaratacak futbol malzemesi yok.. Onu da kabul etmeliyiz..Dİbİn dibi bu noktadır işte.. Avrupa Kupaları’nda başa güreşen kulüp takımımız yok..HIRVATİSTAN’DAN bile dayak yiyecek haldeyiz.. İstikrarımız yok.. Her başarısızlıkta bir kelle feda edip yola devam etmeyi seçiyoruz.. Çünkü muktedirler için en kolayı bu!AMA artık şöyle bir aynaya bakalım be yahu! Bu Hiddink, eski Hiddink değil.. Ayda 400 bin Euro maaş alıyor.. Bu paranın yüzde 57’si tutarındaki vergiyi de Türkiye Futbol Federasyonu ödüyor.. Ayrıca menajerine ödenen yıllık para da 500 bin Euro.. 3 aşağı 5 yukarı 20 milyon liraya yakın bir faturası var Hiddink’in Türk futboluna.. Eder mi, etmez.. İstifa eder mi, onu da yapmaz..HIDDINK salı günkü maçtan sonra istifa etmezse, 8 ay daha parasını tıkır tıkır alır.. Rica minnet 3.2 milyon Euro’nun yarısına ikna ederlerse, o da bir yönetim başarısı olur yani..-PEKİ Hiddink cuma günkü hayati milli maç için ne zaman geldi İstanbul’a biliyor musunuz?CUMARTESİ gecesi.. 6 gün önce sadece.. Sürekli aynısını yapıyor.. Onun için part-time iş Türk Milli Takımı.. Ruhunu veriyor mu? Hayır. Zamanını veriyor mu? Kısmen. Parasını alıyor mu? Tıkır tıkır..İşte o zaman Fatih Terim’den özür dilemek lazım.. Onun yerine, ondan 7 kat fazla para vererek dünyanın firma isimlerinden birini getirdik.. Sonuç ortada.. Demek ki, Fatih Terim değilmiş tek sorun.. Tamam o da bir dolu hata yapmış ama yöneticisi, futbolcusu, taraftarı, en başta da şöhrete meraklı medyası olarak aklımızı başımıza toplamadan bu ihalenin altından kalkamayız.. Toplayalım.. Hem de hemen.Abdullah Avcı mı?TFF yönetimi, Arena’daki maçtan sonra 1 saatlik bir toplantı yaptı kendi arasında.. Buna toplantı demek ne kadar doğru, emin değilim.. Ellerine satırı alıp, kıtır kıtır kestiler Hiddink ile Oğuz Çetin’i.. Peki Hiddink gidince yerine kim gelecek?TEKNİK direktör neye göre belirlenir? Hem geçmişine hem de geleceğine bakarak, değil mi.. TERİM “Allah belanızı versin” diye istifa edip gittiğinde de bu isimler vardı.. Ama ne Şenol Güneş kendi kariyerini bu kadar tazelemişti ne Ertuğrul şampiyon olmuştu ne de Abdullah kupa finalisti.. Şimdi 3’ü de akredite olmuş durumda.. Bu 3 isimden Abdullah Avcı’ya daha yakın gözüküyor o koltuk.. Çünkü ne Trabzon ne Bursa hocalarını bırakacak gibi gözükmüyor..Yetkililere sordum.. Onlar da Avcı ismini teyit ettiler..BURADA son kararı verecek kişi Mehmet Ali Aydınlar.. F.Bahçe Acıbadem Voleybol Takımı’nda yaptığı gibi şapkadan tavşan çıkarmaya çalışmazsa, Abdullah Avcı bu ülkenin yeni 1 numarası olur..Bence de iyi olur..Hiddink'in yerine 3 aday var1-Şenol Güneş2-Ertuğrul Sağlam3-Abdullah AvcıHER kafadan bir ses çıkıyor.. Türkiye’nin en büyük talihsizliği bu.. Bilgi çağında, hiç bilgisi olmayanlar bilgi gerektiren ciddi konularda tartışıyorlar.. Kişisel hüsumetlerine göre de infaz ediyorlar herkesi.. Şike Soruşturması işte böyle bir süreç..O nedenle Savcı Mehmet Berk iddianameyi bitirdikten sonra yaşanacak sürecin el kitabını vermek istiyorum..Şike cezaları sezon sonu verilecek-İDDİANAMEDEN sonra Etik Kurulu yaklaşık 150 kişinin ifadesini alacak.. İfadeler bittikten sonra suçlu gördüklerini PFDK’ya sevk edecek.. Disiplin Kurulu da kişilere hak mahrumiyeti cezaları verecek... 2-3 ay sürer bana kalırsa..-SUÇLU bulunan kulüplere ne mi olacak?BU garabet sezon öyle veya böyle bitirilecek.. Suçlu bulunan kulüplere sezon içinde ceza verilmeyecek.. Şeriat, parmağı sezon bitince, Mayıs’ta kesecek..VE iddianame açıklandığı süreçle cezaların verileceği süreç arasında görsel ve yazılı medyada saçmasapan tartışmalar yaşanacak.. Zaten patlamak üzere olan kamuoyu iyice şişirilecek... Allah sonumuzu hayır etsin..
Spor Müdürümüz İbrahim Seten’den Şike Soruşturması ve ardından yaşananlarla ilgili F.Bahçe analizi:F.Bahçe hem TFF, hem UEFA, hem de çaktırmadan AK Parti ile bilek güreşi yapıyor.. Yüzde 100 masum iseniz bile başarı kazanmanız zor iken, bunu hangi güç körüklüyor? Metris mi, F.Bahçe yönetimi mi? Kim yapıyorsa tarihi bir hata işliyor...ŞİKE soruşturmasının 1 numaralı şüphelisi olan F.Bahçe’nin gerek 15 Ağustos tarihinde TFF’nin alamadığı karar yüzünden doğan kaostan, gerek kendisi yerine yine şüpheli konumundaki Trabzonspor’un Şampiyonlar Ligi’ne gitmesine duyduğu tepkiden öfkeli olmasını makul karşılıyorum.. 2 olay da en tatlısu taraftarının bile organizmasını bozabilecek sonuçlara sebep oldu..Bugün “Suçlu! Ayağa kalk” tarzında keskin tespitler yapmak yerine daha didaktik biçimde F.Bahçe’nin ruh halinin doğurabileceği sonuçlara dikkat çekmeye çalışacağım..ŞiKE YAPMAMIŞ KULÜP VAR MI?Şike ile suçlanan F.Bahçe’nin haklı olduğu noktalar var.. İlhan Cavcav ne de güzel söylemiş Kulüpler Birliği toplantısında Ünal Aysal’a:“Beyefendi biz senelerdir bu işleri yapıyoruz.. Hiç de başımıza bir şey gelmedi..”Bu kadar pejmürde bir ortamdan bahsediyoruz yani aslında..Rakibinin rakibindeki her futbolcuya birer otomobil verip kazanılan şampiyonluktan sonra omuzlar üstünde taşınan yöneticileri..Elindeki şampiyonluğu rakibine hediye edip ilk exit’ten sıvışanları..Şampiyonluğu teknik direktörüne değil harcadığı teşvik primlerine bağlayan adamları..Futbol Federasyonu başkanlığını gerektiğinde rakibi bağlamak sananları..Hakem manipülasyonunu meşru kılarak hakemliğin DNA’sını bozanları bu sistem hiç cezalandırmadı..Aksine kazandıkları her şaibeli başarı onları daha fazla güçlendirdi.. İddialı söylüyorum, şike veya teşvik işlerine bulaşmamış takım yoktur Türkiye’de.. Ama geçmiş geçmişte kaldı, bir mafya operasyonu olarak başlayan soruşturmanın ağına takılan F.Bahçe oldu.. Bu çelişki, F.Bahçe’nin geçen sezon yaptığı öne sürülen girişimleri meşru kılmaz ama herkesin pür-i pak olmadığını da kabul etmesi gerekir.. Yani sistem elini F.Bahçe üzerinden yıkamaz, F.Bahçe ise ne yaptığını bilir ise bu hastalık şifa bulabilir..AK PARTi KOMPLOSUYMUS, HADi CANIM SEN DE..Alex’i götürürken “Büyük Başbakan..” Soruşturma başlayınca ise “F.Bahçe’yi ele geçirmeye çalışıyor..” Bak sen şu işe!13 yıldır “Hep Destek Tam Destek” dememiş her sese karşı törpülenmiş F.Bahçe kamuoyu “Herkes yaptı ama biz yakalandık” ile “Yakalandık ama hakem görmesin” arasında sıkışanlar tarafından yönlendiriliyor maalesef..En tehlikelisi şu: Mevzu siyasallaştırılıyor.. Durumdan rahatsız, F.Bahçe Kulübü’nü din olarak kabul etmiş, tape okumayı reddedecek kadar F.Bahçeli bir gençliğe, “AK Parti, F.Bahçe’yi ele geçirmek için bu komployu tezgâhladı” masalı anlatılıyor.. Ne olduğunu bırakıp niye olabileceğine kafayı takanların aslında “Yaptık mı yapmadık mı?” sorgulamasını yapmaları en azından sportmenliğin gereği değil mi?Gerek Aykut Kocaman’ın gerekse Ali Koç’un F.Bahçe’nin kurtuluşu için seferberliği başlatan konuşmalarında, hiç başkan Aziz Yıldırım adını anmamalarını “Bizim bu işlerle alakamız yok” şeklinde tercüme etmek çok yanlış sayılabilir mi?Ama hiç özeleştiri yapmadan AK Parti’yi komploculuk, G.Saray’ı vatan hainliği, Beşiktaş ile Trabzonspor’u şikecilikle itham edenler; Başbakan’ın, soruşturmayı yürüten savcının, organizenin başındaki müdürün, hatta federasyon başkanının F.Bahçeli olmasını neye bağlıyor peki? AK Parti ile F.Bahçe’yi hasım etmeye çalışanlar, geçen sezon Alex de Souza’yı koştura koştura, hem de seçim öncesi Sayın Başbakan’a götüren Aziz Bey’i ne çabuk unutuyorlar?Ya M.Ali Aydınlar’ın kadın voleybol takımına cebinden her sene 10 milyon dolar harcamasını..Savcı Berk maçlara el üstünde davet edilirken F.Bahçeli idi madem, şimdi mi F.Bahçe düşmanı oldu?Bu, bir komplo senaryosu için olabilecek en yanlış kast değil mi?Hadi en basitini söyleyeyim:Tamam seçimden sonra biraz nefesi kesilmiş olabilir ama Kemal Kılıçdaroğlu, eğer dayandırabileceği en ufak bir nokta olsa bu gollük pası değerlendirip F.Bahçe üzerinden AK Parti’nin tozunu atmaz mıydı?Ve dahi Devlet Bahçeli..Cumhuriyetin 29 Ekim 1923’te ilan edildiği dışında hiçbir konuda anlaşamayan 3 siyasi parti liderinin böyle hayati bir konudaki ortak suskunluğu, bu siyasi komplo iddiasını ortaya atmanın bile şapşallık olduğunu ortaya çıkarmaz mı?“AÇILIN ULEYYNN”Tabii ki, soruşturma sırasındaki acemilikler de soruşturmayı yapanlar açısından handikap oldu..Mesela nedir bu medyaya açık, savunmalara kapalı gizlilik meselesi? Nedir Aziz Bey’in medya tarafından lincine uygun ortam sağlamak için sızdırılan fotoğraflar, bilgiler.. Oluşan karambolde, meseleyi adam gibi inceleyenler ile fırsat bu fırsat ortaya atlayıp rating/kişisel hesabını görme amacıyla tinercilik yapanlar aynı safta kaldı.. Karşılarında da kendilerini F.Bahçe dostu sananlar ile kafası karışık taraftarlar..Herkes gramofon gibi sadece çaldı, hiç dinlemedi.. Halbuki bir taraf karşısındakinin psikolojisini hesap ederek daha ölçülü olmalıydı, öteki taraf da gözünü kapıyorsa kulağını açmalıydı.. Televizyonlarda “Açılın uleyynn” kıvamında yapılan bilgiden yoksun tartışmalar, zaten topa girmeye meraklı olmayan akil medyayı daha da edilgen hale getirdi, doğru bir bilgilendirme-tartışma ortamı olmayınca işler iyice sarpa sardı..UEFA STRATEJİSİ FiYASKOSanki Türkiye’de yaşanan olayları UEFA görmüyormuş gibi efelenmek yakın gelecekte daha büyük krizler doğurabilirF.Bahçe en kritik dönemece geldi.. Şundan; 15 Ağustos kararıyla “fare doğuran” TFF’yi dişine göre bulan ve Mehmet Ali Aydınlar’ı kum torbasına çeviren F.Bahçe, merkezi Cenevre’de diye UEFA’yı da “kağıttan kaplan” sanıyor.. UEFA’nın dünyanın en temiz kurumu olduğunu düşünecek kadar saf değilim ama son süreçte F.Bahçe’nin UEFA ile ilgili yanlışları sıralıyorum:TFF’nin ısrarlı “Avrupa’ya gitmeyin, sıkıntı yaşayacaksınız” uyarısına rağmen “Gideriz kardeşim” diye diretmek..Soruşturma tapelerini görünce okuma-yazma bilmez numarası yapmak ama UEFA reglamanı konusunda “profesör” kesilmek..Avukat Faik Işık’ın 1 saat hiç durmadan konuşması ile UEFA kanadının “Aman arkadaş, hadi sizi geri aldık, yeter ki sen bir sus” diyeceğini ummak..TFF’nin kafasında boza pişirirken, UEFA platformunda “sıfır lobi” yapmak..Avrupa Kupaları yasağı çıktıktan sonra UEFA’nın karşısına CAS restini sürmek..Bu 5 hamle de “yüzde 100 masum” kulüp hareketi..F.Bahçe’nin CAS’ta zafer kazandığını düşünelim, UEFA buraya gelip resmi soruşturmasını yapsa, “memleket meselesi” olduğu için gizlilik kararı delinse, F.Bahçe ile ilgili en ufak bir şüphede UEFA kendi kararını legalize etse ve F.Bahçe’ye katlamalı, tarihi bir ceza verse, “bunun doğuracağı sonuçları” kim göğüsleyecek?Bunun adı F.Bahçe’nin idari açıdan tartışmalı 1 sezonunu ve Şampiyonlar Ligi’nden alacağı 25 milyon Euro’yu kurtarmak için yok yere geleceğini ateşe atmak olabilir mi?O zaman “UEFA, çekerim bak kulaklarını!” diye afra tafra yapan yönetim kurulu üyelerinden kaçı “toz” olur acaba?F.Bahçe rasyonel değil duygusal davranıyor, hiçbir adımını atarken 2 adım sonrasını düşünmüyor.. Bu kadar popülizm, F.Bahçelilik olmamalı.. AK Parti ile, TFF ile, UEFA ile ipleri bu kadar germek, acaba kimin seçimidir? Metris’in mi, yönetim kurulunun mu?Kimse küme düşmesin ama..Madem tüm kulüpler ve TFF F.Bahçe’yi düşürmek istemiyorlar, toplanıp bu kaosu artık bitirsinBu kara tabloda çıkış yolu fazla değil.. Hele herkesin karnından konuşması ve kendi ajandasını futbolun çıkarlarının önünde tutması nedeniyle işler sarpasarmışken, şeffaflık şart.. Madem TFF, 17 kulüp ve hatta F.Bahçe küme düşmenin olmasını istemiyor, bunun konsensusla yapılması gerekiyor.Önce tüm liglerin bütün kulüplerinin ortak imzasıyla talimatın şikeyle ilgili bölümünün değiştirilmesi için TFF’ye yetki verilmesi.. Belki bu yetkilendirmeye gerek yok ama artık bu zaruri.. TFF’ye verilecek yetki belli, şikenin cezasının tarifini değiştirme.. Aynı şekilde apar topar çıkarılmış Şiddet Yasası’nda tadilat yapmak üzere TFF’ye açık destek sağlanması..Bütün bunlar yapıldıktan sonra iddianame açıklanıp gizlilik kararının kaldırılmasını müteakip hızlı biçimde cezaların verilmesi.. Hangi karşılaşmalarda şike sabit görüldüyse o kadar puan silinmesi.. Suç sabitse verilen kupaların geri alınması..Madem herkes geçmişten beri bu batağın içinde bu krizin fırsata dönüştürülmesi ve Süper Lig’in şüphe bulutundan arındırılması..Bu sürecin UEFA ile uyumlu biçimde gerçekleştirilmesi..TFF ne kadar çabuk ve adil biçimde karar verirse, kaybettiği itibarı o kadar çabuk kazanır. Buna eminim..Anafikir: Sahi artık “Türk futbolu bu bataktan nasıl kurtulur?”u tartışmanın zamanı gelmedi mi? Son yapan da dahil herkes suçunu kabul etsin ve çöken binanın hafriyatı başlasın.. Yoksa çok yakında Türk futbolu 17 Ağustos sonrasındaki Gölcük’ü andıracak maalesef..
Acıbadem 10 milyon $ veriyordu, bunu kim karşılayacak? Küçülmeye gidileceğine, ‘İsim yapan’ yöneticiler 5’er milyon $’ı niye hibe etmiyor?TFF’nin Şampiyonlar Ligi’nden men ettiği ana kadar ne yaptığına anlam veremediğim F.Bahçe yönetimi, 55 günlük ağır baskının da etkisiyle çağlamaya başladı.. Özellikle Ali Koç’un nemli gözlerle yaptığı basın açıklaması son 2 ayda ruhumu rahatlatan ilk hareket oldu diyebilirim.. Çünkü F.Bahçe süreci çok ama çok kötü yönetti, daha doğrusu yönetemedi.. Ancak Koç’un çizdiği “başkanlığa layık” profilin dışında birtakım stratejik hataların da yapıldığını düşünüyorum.. Şöyle ki:1. Faturayı çıkardıkları Mehmet Ali Aydınlar’ın şirketi Acıbadem’i Kadın Voleybol Takımı’nın sponsorluğundan azlettiler.. Olabilir.. Maliyeti ne kadar? Yıllık 10 milyon dolar..2. Şampiyonlar Ligi’ne gidilemediği için doğacak gelir kaybı asgari 25 milyon Euro..3. Şimdi de Bank Asya’da oynamanın maliyetini buna ekleyin.. Digitürk’ten gelmesi muhtemel 50 milyon lira, kaybolan reklam, sponsor gelirleri ve hasılatlar.. Kabaca 100 milyon lirayı tutacaktır..Yani şu anda çoğu banka kredisi olmak üzere toplam 300 milyon dolar borcu bulunan F.Bahçe Kulübü, bir sezon için 200 milyon liralık toplam bir gelir kaybıyla karşı karşıya.. “Fakir ama gururlu delikanlı” ruh halini kabul edebileceğimiz bir dönem olduğunu sanmıyorum.. 2 Temmuz-25 Ağustos arasında “aşırı mantıklı” davranıp, sağdan sağdan Avrupa’ya gitmeyi planlayan F.Bahçe yönetimi şimdi de “aşırı duygusal” tepkiler vermeye başladı..Mesela ilk aşamada Niang, Gökhan Gönül, Lugano ve Santos gönderilmek üzere.. Onların bonservis ücretlerinden gelecek 20 milyon Euro civarı bir para, bazı delikleri kapamaya yetebilir.. O da “şimdilik” kaydıyla.. Ali Koç satır arasında mesajı verdi:“Süper Lig’de kalsak bile bazı futbolcu arkadaşlarımızla yollarımızı ayırmak zorunda kalabiliriz..”Yani mali sorunlar nedeniyle kadrosunu daraltıyor F.Bahçe yönetimi..NİHAT ÖZDEMİR PARA VERMEMEK İÇİN Mİ GİTTİ?İşte tam bu noktada kafama takılan bazı sorular var:- Madem ekonomik darboğaz var.. O koltuklarda oturan Ali Koç, Murat Özaydınlı, Serhat Çeçen, Ali Yıldırım, Abdullah Kiğilı, Mithat Yenigün gibi önemli işadamları ortak bir havuz oluşturup neden kulübe para yardımında bulunmuyor? Aralarında F.Bahçe’ye yönetici olduktan sonra işadamlığında sınıf atlamış isimler yok mu? Sırf bunun karşılığında bile 5’er milyon dolar hibe edilse veya borç verilse olmaz mı?- Nihat Özdemir öyle bir dönemde istifa etti ki, insanın aklına kötü kötü şeyler geliyor.. Sayın Özdemir, bu kasa kolaylığını en kolay yapabilecek işadamlarından biriydi.. Neden kulüp iflasa sürüklenirken bırakıp gitti? Yoksa para mı vermek istemedi?- Son 13 yıldır F.Bahçe’nin temel problemi kendisini eleştirmemesi, eleştireni de düşman görmesiydi.. F.Bahçe dış unsurlara kızsın ama kendi icraatlarını da gözden geçirsin.. Yönetim, kahrolmuş taraftarın duygusal tepkisini normal karşılasın, ancak icraatlarını rasyonel bir biçimde yapsın.. Çünkü taraftar kartıyla kulübe yardım edecek çok taraftar bulunur.. Ancak o kaynağı doğru kullanamayan yönetime F.Bahçe’nin artık tahammülü olmaz, olamaz..***Aykut Kocaman’a 2 eleştirim varKocaman, bu süreçte G.Saray’ın etkili olduğunu, onların TFF’deki kolunun da Arıboğan olduğunu ima edip bence yanlış yaptı..Aykut Kocaman, futbol dünyasında en fazla sevdiğim, en çok saydığım, en dürüst F.Bahçeliler’in başında gelir. Ali Şen tarafından İstanbulspor’a sürgüne gönderildiği dönemden itibaren aramızda başlayan ağabey-kardeş ilişkisi, geçen sezon gerçek anlamda bir yakınlaşmaya dönüştü.. Dolayısıyla ben onun sözlerine değer veririm..Dünkü basın toplantısında yaptığı tespitlerin çoğunu doğru buluyorum.. Aykut Kocaman’ın, teknik kadrosunun ve futbolcuların şike konusunda en ufak dahli bulunmadı.. Bunu görmek için kâhin olmaya da gerek yok, elden ele dolaşan tapeler ve soruşturmanın seyri zaten bunu söylüyor.. Krizin en “masum” ve “mağdur” kişisi olan Aykut Kocaman’ın federasyonu, G.Saray’ı, medyayı, diğer unsurları eleştirirken “coşkulu” bir ruh halinin olmasını normal karşılayabilirim.. Ancak 2 noktada kendisine eleştirim var:1. Futbol takımı masum kalmış, dış unsurlar manipülatif davranmış olabilir.. Ama ortada kabak gibi duran bir gerçek var.. Aziz Yıldırım’ın yönetiminde geçen sezon ligin manipüle edildiğine dair büyük emareler, konuşmalar, bilgiler, hatta belgeler olduğu söyleniyor.. Krize sebep olan her unsur dile getirilirken, hiç yönetimsel özeleştiri yapılmaması ve Aziz Yıldırım’ın bu konuşmanın dışında bırakılması o haklı isyanın inandırıcılığı konusunda akıllarda soru işareti yaratmıyor mu? Yani Aziz Bey’i suçlayan savcı ve emniyet pis bir komplonun parçası mı? Tutuklanan herkes bu komplonun mağduru mu? Yoksa ortada F.Bahçe’yi çamurun içine sokan birtakım tuhaf ilişkiler var mı? Bunu kesinlikle sorgulamak gerek..2. Aykut Kocaman, basın toplantısında bu süreçte G.Saray’ın etkili olduğunu ima etti ve onların federasyondaki kolu olarak Lütfi Arıboğan’ı işaret etti.. G.Saray bölümünü hiç bilemem.. Ancak Lütfi Arıboğan konusunda olağanüstü bir hata yaptığına eminim.. Arıboğan’ın avukatı değilim, o mutlaka kendini savunur.. Sadece tarihe not düşmek adına söylüyorum, Aykut Hoca burada çok ayıp etti..3. İdari bir soruşturmayla ilgili teknik açıklama yapılması “Bu kulübün yönetimi yok” tezimi kuvvetlendirmiyor mu?***Siyaset-Aydınlar’a kızanlar Yıldırım’a niye kızmıyor?F.Bahçe’nin DNA’sına işlemiş bir şehir efsanesi var..“Siyaset F.Bahçe’yi bölmek/parçalamak istedi.. Görevlendirilmiş adam Mehmet Ali Aydınlar da hain bir komplo ile bunu gerçekleştirdi..”Bu mesajı kulaklara üfleyenler bazı yöneticiler.. Oysa ne kadar tehlikeli bir silahla oynadıklarının farkında değiller.. Bana göre tam tersi:“Ben çok büyüğüm. Kimse dokunamaz” diye her türlü acayipliğe tevessül edenler, oynadıkları Rus Ruleti’ni çelik çomak, ellerindeki silahı da su tabancası sandılar. Ama geniş çaplı mafya soruşturması vesilesiyle başlayan süreçte silah patladı, F.Bahçe yaralandı ama ölmedi.Siyasetin bu noktada bir dahli varsa, tam tersine F.Bahçe’nin küme düşürülmemesi yönünde olmuştur..Aynı şekilde Mehmet Aydınlar da F.Bahçe’nin küme düşmemesi için yıllarca tırnağıyla kazıyarak oluşturduğu itibarını zedelemeyi göze aldı.. Bin bir türlü tiyatro ile F.Bahçe’yi kümede tutma senaryoları oluşturdu..Allah’ı var, F.Bahçe’nin küme düşmesi halinde futbol endüstrisinin paramparça olacağını bilen öteki kulüpler de, yanlarına Digitürk’ü ve mangırları alarak bu senaryoya çanak tuttu..Bu atmosferi koklayan F.Bahçe ise hep daha fazlasını istedi.. Yaptıkları en büyük hata UEFA riskini gözardı edip, Avrupa Devler Ligi’nde ısrar etmeleri oldu.. Aydınlar’a baskı uyguladılar bu konuda..Daha 15 Temmuz tarihinde “çat” diye küme düşürülebilecek takım, Futbol Federasyonu’nun “geçen sezonu dondurma ve bu sezon Avrupa’ya hiçbir takımı göndermeme” projesine şiddetle karşı çıktı.. “Hakkımız” dedi, “Mahkemeye gideriz” dedi.. Yine Rus ruleti oynadı yani..Günün sonunda silah bir kez daha ateş aldı.. Avrupa’ya gidemeyen sarı-lacivertli kulüp ikinci yarayı aldı, şimdi de “Bank Asya 1. Lig” demeye başladı..Sürecin en mağdur insanları taraftarlar, en masumları ise 18’de 17 yapan futbol takımı.. En suçluları ise gereksiz yere ligi manipüle etmeye çalışan yöneticiler ile kulübün çok değerli parasını yüzde 80 totoculara kaptıran başkan Aziz Yıldırım..Suçlular mağdurları arkasına, masumları da yanlarına alarak sosyal bir travma yaratıyorlar.. Ama zararı hepsinin ortak paydası olan F.Bahçe görüyor..Bu tabloda “AKP-Aydınlar işbirliği bizi yerlebir etti” mesajını kendi taraftarına zerk eden zihniyet, anlıyoruz ki yine ve yeniden Rus ruleti oynuyor.. Elindekinin su tabancası değil altıpatlar olduğunu yine ve yeniden anlayamıyor.. Silah yine patlarsa, hesabı kim verecek, öyle birini de ortalıkta göremiyorum..***İstifa et artık Aziz BeyBu süreçte sustum, “Dışarda iken muhalif olduğun adama, içerdeyken dokunmak yakışmaz” diyerek yazı bile kaleme almadım.. Ama artık yeter..Aziz Bey istifa etmek için ne bekliyor?Darağacında bile F.Bahçeli olduğunu söyleyen Aziz Bey, F.Bahçe’nin artık darağacına geldiğini neden görmek istemiyor?Aziz Bey, 1 ay önce istifa etse, seçim yapılıp aynı yönetimden bir başkan çıksa, F.Bahçe süreçten kendini ayırsa ve hakkını daha makul biçimde savunsa şimdi bu noktada olur muydu?İstifa etmemek Aziz Bey’e ne kazandırdı?F.Bahçe’ye ne kazandırdı?Bu krizde kaybetmekten artık usanmadı mı F.Bahçe Cumhuriyeti..
“O dönemde görevde olmadığım için gelişmeleri tam olarak bilemiyorum.. Ama federasyon o sezonu da incelesin ve ne varsa ortaya çıkarsın..”“Bunu engellemek gibi bir yetkimiz ve hakkımız yok.. Gerekirse kulüp olarak bedel öderiz.. Madem adalet istiyoruz, bu herkes için geçerli olsun..”TÜRK futbolu şike soruşturmasının depremiyle sarsılırken, iddiaların odağındaki kulüp olan F.Bahçe ise “Böyle bir ayıp varsa herkesin işin içinde olduğunu” vurgulamaya çalışıyor.. F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım, “Son 13 yılı gözden geçirelim” diye bas bas bağırıyor..AYNI Aziz Yıldırım, 22 Haziran’da Mehmet Ali Yalçındağ‘ın evinde gerçekleşen “Futbolun Zirvesindekiler” davetinde, Milliyet Gazetesi Yazarı Hasan Cemal’e net bir ifadeyle şunu anlatmıştı:2005/2006 sezonunda şampiyonluğu kaybettiğimiz Denizli-F.Bahçe maçı şikeydi.. İnanmayan varsa belgesiyle kanıtlarım..O konuşmanın 2 hafta sonrasında “şike” suçlamasına muhatap olan ve şu an Metris Cezaevi’nde tutuklu bulunan F.Bahçe Başkanı’nın iddiası, G.Saray’ın o maçta Denizlispor’a teşvik primi gönderdiği yolundaydı..SON günlerde bütün F.Bahçeliler de aynı vurguyu yapıyor:Madem bize şikeci damgası yapıştırılıyor.. G.Saray’ın yaptıklarını da ortaya çıkarsınlar..BU konu Şike Soruşturması’nın ilk gününden beri “rasyonel” bir duruş sergileyen G.Saray Başkanı Ünal Aysal’ın gündemine de geldi.. Kulüp kaynaklarının resmen teyit ettiği bilgiye göre, 15 Temmuz 2011 Cuma günü Les Ottomans Oteli’nde dostlarıyla kahvaltı eden Aysal, şu soruya muhatap oldu:Başkan, F.Bahçeliler “Denizli-F.Bahçe maçına da bakılsın” diyorlar.. Böyle bir zaruret doğarsa ne yapmayı düşünüyorsunuz?AYSAL net cevap verdi:Bizi kimsenin itham ettiğini duymadım.. Ayrıca 2005-06 sezonunda neler olmuş, tam anlamıyla bilmiyorum açıkçası.. Çünkü o dönemde yönetici değildim.. Bu konulara bulaşmak istemem.. Ancak başından beri aynı şeyi söylüyorum.. Benim için 2 kriter var.. 1. Türk sporu, 2. G.Saray’ın başarısı.. Bundan geri dönüş olmaz.. Eğer bizde de bir ayıplı durum varsa, federasyon onu da araştırsın ve gerçeği ortaya çıkarsın.. Bunu engellemek gibi bir hakkımız ve yetkimiz yok.. Kulüp olarak çıkacak negatif bir sonucun bedelini öderiz.. Bir haksızlık varsa, kupayı da geri veririz.. Çünkü esas olan G.Saray’ın saygınlığını korumaktır..ÖZTÜRK DE SÖYLEDİHATIRLANACAK üzere bu konu G.Saray Divan Kurulu’nda da gündeme gelmişti.. 2. başkan Adnan Öztürk, şike konusuyla ilgili “Adalet forma giymez.. Adaletin gözü bağlıdır ve forma rengi seçemez” sözleriyle konuya değişik bir bakış açısı getirmişti.. Öztürk, o toplantı sonrası VATAN’ın “Kimi kast ettiniz?” sorusuna “Tabii ki, G.Saray’la ilgili iddiaları kastediyorum.. Adalet bekliyorsak, şeriatın kestiği parmak bizimki de olsa acı vermez” yorumunu yaptı..‘Aziz Yıldırım’ın avukatından Galatasaray imasıAZİZ Yıldırım’ın avukatı Faik Işık da dün Taraf Gazetesi’nden Neşe Düzel’e verdiği röportajda, G.Saray’a ilginç bir göndermede bulundu.. Işık’ın “Federasyon Kanunu, şikede, ‘Geriye doğru yirmi yıla bakılır’ diyor.. Eğer son yirmi yıla bakılmazsa, kanun uygulanmamış olur.. ‘Ben düdüğü şimdi çaldım.. Önceki failleri görmüyorum’ denemez.. Bu cümlemi iyi dinleyin.. Bu ülkeye şikeyi öğreten kulüpler henüz şike soruşturmasında değiller” sözüyle G.Saray’ı işaret ettiği öne sürülüyor..‘Ekonomik açıdan da büyük resim görülmeli’“FEDERASYON alacağı kararın sosyal ve ekonomik boyutlarını da düşünmelidir. Futbol ekonomisi bugün sadece kulüplerin bütçeleri açısından değil Anadolu şehirlerinin ekonomisine kadar birçok konuda hayati önem taşımaktadır. Federasyon ekonomik anlamda da büyük resmi görmek ve sorumluluğunu bilerek karar vermelidir.”