Alt mahkeme CHP milletvekili Enis Berberoğlu’nu 25 yıl hapis cezasına çarptırınca, başta Kılıçdaroğlu olmak üzere CHP’lilerde şafak attı! Halbuki daha hukuk yolları tükenmedi; yani ortada kesinleşmiş bir karar yok.
Kılıçdaroğlu’nun bu denli acullüğü ve partili yandaşlarıyla birlikte Ankara’dan İstanbul’a yürüyüş başlatmasının arkasında başka sebepler olsa gerektir!
Ve maalesef bizim arkadaşımız ve meslektaşımız olan Enis Berberoğlu, bizzat kendi partisi CHP tarafından ketenpereye getirildi. Seneler senesi Türkiye’de milletvekilliği dokunulmazlığının kaldırılmamasını gerektiğini yazıp çiziyoruz. Ama bir kısım aklı evvel CHP’liler ise; milletvekilleri dönem sonunda yargılanmayacakmış gibi bir hava estirerek; dokunulmazlıkların kaldırılmasını adeta dillerine pelesenk ettiler.
Kendilerini sütten çıkmış ak kaşık addedip; on parmaklarında on kara, muhataplarını devamlı suçlayıp mahkemelere göndermek istediler.
Gönderdiniz ne oldu?
Daha durum bakalım; sırada, mahkemelerde 30 dosyası olan Kılıçdaroğlu var! Ayrıca, Berberoğlu’na bu kaseti kimin verdiği konusu var! Öyle ya; gökten gelmedi ki bu kaset!..
Her zaman söylüyoruz; Türkiye’nin asıl eksiği muhalefettir; adam gibi muhalefet olmayışıdır. Anamuhalefet olacak partinin şaşkınlığına bakın ki, aldığı kararlarla kendi ayaklarına sıkıyor.
Bir taraftan ülkede hukuk yok diyeceksin; hukukun siyasallaştığından dem vuracaksın; öbür taraftan milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına evet deyip; kendini ve arkadaşlarını, beğenmediğin, yerden yere vurduğun hukuka teslim edeceksin!
Bizzat kendi arkadaşların bile bu işin tehlikesini o kadar söylemelerine rağmen, laf anlatamadılar. CHP’li 20 milletvekili mahut değişikliğe evet demeseydi bu hal başınıza gelmeyecekti!
Yanlış anlaşılmasın; biz suçlu olan kimsenin yargılanmamasını gerektiğini söylemiyoruz. Kanun gayet açık; Ağır Ceza Mahkemesinin görevine giren suçlarda suçüstü hali dokunulmazlık kapsamı dışındadır. Diğer suçlarda ise yargılama dönem sonunda olmaktadır.
Kılıçdaroğlu ve yandaşlarının bu yürüyüşü bile, dokunulmazlıkların kaldırılması teklifine evet demelerine aykırıdır. O gün evet demişsen; bugünkü sonuçlarına katlanacaksın ve suçu başkasında değil kendinde arayacaksın!
Ne demişler; kendi düşen ağlamaz!
Enis’i ve eşi Oya hanımefendiyi tanıyoruz; FETÖ’cü değiller. Birçok gazeteci gibi o da Pensilvanya’ya gitti ve mahut şeytanla fotoğrafları var ama bu, meslektaş zorlaması ile gerçekleşen ve o gün için revaçta olan bir halin yansımasıdır.
Zaten o günlerde Pensilvanya’ya götürülemeyen üst düzey gazeteci sayısı, bir elin parmaklarını geçmez! Herkes gibi bize de teklif edildi; biz gitmediğimiz gibi; böyle bir teklife muhatap olan Mehmet Soysal arkadaşımız onları azarladı ve kendileri ile kavga etti.
Ama şeytanın taifesi boş durmadı ve gözlerine kestirdiklerini bir şekilde şeytanla irtibatlı kıldılar. Örneğin Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı, Pensilvanya’daki şeytanın yanından telefonla sizi arıyor ve, ‘hocaefendiler rahatsız malum aliniz, bir geçmiş olsun demek ister misiniz’ diyerek telefonu şeytanın eline tutuşturuyor. Ne yapabilirsiniz; insansanız, geçmiş olsun dileklerinizi iletmeyecek misiniz?
Bu, sonradan ne oluyor biliyor musunuz? Falan gazeteci F. Gülen’i arayarak geçmiş olsun dileklerini ve bağlılıklarını bildirdi! oluyor! Böylesi onlarca gazeteci ve iş adamı var.
Görülmekte olan ceza davasının değerlendirilmesini ayrı tutarak; belli ki, Enis Berberoğlu da, bizzat kendi partisi tarafından tuzağa düşürülmüş onlarca gazeteciden birisidir. Kendisine ve Oya hanımefendiye geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Ne diyelim; Allah (c.c.) kurtarsın!