İzlediğim filmler arasında hiç şüphesiz Reprise’ın yeri başkadır. Filmin, neredeyse her repliğini ve sahnesini ezbere bilirim. Filmin başrollerinden Andres Danielsen Lie, daha önce hiç oyunculuk yapmamış bir doktordur. Ama yer aldığı filmlerle Norveç’in en önemli aktörlerinden biri oldu. Lie, son dönem film kariyerini Fransa’da devam ettiriyor. Cannes’da bu yıl Altın Palmiye için yarışan Kristen Stewart ile başrolü paylaştığı Personel Shopper’dan yola çıkıp, aktörlük tekniğini konuştuk.
Hala tam zamanlı olarak doktorluğa devam ediyor musunuz?
Hayır, Oslo’da bir ofiste part-time olarak pratisten doktorluk yapıyorum.
Oslo, 31 Aug oyunculuğunuz açısından en büyük kırılmayı yaratan film miydi?
Kesinlikle, evet. Eğer Oslo August 31st olmasaydı Fransa’da asla şu an olduğu gibi bu kadar fazla çalışıyor olmazdım.
Son dönemde genellikle Fransız yapımlarında yer alıyorsunuz. Kariyer planlamanızda bunu öngörmüş müydünüz?
Kesinlikle öngörmemiştim, ben oyunculuğun hayatımda böyle baskın olacağını da ön görmemiştim. Büyük bir bonus olarak hayatıma girdi. Şimdi de dediğiniz gibi Fransız film endüstrisinde daha fazla yer alıyorum gibi gözüküyor. Fransız yönetmen ve aktörleriyle çalışmayı çok seviyorum, o yüzden önceden planlanmış olmasa da Fransız sinemasında yer almak daha mantıklı geliyor bana. Orada çalışmalarım hızlandı.
ENDİŞELERİM HAYATIMI KAPLAMIYOR
Oslo, 31 Aug filminde gençlerin büyük tıkanmalarından bahsediyordunuz... Metropollerde yaşayan gençlere uzaktan baktığınız zaman o tıkanmanın gün geçtikçe daha arttığını görüyor musunuz?
Eğer Norveç’ten bahsediyorsak, bana göre bu sorunun tek bir cevabı yok. Oslo, August 31st’deki karakterim gibi ütopyadan yoksun bir dünya görüşüne de sahip değilim. Bazı genç insanların harika hedefleri vardır bazıları da talihsizdir. Hayata ne yönden baktığınla alakalı. Bunu değiştirmek senin elinde olduğunu bilmelisin sadece.
Yer aldığınız yapımların ortak duygusu, tedirgin hayatlar. Sizin son dönemde tedirgin olduğunuz şeyler neler?
Ciddi anlamda tedirginliklerim olmadı. Geçtiğimiz günlerde baba oldum. Endişeli bir insana dönüşebilirdim ama endişelerin hayatımızı kaplamasına izin vermedik. Bir insanın ızdırabını canlandırırken ve bunu inandırıcı bir şekilde sunmak istiyorsanız eğer illa gerçek hayatta da perişan olmanıza gerek olduğunu düşünmüyorum. Bu bana göre bir yanılsama.
Role hazırlanmadan özel bir çalışma metodunuz var mı?
Tek bir tane değil birçok metodum var. Ben klasik anlamda yetiştirilen aktörlerden değilim, o yüzden kendime özel olan bir metodu geliştirmeye çalıştım. Bu metod çoğunlukla role ve sahneye bağlı olarak da değişiyor.
CANNES ÇILGIN BİR PAZAR GİBİ
Reprise ve Oslo 31 Aug, İstanbul Film Festivali’nde büyük bir beğeni kazandı. Dünyanın başka ülkelerinde tek bir duygu ile buluşmak bir oyuncuyu nasıl hissettiriyor?
Yaptığınız bir işin dil engelini aşmış gözükmesi, her zaman muhteşemdir. İdeal olan da tamamen yerel olan bir filmin büyük ve uluslararası bir izleyici kitlesine ulaşmasıdır. Çünkü filmin evrensel ve herkese hitap eden temaları seyirci nerede olursa olsun onunla bağlantılı olmalıdır. Biz de bunu yakaladık galiba.
Cannes’da yer alacak olan son filminiz Personal Shopper, Woody Allen tarzı bir yapım olarak adlandırılıyor... Bu filmin siz de yarattığı duygu ve sinemasal dil neydi? Cannes’a dair düşünceleriniz neler, ödüller size neler hissettiriyor?
Ben açıkçası bu filmi Woody Allen tarzı olarak tanımlamam. Olivier Assayas kendi bakış açısını filmlerine yansıtan bir yönetmen ama filmin hikayesi bana Allen’in işlerini anımsatmıyor. Konu olarak Assayas’in son filmi “Clouds of Sils Maria”yla bağlantılı olduğunu söyleyebilirim. Cannes bana göre kocaman ve çılgın bir pazar. Orada olmak film endüstrisinden herkes için önemli ve bununla da baş etmek zorundasınız. Ben kırmızı halı ve ödül törenlerinin büyük bir müdavimi değilim ama filmi izlemeyi ve ekiple partilemeyi iple çekiyorum!
Son dönemde hangi filmleri izlediniz?
Sürekli film ve dizi izliyorum, ve ne yazık ki çoğunluğu işle alakalı sebeplerden dolayı. Bu ara Jane Campion’in dizisi “Top Of The Lake”i izledim ve çok hoşuma gitti. Ondan sonra da Robert Redford’in hayatta kalma mücadelesi dramı olan “All Is Lost”u ve korku filmi “It Follows”u izledim, ikisi de baya iyiydi.
DOĞALLIK SANATSAL BİR SEÇİMDİR
- Filmlerinizde en etkilendiğim noktalardan biri inanılmaz gerçekçi bir rol ortaya koymanız. Yaptığınız işte bunun öneminin yüksek olduğunu düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim! Özgünlük benim için çok önemli, belki de gerçeklikten daha da fazla önemli. Gerçeklik ya da doğallık bir tarz çeşidi, bu da sanatsal bir seçim. Bana göre Joachim Trier’in ilk iki filmindeki evren natüralist bir rol stili istiyordu, biz de bu yüzden buraya yöneldik.
- Joachim Trier’ın son filmi Louder Than Bombs’da yoktunuz. Siz nasıl buldunuz o filmi?
Louder Than Bombs’a bayıldım! Özellikle filmdeki sahneler, Trier’in şimdiye kadar çıkardığı en iyi işlerden.
- Norveç sinamasının son dönemdeki yükselişini siz nasıl yorumluyorsunuz?
Bir avuç çok yetenekli ve birbirinden farklı genç yönetmenlerimiz var. Bence “Norveç Dalgası” diye bir akım yok. Ama farklı tür filmlerde kalitenin yükseliyor olmasından memnunum.
Anders Danielsen Lie’ın Kristen Stewart ile başrolü paylaştığı son filmi Personal Shopper, Altın Palmiye için yarışıyor.