Dünyanın en hızlı gelişen şehirlerinden biri olan Dubai’de yedi günlük bir tatilde neler mi yapılır?
Geçmişi olmayan şehirlerde nasıl turist olunur hala keşfedebilmiş değilim. O şehrin sokakları bir dönemin izini taşımıyorsa eğer bana nasıl bir iz bırakabilirdi ki? Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki Dubai’ye giderken aklımda bu tarz sorular vardı. Toplasan 20 yıllık bir şehirleşme geçmişi olan bu şehrin ön yargılarımı kıracağını düşünmüyordum. Orada yaşayan arkadaşım her seferinde kafamda yarattığım Dubai ile yaşadıkları Dubai arasında hiçbir benzerlik olmadığının altını çiziyordu. Buz gibi bir İstanbul günü 30 derece sıcaklıktaki Dubai için yola koyuldum. Yedi günlük tatilimin özeti ise “Orta Doğu’da ama sanki hiç değil” kavramında bir şehir ile karşılaşmam oldu. İşte Türklerin ticaret ve balayı için tercih ettiği bu destinasyonun aslında turistik açıdan ne kadar büyüleyici olduğuna dair anekdotlarım...
DUBAİ PARK&RESORTS
Dubai’ye gitmemdeki sebeplerden biri de Dubai Park’ın açılışına dahil olmaktı. Orta Doğu’nun en büyük tema parkı tabii ki Dubai’de açılacaktı. Üç güne anca gezebileceğiniz bir alan burası. 30.6 milyon metrekarelik bir alan düşünün; içinde Lapita Otel, Legoland, dünyada bir ilk olan Bollywood Park, Motiongate Dubai, Riverland adında bir Fransız köyü yer alıyor. Yakında FOX Studio da burada açılacak. İnanılmaz bir alan. Yemek yerleri, tematik gösteriler, oyun parkları, çocuklar için Legoland’in büyüsü... İçeride 20 milyon parça Lego ile yaptıkları bir ufak bir Dubai görünümü de bulunmakta. 13 ayda tamamlanan Dubai Park’ın CEO’su Raed Kajoor Al Nuaimi, basın toplantısında bu yıl parkın 6 milyondan fazla turist çekeceğinin altını çizdi. Ben Legoland’de kendimi kaybettim. Her şeyin ama her şeyin büyük Lego figürlerini yapmışlardı. Bollywood Park’ı gezerken de karşınıza bir anda filmlerindeki gibi bir gösteri çıkabiliyor. Dubai Park’ta Türk markaları da yer alıyor. Big Chefs, Nusret dikkatimi çeken Türk restoranları arasındaydı. Dubai’de yaşayanların özellikle Türk yemeği tutkusunu hafife almamak lazım.
NEREDE YENİR?
Dünyadaki tüm mutfaklara dair bir restoran mutlaka Dubai’de göze çarpıyor. Yalnız şöyle bir durum var. Bu restoranlar otelin içinde ya da herhangi bir otele ait kompleksin içinde değilse mönülerinde alkol barındırmıyor. Benim gittiğim restoranlar arasında en beğendiklerimden biri Dubai Creek’in içinde yer alan Artisan baş sıradaydı. Beyrut merkezli restoran gastronomi açıdan yerel mutfak ile füzyonu çok güzel harmanlamıştı. Dubai’de restoranlar özellikle deniz ürünlerinde birinci sınıf bir tat sunuyor. Dubai’de adım attığınız her restoran lüks, bu ayrıntıyı unutmayın. Fiyat olarak kişi başı en az 100 lira ödeyeceğinizi de unutmayın. Ayrıca Kite Beach’de yer alan büfeler de sokak lezzetlerini tatmanız açısından güzel ayrıntı. Bu sahil en güzel denizi olan destinasyonlardan. Aynı zamanda da Souk Madinat Jumeirah’da bulunan İngiliz pubları ise şehrin ortasındaki vaha gibi... Buradaki P&B Smokehouse’u kesinlikle es geçmeyin. Etleri inanılmaz lezzetli.
BALONLA ÇÖL SAFARİ
Dubai’ye gidipte dillere destan olan çöllerinde safari yapmadan dönmek biraz saçma olurdu herhalde. Platinum Heritage adlı firma ile enteresan bir safari deneyimi yaşadım. Hükümetin doğal park ilan ettiği bir bölge var. Bütün safariler sadece bu alanda yapılıyor. Önce balon ile çölün sessiz ve ıssız alanında havalandık... Balonla uçmak her zaman huzur vadediyor gibi... Suratına hafiften bir rüzgar vuruyor, karşında uçsuz bir çöl. Ardından da 1950’lerden kalma üstü açık Land Rover’lara atlayıp doğal parkta ünlü safari sürüşüne dahil olduk. Çölde yaşayan en güzel hayvanlardan biri olan gazellerle göz göze gelmek inanılmaz bir deneyimdi. Ardından ‘Çölde Çay’ filmindeymişçesine çölün ortasındaki çadırlarda kahvaltı yaptık. Tabii ki deveye binmedim.
BURJ KHALİFA VE DUBAİ MALL
Tabii ki Dubai’ye adım atar atmaz klişeyi gerçekleştirip dünyanın en büyük alışveriş merkezlerinden biri olan Dubai Mall’a ve AVM’nin içerisinden girdiğiniz 161 katlı, 828 metre yüksekliğindeki dünyanın sayılı yüksek binalarından biri olan Burj Khalifa’ye çıktık.
Dubai Mall, gerçekten büyük... Öyle ki AVM’yi harita yardımı ve arabalar ile gezebiliyorsunuz. Sayısal verilere göre bin 200’den fazla mağaza bulunmakta. Dip not Türk markalarının da ciddi bir gücü var. Yazın o kadar sıcak oluyormuş ki Dubai sadece alışveriş merkezlerinde insanlar sosyalleşebiliyormuş. Ayrıca Milano için alışverişe gitmenize gerek yok. Aradığınız tüm markalar galiba burada var. Son kreasyonları ile...
Burj Khalifa’nin ise 125’inci katına kadar çıkabiliyorsunuz. Asansör 55 saniyede yukarı çıkıyor ve kulaklarınız ciddi bir deformasyon yaşıyor. Ben sabahtan gittiğim için o muazzam kuyruğa denk gelmedim. 125. kattan bakarken çok yakın geçmişte çölün üstüne kurulan bu şehrin hızla büyüdüğünü görmek şaşırtıcıydı. 1960’larda ufak bir sahil kasabasıyken şimdiyse dünya ekonomisini etkileyen bir yer haline geliyor olmasını 125. kattan net bir şekilde görüyorsunuz. Selfie çekmek için de güzel destinasyon...
ALSERKAL AVENUE
Benzetmeyi sevdiğimizi düşünerek kısaca Dubai’nin Karaköy’ü... Alserkal, Dubai’de yaşayan çağdaş sanatçı ve tasarımcılardan oluşan kominitenin kurduğu bir alan. Araba galerilerinin arasına konumlanmış çağdaş sanat galeri, moda tasarımcıları, üçüncü nesil kahveciler arasında Orta Doğu’da değil de Avrupa’nın herhangi bir sokağında dolaşıyormuşsunuz hissi veriyor. Ayrıca alandaki açık hava sahnesinde uluslararası yeni müzisyenleri keşfediyorsunuz. Bölgedeki galeriler arasında Custot Gallery’deki Nick Brant’ın ‘Inherit the Dust’ sergisi muazzamdı. Olur da yolunuz Dubai’ye düşerse sergi 28 Şubat’a kadar devam ediyor.
NEREDE KALINIR?
Ben şehrin iki farklı bölgesini deneyimledim. Şehrin ticaretinin aktığı bölgede yer alan Raffles Dubai, ilk durağımdı. Mısır piramitlerinden ilham alınarak yapılan otel, şaşaadan oldukça uzak minimal ama Doğu ezgileri ile süslü bir oteldi. Otelin içinden de Wafi City adlı AVM’ye geçiş yapabiliyorsunuz. Otel, hizmet konusunda kusursuzdu. Galiba Dubai’nin sırlarından biri de bu. Hizmet sektörü, kusursuz. Devamlı gülen personeller, her zaman halinizi hatrınızı soran garsonlar ve ikram ettikleri özel kahveleri...
İkinci destinasyonum ise genelde expatların yaşamayı tercih ettiği Dubai Marina’da yer alan Inter Continental Marina otel oldu. Burası da oldukça modern bir oteldi. Ben uzun süre kalınan apart odalarından birinde konakladım. Karşımda güvenli olan uçsuz bucaksız gökdelenler, bitmeyen bir iş çıkış trafiği ve marinadan geçen yatları gördükçe enteresan duygular yaşadım. Orta Doğu’nun sandığımızdan daha farklı bir yüzü var ki hala keşfedilmeyi bekliyor.