Geçtiğimiz hafta Babylon’a dair birkaç eleştirim olmuştu. Programa bir türlü ısınamadığımı belirtmiştim. Aslında Babylon ile konser adabını öğrenen, iyi müziğin dinleyicisinde nasıl bir etki yarattığına yine orada şahit olan kuşaktan geliyorum. O yüzden bazen karşılaştığım aksaklıklara çok dışarıdan bakamayabiliyorum. Babylon ve Pozitif’in kurucularından Ahmet Uluğ ile bakış açımın ne kadar doğru ya da yanlış olduğunu, yani son dönem Babylon’unu konuştuk...
Babylon’un Beyoğlu’nu bırakıp, Bomontiada’ya geçmesi çok riskli görülüyordu… Ama tam tersine bir durum işledi ve sanılanın aksine Bomontiada bir çekim merkezine dönüştü. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Beyoğlu’nun zayıfladığını ve kendini tükettiğini görmedik, yaşadık. Onun içindeydik. 15 yıldır orada olduğumuz için Babylon’un da artık yenilenmesi gerekiyordu. Yeni mekan ile yüzde 50 kapasite arttı. Backstage ve fuaye alanı artık daha düzgün. Şu an memnunuz, sıkıntımız yok. Beyoğlu’nu özlüyoruz, dönmenin yollarına bakıyoruz. Beyoğlu’ndan vazgeçmedik.
Orada bir çalışma da başlamadı…
Hayır… Biraz daha hayal kurmaya izin veren bir ortam olsa başlayacak. Şu an herkes gibi biz de biraz bekleme ve var olma çabasındayız.
Mekan yüzde 70 dolmak zorunda
Bu seneki programı yenilikçi bulmadığımı geçtiğimiz hafta bu köşeye taşıdım. Seyircinin sahnede görmek istediği isimler tamamen değişti mi?
Her bakış açısına değer veririz. Biz bir vakıf değiliz. Neresinden bakarsan bak, ticari bir işletmeyiz. Yılın sonunda hesabımızın tutması gerekiyor. Aslında hiç düşündüğün gibi değil, geçen yıla göre bu yıl açıldığımızdan beri çok iyi gidiyoruz. Çoğu konserin biletleri bitiyor. Bu da insanların neleri talep edip, neler istediğini gösteriyor. Zaten çok fazla seçeneğimiz de yok, buraya gelebilecek sanatçılar açısından. Kapasitenin iki kat arttığı yeni Babylon’daki en önemli kriterimiz, yüzde 100 dolu olmak.
Neden biz hala Jay Jay Johanson’ı programlarda görüyoruz?
Babylon’da ilk kez çıkıyor. Salı akşamına genelde program koymuyoruz. Buna rağmen Salı akşamı mekanı tamamen o sanatçı doldurabiliyorsa, bunda da ters bir şey görmüyorum. 17 senedir Babylon var ve 17 senedir senin yazdığın program kritiği hep geliyor. Ama mesele şu ki cesur bir şey yaptığımız zaman, ki bu sene ve geçen sene bunu biraz frenledim, çünkü kapasite büyüdü. Babylon cesur bir şey yaptığı zaman da ‘Nerede bu insanlar?’ diye ben soruyorum. Müzik çok iyi ama içerisi boş kalıyorsa, o daha tehlikeli bizim açımızdan. Bir başarısızlık bir sonraki iyi işin önünü kesebiliyor. Dolayısıyla alternatif bir şey yapacaksan bile Babylon’da yüzde 70 doluluğu mutlaka yakalaman gerekiyor. İyi bir şey yapıp içerisi boş kaldığında o zaman biz yalnız bırakıldığımızı hissediyoruz. Bu da çok oldu. Aslında bilet satışı aynı kitleler arasında dönüyor. Ama biz o çevreyi çoğaltmak istiyoruz. Üç sene öncesinin Babylon’unun ekim-kasım-aralık programlarında 12 yabancı grup görürken, şimdi 30 yabancı grup var. İlk 12 değil, diğer 12 gözüne çarpıyor. Cesur ve bir takım hasta müzik severleri tatmin edecek kurşunları doğru zamanda doğru şekilde sıkmaya çalışıyoruz.
Biraz daha temkinli davranmak zorundayız
Müziğe fazlası ile duygusal mı bakıyoruz?
Ben de yüzde yüz tatmin değilim. Babylon sahnesine acayip yakışacak çok çok iyi müzisyenler var. Onu getirip karşılığını alamadığın zaman bu bir sonraki adımını etkiliyor. Bu kadar konser iptallerinin olduğu bir dönemde şu an birazcık daha temkinli, akıllı olmak şart.
Peki, Volkswagen Arena’da açıklanacak yeni isimler var mı?
Orası için de bir çalışma içerisindeyiz. Sonuçta yaptığın işin karşılığı olması gerekiyor. Babylon’da bir konseri boş gördüğümde hiçbir zaman para kaybettiğimi düşünmem. O anda bir üzüntü oluyorsa, işin kendi dinamiğinin sekteye uğramasından dolayı bir üzüntü yaşarım. Dolayısıyla VW Arena’da da bir şey yapılacaksa hesabının tutması gerekiyor. Mesela Arcade Fire’ı burada görmek istiyorsan eğer, 500 TL bilet parasını vermeye hazır olman gerekiyor. Hem onu istiyorum, hem de 100 TL’ye konsere gitmek istiyorum diyorsan, o grubu Türkiye’ye getirme gibi bir şansımız yok. Bizim ekip de şahlanıp uçmak istiyor ama şu devirde cepten yiyemezsiniz.
Gençler Oscar and the Wolf’u seviyor
Gençlerin idolleri değişti. Peki, akım yaratacak sanatçılar kalmadı mı artık?
Gençlerin idolleri değil, gençler değişti. Gençler bir parça ünlenen sanatçıları takip ediyor. Çok çabuk tüketiyorlar. Oscar and The Wolf gençlerin sevdiği isimlerden ama buna benzer ikinci ya da üçüncü isim yok. Her ay üç tane böyle konser verebileceğimiz, gençleri heyecanla Babylon’a taşıyacağımız grup var mı deseniz, bilmiyorum ben.
Şu an yabancı sanatçıları Türkiye’ye getirmek, eskisinden daha mı zor?
Hayır, o kadar da kötü bir dönemde değiliz. Biz hep zorluk çektik. Üç senede bir kriz yaşarız. Ama geçiyor. Gençlerin işi biraz daha zor. Ama biz öyle yaşamıyoruz. Biz sanki her şey çok normalmiş gibi planlarımızı ve programlarımızı yapıyoruz. Hala Arcade Fire’ı yapmak için elimizden geleni yapıyoruz. Ya da o tip bir ismi… Ama onu yaparken B planı yapıyoruz. Eskiden ikinci planımız hiç olmazdı.
Ayaktaki konserde herkes konuşur
Seyirci konserlerde neden sizce fazlasıyla konuşuyor?
Ayaktaki konserde herkes konuşuyor. Cemal Reşit Rey’e gittiğiniz zaman oturduğunuzda kimse konuşmuyor. O da konserine bağlı. Oscar and The Wolf mesela popüler kültürün parçası olarak gelinen bir konser. Dolayısıyla orada konuşmak, dolaşmak enteresan kaçmaz. Öte yandan Alpha Blondy’i dinlemeye sosyal bir dürtü, lifestyle ya da orada gözükmek için gitmezsin. Sadece o sanatçıyı dinlemektir derdin. Arada fark var. Ama evet dünyanın her yerinde konserlerde konuşuluyor, Türkiye’de biraz daha fazla konuşuluyor.
Müziğin bu kadar önemli olduğu bir evde çocuklarınız neler dinliyor?
Çocuklarıma ‘Ben şunu dinliyorum, siz de şunu dinlemek zorundasınız’ı dayatmadım. Öyle olmadığı için de onlar kendi zevklerini buldu. Çocuklarımla şunu öğrendim, eskiden Power Fm dinlemez ve sevmezdim. Onlar sayesinde ben de dinlemeye başladım. Bu da şu anki işime çok faydalı oldu. Her şarkı da hit olmuyor. Bir kısmı evet çok kötü parçalar ama Power’ın çaldığı çok iyi şarkılar da var. Çocuklar sayesinde popüler kültür ile barıştım. Oğlum dupstep, hip hop, kızım ise girly pop şarkıları dinliyor.
Türkiye müzik konusunda yaratıcı değil
Üç yıl içerisindeki müzik trendlerine baktığınız zaman neler görüyorsunuz? Mesela elektronik müzik daha da yükselişe geçecek mi?
Dünya fakirleşiyor, prodüksiyon pahalaşıyor. Dolayısıyla bir takım elektronik müzik işleri yapmak daha kolay oluyor. DJ’ler her zaman işini yapıyor. İyi albüm eskisi kadar çıkmayacak ve çıkmıyor. 70’lerde aranje diye bir şey vardı. Stüdyoda günlerce vakit geçiriyorlardı. Prodüktör ve aranje tamamen ayrıydı. İyi bütçeler ile güzel albümler çıkıyordu. Şimdi albümlerin arkasında o kadar büyük bir dünya yok. Dolayısıyla nitelikli ve kaliteli albüm daha az çıkıyor. Müzik sevenler için akustik ya da ruha dokunan müzik hiçbir zaman ölmeyecek. Türkiye müzik konusunda artık çok yaratıcı ve üretken değil. Hala Athena, Duman, Teoman, Şebnem Ferah diyoruz. Onlardan sonra yıldız isim yok. Pop konusunda da yeni bir akım ve devinim yaratan isim yok.
Yeni projeler olacak mı?
Çok fazla konser iptal oldu. Onların bedeli büyük. Ayakta kaldıysak güçlü bir yapıya sahip olduğumuzdan. O yüzden şu an elimizdeki konserlere odaklanıyoruz ve en iyisini çıkarmaya çalışıyoruz.
Programa çok karışır mısınız?
Kendi projelerimde line up’a çoktan daha fazla karışırım. One Love’da karışmıyorum ama Cappadox, Akbank Caz ve Babylon’da karışıyorum. Bizim ekip uçmaya hazır. Ama hesabın iyi tutması ve ayakta kalmaya ihtiyacımız var.