Okuyorlarmış...

Haberin Devamı

“Erkekler ‘erotik-aşk’ romanı okur mu?”

Dün bunu sormuştum. Hatta biraz daha ileri gidip lafı asıl sormak istediğime de getirmiştim:

“Erkekler porno kitap okur mu?” diye...

Hani zaten aşk romanı okumazlar düşüncesiyle...

Ama hayır!

“Okuruz” diyorlar...

Aşk romanları konusunda da iddialılar...

Porno?

En iyisi siz bakın ne dediklerine...

***


- “Zabahagar.. Falan da ne demek? Tamam herif dananın teki senin deyiminle... Basit erkekler olduğu kadar kadınlar da var, hem de çok fazla. Neyse... Bence de, erotik aşk romanı okuyan erkekler var, öyle sayısı 3-5 falan da değil.. Bence sayı böyle kitapları okuyan kadınlardan biraz azdır o kadar... “

(O, ‘zabagakadar‘’bir kere! Lütfen! Türkçesi ise, “sabaha kadar”... Bunu gerçek bir aşk romanında, “Gün ışıyıncaya dek” olarak görürüz. “Güneş odamın içine dolduğunda” nerede kullanılır? Hadi bakalım...)

- “Neden okumayalım ki! Sizin bahsettiğiniz o 30-40 sayfalık küçük kitapları çoğu erkek gençliğinde okumuştur. Erotik aşk romanlarına gelince Ahmet ALTAN’ın kitapları, Yazgülü ALDOĞAN’ın kitapları mesela, ben severek okurum. Sorunuza gelince: Evet erkekler de okurlar.”

- “Dilek Önder hocam. Biraz memleket meselelerine gelsek güzel olurdu...”

(Emin misin? Ben de mi yazayım? Bir daha düşün hocam!)

- “Sayın Dilek Önder bacı. Bizim ortaokul yıllarımızda erotik kitaplar sınıfta elden ele dolaşırdı, hatta kitabın bazı sayfalarını beyaz kâğıda yazarak saklayan arkadaşlar vardı. Sınıfta bu kitapla yakalanmak çok tehlikeli ve idarede çok sıkı sorgulama oluyordu. Aile okula çağırılıyor, kitabı yakalatan çocuk tehlikeli ilan ediliyordu. Kızlar bu çocuktan uzak duruyordu.”

(Evde de, yatağın altına saklıyordunuz herhalde! Kız kardeşleriniz hemen bulsun diye!)

- “Vallaha Dilek hn. O kitabı okumadım ama kitapları ve kitaplardaki betimlemeleri seven biri olarak o kadar ayrıntıyı okurken ben bile sıkılırım, ne diyim:)”

(Haklısın. Erkeğin bile o kadar detaycısı çekilmez!)

- “Erkekler de aşk romanları okur. Sinan Akyüz’ün yazdığı romanlar, bugünkü yazınızda (hatta dünkü yazınızda da) bahsettiğiniz Grinin 50 tonu romanına benzer romanlardır diye tahmin ediyorum. (Grinin 50 tonu’ nu henüz okumadım.)

Yazılarınızda çoğunlukla erkekler hakkında yazıyorsunuz, çoğu da doğru tespitler. Ancak daha objektif ve topluma daha fazla mesajlar veren yazılar yazmanızı dilerim.

Arkadaşınızın erkek kardeşiyle birlikte olan birileri olsaydı ZABAGAKADAR, herhâlde bahsettiğiniz o iğrenç hikâyeleri okumazdı. Daktilo bulabilseydi elle yazmak için de o hikâyeleri okumazdı.”

(Ha, “Oxford vardı da, okumadık mı?” yapıyorsun! Ama yanlış yapıyorsun. Hiç acımadık yani!!)

- “Öyle bir şey yazmışsınız ki, sanki size söylemek istediğim çok şey var gibi hissetmeye başladım ama kendimi ifade edecek tek kelime bulamadım. Sanırım kafam bir süre bunu çözmek için meşgul olacak. Delinin biri kuyuya bir taş attı misali...”

(Hı? Hiçbir şey anlamadım tabii ama niyeyse komiksin:)

- “Bir erkek olarak kısaca şöyle izah edeyim.. Biz erkekler senaryoyu hisseder, uygularız, yaşarız, yaşatırız!!.. Siz romantik kadınlar onu kâğıda dökersiniz... Sonra canınız sıkıldı mı tekrar tekrar okur, arkadaşlarınızla tartışırsınız... Bu yaşadıklarınız üstünde ciddi ciddi kafa patlatırsınız...”

(Oh be! Nihayet normal bir dana geldi. Ben de tam kendimden şüphe etmeye başlıyordum!)

***


Gördünüz...

Okuyorlarmış!

O zaman ben de diyorum ki:

Demek ki, okuduğunuzu anlamıyorsunuz!

DİĞER YENİ YAZILAR