Her şey çok ama çok üzücü...
Ezici...
İsyan ettirici...
Herkes gibi ben de olan bitenlere inanmak istemiyorum.
Her yerde Hrant Dink, katil zanlısı Ogün Samast’ın fotoğrafları...
Hrant Dink’in son, katilinin ilk sözleri...
Ve her cinayetin ardından çıkan aynı yazılar...
Ama haberlerde bir de baba var.
Oğlunu ihbar eden baba...
“Pelitli’den otomobilimle Trabzon’a geliyordum. Kayınbiraderim cepten aradı ve gazeteci katilinin Ogün’e benzediğini söyledi. Arabamı durdurdum, Moloz semtindeki televizyon olan kahveye girdim. Burada görüntüleri izleyince bu kişinin Ogün olduğunu anladım ve merkez karakoluna gittim.”
Oğlunun evden İstanbul’a diye çıkmasıyla onu televizyonda görüşü arasındakileri böyle anlatıyor.
Onu yani oğlunu ihbar edene kadar olanları...
Ben biraz orada takılıp kaldım.
Bir babanın oğlunu ihbar etmesinde...
Aklıma hep aynı sorular takıldı:
“Bir baba oğlunu ihbar eder mi?”
“Bir baba oğlunu niye ihbar eder?”
“KOŞUYORDU...”
Empati yapmaya kalkıştım.
Önce ihbar etmedim.
Oğlumu televizyonda gördüm. Bir gazetecinin katili olarak teşhis edildiğini söylüyorlardı. Ekranda gördüm onu.
Koşuyordu.
İçim yandı.
Ve herkes onun kim olduğunu bulmaya çalışıyordu.
Onu ihbar etmedim.
Ama içim içimi yedi.
Ne yapmalıydım? Onu kollamalı mıydım?
Yani saklamalı, saklanmasına yardımcı mı olmalıydım?
Bir babaydım.
O da benim oğlumdu.
İhbar etmedim... Suç ortağı oldum. İçgüdülerime yenildim.
Sonra rolleri değiştirdim.
Bu sefer de oğlunu ihbar eden baba oldum.
Yani kayınbiraderim cepten aradığında hemen bir kahveye girdim. Televizyonda aranan kişinin oğlum olduğunu gördüm.
Koşuyordu...
İçim yandı.
“Kız arkadaşımı görmeye gidiyorum” demişti bana...
“Tamam, bir baltaya sap olamamıştı ama...”
“BELKİ, CEZASINI ÇEKERSE...”
Ne yapmalıydım?
Aslında çok düşünmedim bile...
İçimden bir ses onu adalete teslim etmenin en doğrusu olduğunu söylüyordu. Hem de onun iyiliği için...
Yoksa örgütlerin, çetelerin içinde, kim bilir daha kaç can almaya kalkışacaktı... Belki de azmettirenler onu da öldürecekti...
Hem belki, belki cezasını çekerse...
Yok, yok... Hem onun hem de bizim için en doğrusu buydu...
Onu ihbar ettim.
Ama içim içimi yedi.
“Demek ki...” dedim, “Demek ki, onu iyi yetiştirememişim.”
Evet, empati yaptım, yapmaya çalıştım ama...
Kadın halimle baba olmaya kalktım, üstelik bir oğlum da yok...
Zaten ben de aslında bir kadın tepkisi verebiliyorum.
Hem Hrant Dink’e üzülüyorum hem de 17 yaşında bir çocuğu katil edenlere isyan ediyorum.
Bilmiyorum.
Siz biliyor musunuz?
Siz olsaydınız oğlunuzu ihbar eder miydiniz?
Oğlunuzu ihbar eder miydiniz?
Her şey çok ama çok üzücü...Ezici... İsyan ettirici... Herkes gibi ben de olan bitenlere inanmak istemiyorum
Haberin Devamı