Hep “Neden?” diye sorup duruyoruz ya...
Kendimize, birbirimize...
“Neden böyle yapıyor?”, “Özellikle Gezi’den beri, toparlayıcı olacağına ve buna hem imkânı hem de gücü olduğu hâlde tam tersine ve sanki inadına, bu ayrımcı, ayrıştırıcı ve kışkırtıcı tutum niye?”
Bu sorunun cevabını bir türlü bulamıyoruz.
“Tabanını güçlendiriyor” gibi akılcı cevaplarda akla yatmayan boşluklar var.
Duygusal ya da psikolojik cevaplar da duygusallıktan öteye gidemiyor.
O “Neden?”de takılı kaldık.
Neden?
Gerçekten neden böyle yapıyor?
Akla mantığa sızmaz
Yine bunu düşünürken ve çeşitli cevapları dinlerken birden aklıma o yöntem geldi.
Küçülterek bakmak.
Hani bazen herhangi birisini de bir türlü anlayamazsın ya...
Yaptıklarının, söylediklerinin sebebini bulamazsın.
Onu sevmişsindir, sevecek gibisindir...
Ona karşı samimi, dürüst ve vericisindir.
Ya da açık çek vermiş, beklemedesindir...
Ama öyle bir bir anda öyle bir şey yapar, öyle bir şey söyler ki, kalakalırsın.
İşte o zaman da aynı soruyu sorarsın:
“Neden?”
“Ne gerek vardı ki?”
Aynı şaşalamayı yaşarsın.
“Hiç gerek yokken ve hiçbir neden yokken hem de!” diye sayıklayıp durursun...
Empati yaparsın, olmaz.
Başka ve eski olaylarla bağlantı kurmaya çalışırsın, olmaz.
Bulamazsın...
Nedenini bir türlü bulamazsın!
Mesela dostluk verirsin, istemez. Mesela çok iyi maddi imkânlar verirsin, istemez.
Yani gereğini yapmaz, değerini bilmez, kaldıramaz...
Sen verdikçe o hırçınlaşır.
Ya da demokrasi dersin, evrensel doğrular dersin, istemez. Aynı şey!
Niye istenmesin değil mi?
Senin gibi değil
Bizi deli eden sorunun özü!
Çünkü onun dünyasında bunlar yoktur.
Bunların karşılığı, değeri, bunlarla mutlu olmak yoktur!
Ya varmış gibi yapmış ya da sen varmış gibi görmüş, görmek istemişsindir!
Ama yoktur.
Başka dünyaların insanlarısınızdır!
İşte tam da bu yüzden senin akıl ve duygu dünyada bu sorunun cevabı da yoktur.
Çok da zorlarsan ve aklına yatırabilirsen; ben sana birkaç seçenek sunayım, kendin seç:
Çünkü o öyle!
Senin gibi değil!
Bizim gibi değil!
Hiçbir zaman olmadı!
Neden?
Haberin Devamı