Haberin Devamı
Bir ilişkinin nasıl ve ne zaman bittiğini yazdım.
Şimdi sıra artık ne yapmanız gerektiğinde...
Ne yapmanız gerektiğini ben söyleyemem...
Zaten ne dersem diyeyim, boş.
Hani bir laf vardır ya, benim çok sevdiğim:
“Akılları pazara çıkarmışlar, herkes gidip kendi aklını almış!”
Akla bak!
Heh heh hee...
Zaten aslında herkes ne yapması gerektiğini bilir. Hem de çok iyi bilir de...
Kendisini frenleyemez.
Ne yapar?
Adamına/kadınına göre değişir ama çok fazla seçenek de yoktur. Ben hepsini yazayım size...
Yazayım da, belki yabancılaşır, yaptıklarınızın dışarıdan nasıl algılandığını daha iyi anlayabilirsiniz.
Boşanırsınız...
Hem en kolayı hem de en zoru budur. Ve tabii en doğrusu da...
Ama yemez!
Çoğunluk yemez!
“E, ayrılıklardaki bu dramatik artış niye?” diyeceksiniz... Ben de size, “İlişkisi biten herkes ayrılsa, evli kalmaz, o zaman dramatik değil, trajik artışları görürsünüz” derim.
Bir süre ayrı yaşarsınız...
Ki bunun sonu asla yeniden birleşme olmaz! Zaten evlilerde bu yöntem pek uygulanmaz. Kim, nereye gidecek? Gerçi teklif edenin gidecek (en az) bir yeri vardır ya!!! Bir de bu teklifi “ayrılalım” demekten korktuğu için getirmiştir.
Hayatı cehenneme çevirirsiniz...
Üstelik hem onunkini hem kendinizinkini...
İki cehennemi vardır bu durumun.
Birinde cayır cayır yanarsın, diğerinde havasızlıktan boğulursun. Boğulsan iyi! Hep ama hep nefesin kesilir.
Biri, ilişkiyi kurtarma çabalarıdır. Kurtarmaya çabalayan kadınsa, arkadaşlarının dâhiyane fikirlerini ya da dergilerde okuduğu abuk sabuk önerileri uygulamaya kalkar.
Diyet, saç rengi falan... Ama en dramatiği seksi görünme çabalarıdır. İç çamaşırları falan... Adamın artık içi geçmiş, işlemez ki... O saatten sonra kadını seksi iç çamaşırlarıyla gördüğünde ilk tepkisi şudur:
“Hag gittirrr... Nasıl yatacam bununla?”
Ya da dışarıda yemek yemeler falan... Zorla konuşmaya çalışıp sıkıntıdan ölmeler...
Buna cehennemin alevli kısmı diyebiliriz.
Bir de boğulma odası var ya...
O da gerçekten insana nefes aldırmaz.
Bu oda, sürekli takip etme, durmadan hesap sorma ve bıkmadan test etmelerle doludur.
Artık eskisi gibi aşkın meşkin olmadığını bile bile, onun onayını bekler biri...
Bir taraftan çok iyi ve ilgili davranır, diğer taraftan...
Belki aynısını ondan bekleyip göremediğinden diğer taraftan da boğazını sıkar.
Karşısındakinin tek başına mutlu olma hakkını elinden almıştır.
O da nasıl olduğunu anlamadan kaptırmıştır bu hakkını... Ve bir daha asla geri alamaz.
Asla!
Ya da...
Kendi hayatınızı seçersiniz...
Yani birlikte çok mutlu olma hayallerini veya planlarını kafanızdan ve hayatınızdan atarsınız...
Yalnış anlaşılmasın, bu, “Aman ne b.k yerse yesin, bana ne?” anlamına gelmez. Ama, “Yediğimiz b.klar düzenimizi, saygımızı bozmasın” prensibine bağlıdır.
Hepsini yazdım işte...
Ama aralarında bence en iyisi...
En iyisi...
Amaannn...
Niye söyleyeyim ki?
Nasıl olsa herkes pazardan kendi aklını alacak!