Hani dün, “Ölüm döşeğinde insan nelerden pişman olur”a değinmiştim.
Bugün biraz daha ayrıntıya girelim mi?
Klasik ama insanı her zaman oyalayan da bir konu.
Hatırlayacaksınız, yıllar boyunca ölümü bekleyen hastalara bakan bir hemşire, onlara hayatlarının son günlerinde en çok ne için pişman olduklarını sormuş ve aldığı yanıtların temelde benzer olduğunu görmüş. Bunları da beş başlık altında toplamış.
Dedim ya, klasik, basit ama bir kez daha düşünmemizde hiçbir sakınca yok!
Hatta belki de hayatımız boyunca kimbilir kaç kez daha “Evet yaa...” diyeceğimiz şeyler...
Yaşarsak tabii!!!
Şimdi o maddelere bakalım...
Ama önce şunu belirtmem lazım:
“İnsanın pişman olmayacağı şeyleri yapmasının parayla ilgisi yoktur!“
Zira insanın hayal ettiği gibi bir hayat sürmesiyle, güzel yaşaması arasında fark vardır. Ve biri diğerini gerektirmez!
Yoksa herkes ne bileyim, mesela dünyayı gezmek ister. Ama gezemiyorum diye de mutsuz olacaksan...
O zaman, “dünyada belirli bir gelire sahip olanlar mutlu olur” gibi abuk bir sonuç çıkar. Ki bu da çok saçma ve sığ değil mi?
Evli-çocuklu falan olmak, sorumluluklar da engel değil!
Hiç kaçarınız yok yani!
Zaten ölüm döşeğinde pişman olunan şeyleri okuduğunuzda bunu göreceksiniz.
Ölümün karşısında para veya engel olarak gördüğünüz hiçbir şeyin anlamı yok!
O halde yaşamın karşısında da olmasın!
Şimdi bakalım mı?
Ölüm döşeğindekiler en fazla nelere pişman olmuşlar...
1- Keşke başkalarının benden beklediği hayatı sürmek yerine, düşlerimi gerçekleştirme cesaretim olsaydı.
(O cesaret mesela... Bir yerde satılmıyor! Bedava! Niye almıyorsun?)
2- “Keşke bu kadar çok çalışmasaydım.”
(Bu benim aklıma pek yatmadı. Çalışma hastası olanlar, ölüm döşeğinde bile sanki, ‘İyileşsem de çalışsam’ der gibidirler... Zira başka bir şeyden zevk almasını bilmezler, sıkılırlar.)
3- “Keşke duygularımı dile getirmeye cesaretim olsaydı.”
(Bazen sevdiğini bazen kızdığını söyleyemezsin ya... Birine cesaret edemez, ötekinden utanırsın hani... İkisi de korkaklıktır aslında. Korkma diyorlar, korkma!)
4- “Keşke arkadaşlarımla ilişkimi sürdürseydim.”
(Bence en önemli madde bu! Ben size söyleyeyim; ne çocuklar ne kocan ne karın ne kardeşin... Bu hayatta ne varsa arkadaşlarında var! Sandığımızın tam tersine; onlar geçici, arkadaşlar kalıcı! Değerini vermek, onları korumak, kollamak lazım.)
5. “Keşke kendime daha çok mutlu olmak için izin verseydim.”
(Yoksa bu madde daha mı önemli? İnsanlar mutluluğun aslında bir seçim olduğunu ölüm anı gelince anlıyorlarmış. Ne tuhaf değil mi? Alışkanlıklarından vazgeçmek istemeyenlerin değişme korkusu yaşadığını ve daha fazla mutlu olma şansını kendi kendilerine yok ettiklerini de söylemiş. Bu da, boşanamayanlara... Oysa değişmek ve o değişimi yaşamak için boşanmak da gerekmiyor ki!)
Yok yok...
Daha önemlisini buldum.
En önemlisini...
Diyorlarmış ki:
“Keşke daha çok gülseydim, keşke aptalca şeyler yapmaktan bu kadar korkmasaydım.”
Şimdi bir arkanıza bakın, geçmişinize...
Bir de yarına, öbür güne; geleceğe...
Hadi bakalım... Kaybolan yıllarınız gelecek günlerinize meydan okusun.
Zamanıdır...
Kaybolan yıllar, gelecek günlere karşı!
Haberin Devamı