Şimdi bunlar iltifat ediyorlar ya...
Bazen yani...
Ya da eskiden ederlerdi ya...
Çok anlarlarmış gibi!!!
Kabul edelim, pek azı bilir bu işi.
Neden?
Çünkü onların iltifattan anladığı tek şey vardır.
Tek!
Ne olduğunu biliyorsunuz! Bilmeyene yazının sonunda ben söylerim.
Bu yüzden, “güzelsin, hoşsun, şöylesin, böylesin” gibi sözler onlar için manasız ve etkisiz olduğundan, başkasına söylemesi de anlamsız gibi gelir onlara...
Bunun anlamsız olmadığını çözen erkekler de aradan sıyrılır zaten.
Kadını anlamış demektir.
Diğerleri hayatlarını dana olarak devam ettirirler...
Bu danalar dediğim gibi, iltifatı ya anlamsız bulurlar ya da niyet eklerler...
Yani bir danaya, “çok yakışıklısın” desen onun bundan anladığı tek şey vardır:
“Verecek (kalbini...) galiba...”
“Ne kadar kibarsın” desen, ne anlar?
“Verecek verecek! (kalbini...)”
Pekiii...
“Çok güçlüsün” gibi bir laf etsen??? Bundan ne çıkarır?
“Kesin verecek! (kalbini..)”
Aslında lafı, “erkekler hangi iltifatlardan hoşlanır”a getirmek istiyorum da gelmiyor bir türlü...
Onun için lafa direkt gireyim.
Şimdi olaya makro düzeyde bakmak gerekiyor. Bu kapsamda:
1- Her erkek kadının kahramanı olmak ister.
2- Egolarının kadınlar tarafından şişirilmesini ister.
3- Kadınların yanında azarlanmak, küçük düşürülmek, hele hele dayak yemek hiç istemez.
4- Ne kadar aptal olursa olsun, aptallığının ortaya çıkmasını istemez.
5- Başkalarının yanında karısı tarafından eleştirilmekten hiç hoşlanmaz.
6- Hep iyi yaptığı şeyler anlatılsın ister.
Evet... Çerçeveyi belirlediğimize göre bu doğrultuda hangi iltifatlardan hoşlandığını da belirleyebiliriz değil mi?
Hayır işte!
Öyle değil.
Onu yakalayacağın tek yer vardır:
O da...
E tabii ne olacak: Cinsellik.
Cinsellik deyince iş biraz bilimselleşti gibi!
Yani direkt oradan vuracaksın.
Ona “harikaydın” de, yeter.
Harika olmasa bile...
O sırada çok zevk alıyormuşsun gibi yap, o da yeter.
Almasan bile...
Niye biliyor musunuz?
Taklit maklit, onlar için fark etmez!
Ne tuhaf değil mi?
Yani taklit olduğunu bilse de fark etmez!
Hoşuna gider...
Hatta daha da ötesi...
Kendine güveni gelir, hayata bakışı farklılaşır. Olayları değerlendirmesi, insanlara davranışı... Hep derim ya, araba kullanması bile değişir; yol falan verir...
Sanki başkası yapamıyor, bir tek o yapabiliyormuş gibi!
Yanlış anlamayın, bu sözlerim iltifat değil, hakikat!