Hatırlar mısınız acaba? Birkaç hafta önce çocukların evlilik hakkında söylediklerini yazmıştım.
Tam olarak şöyleydi:
10 yaşındaki bir çocuk, “Kiminle evleneceğinize nasıl karar verirsiniz?” sorusuna şu cevabı vermişti:
“Aynı şeylerden hoşlandığın birini bulmalısın. Mesela, erkek spor seviyorsa, kadın da onun sporu seviyor olmasını sevmeli.”
Arkasından, geçenlerde Mosuo şehrinden bahsetmiştim; hani anaerkil toplumda kadın-erkek ilişkilerini anlatmıştım. Bir şeyi atlayarak...
O da şuydu:
“Oradaki kadınlar ve erkekler birbirlerini anlıyorlar mı?”
Sorunun cevabı da hazırdı:
“Hayır hayır, kesinlikle birbirlerini anlamıyorlar ve zaten anlamaya çalışmıyorlar. Çünkü bu tarz toplumlarda yani anaerkil toplumlarda kadınlar, biz erkeklerin sınırlarını biliyorlar ve kapasitemizi aşmamızı beklemiyorlar! İşte bu kadar basit. Erkeklerden problem çözmelerini beklemiyorlar, veremeyecekleri şeyi istemiyorlar. Karşılık alamayacaklarının bilincindeler.”
Bu tavrın kadınlar versiyonunu da sizin düşünmeniz gerektiğini söylememe gerek var mı?
O küçük çocuğun bu büyük sözleri ve Mosuo kadınları bende bir şeyleri değiştirmişti.
Akıl frekansımı...
Tıpkı radyo kanalı değiştirir gibi!
Tık(!) başka bir frekansa geçtim.
Hani bir türlü asıl yanlış olanın ne olduğunu bulamazsın ya...
Bir sürü alternatif düşünür, bulursun ama sorunu hiçbiri çözmez. Çünkü asıl yanlışı bulamamışsındır.
Dünyaca asıl yanlışı bulamadık, 10 yaşındaki çocuk buldu. (Hoş, büyüyünce hatırlar mı, bilemem. Hatırlasa uygular mı? Ona da garanti veremem.)
“Sporu değil, onun spor yapıyor olmasını sevmeli” dedi, işi bitirdi.
Binlerce bilim insanını altetti.
Dünyanın ücra bir köşesinde kimsenin tanımadığı Mosuo kadınları ve erkekleri de...
“Birbirimizi anlamaya çalışmıyoruz” dediler.
Oysa şimdiye kadar bildiğimiz, uygulamaya çalıştığımız neydi?
“Birbirimizi anlamaya çalışmak, anlayış göstermek, birlikte bir şeyler yapmak” falan...
E, olamadı...
Olmuyor...
Kimse birbirini anlayamıyor.
Anlamaya çalışarak patinaj yapıyor.
Hem de milyonca yıllardır...
Hazır her şey altüst olmuşken, kadın-erkek ilişki taşları yerinden oynamışken...
Yeniden yapılandıralım...
Fırsat bu fırsat!
Öteki frekansa geçelim.
Anlayış göstermeden, anlamaya çalışmadan onları kabul edelim. Ve hatta yaptıklarını onu sever gibi sevelim.
Zaten öyle başlamıyor muyuz? Sonradan her şey değişmeye başlıyor!
Düşünün bakalım...
Ben aslında bu kadarla da kalmam!
Siz onu düşünürken bir adım daha atarım.
“Bir ilişkide ille de güven gerekir mi?” diye sorarım.
Şaşırtırım.
İlle de anlaşmak mı lazım?
Haberin Devamı