Hikâyesi olan aşklar...

Haberin Devamı

Şimdi diyeceksiniz ki, uzun-kısa, doğru-yanlış f,ark etmez, her aşkın bir hikâyesi vardır.

Ama ben, “öyledir” demeyeceğim.

Demem.

Çünkü her hikâyeyi okumam.

Hikâye, hikâye gibi olacak!

Sarsacak...

Şaşırtacak...

Yeni baştan yaratacak...

Öğretecek...

Bildiğin ama toparlayamadığın şeyleri pat diye önüne koyuverecek....

Ya da “tabii yaaa...” dedirtecek...

Tıpkı kaç gündür okuduğum Murathan Mungan röportajı gibi.

Ayşe Arman’ın en keyif aldığım röportajlarından biri...

Sırf zevkine iki kere okudum.

Ayşe Arman mı süper, Murathan Mungan mı?

İkisi de...

Röportajdan neyi alsam da, üzerinde oynasak, “öyledir, böyledir” diye tartışsak, bilemedim...

Hangi birini?

Aldım birini...

“Erkekler sekste hikâye aramıyorlar. Kadınlar, cinselliğin o ilişkinin tacı olacağını düşünüyor. Oysa erkekler, kafalarını meşgul etmeyen, sorumluluk duymayacakları ilişkiler arıyor. Ya da o güne kadar öyle yaşayıp, iç yoksulluğu duyduklarında ‘artık hikâyesi olan bir ilişki istiyorum’ diyorlar.”

Durumumuz daha güzel anlatılabilir miydi?

Hayır.

Tahmin ettiğiniz gibi ben bugün “hikâye” meselesine taktım.

Murathan Mungan seksten bahsediyor ama ben biraz daha genelledim; işin içine aşkı, ilişkileri de kattım.

Kadınların ne kadar da hikâye düşkünü olduğunu...

Erkeklerin ne kadar hikâyelerden yoksun olduğunu hatta belki de kaçtıklarını bir kez daha anladım.

Ama hangisi ne kadar doğru, işte onu çıkaramadım.

Hikâyeli mi olsun, hikâyesiz mi?

Bir hikâyeli, bir hikâyesiz... Sırayla...

Yok, o da olmaz.

Hafif hikâyeli?

Biraz yani...

Bak o olabilir.

Zaten dünyada kaç kişinin sıkı bir hikâyesi olabilir ki?

Kaç kişi hikâyesine sadık kalabilir ki?

Biri kalsa, diğeri kalmaz.

Tek kişilik roman olur mu?

Olmaz.

O zaman hafif olsun. Aşka, sekse, ilişkiye biraz hikâye katalım...

Katalım da, ne kadınlar hikâye manyağı olsun ne de erkekler iç yoksulluğu duysun...

Arasını bulalım yani...

Nasıl mı?

Kolay.

Hem de çok kolay.

Murathan Mungan bunun da formülünü vermiş:

“Biz kendimizi ancak yaparak güzelleştirebiliriz. ‘Ben’ dediğimiz şey, bir yapımdır. İçine hemen emek giriyor, akıl giriyor, bilgi giriyor, görgü giriyor, tarih giriyor. Biz hiçbir zaman hayvanlar kadar saf olamayız.”

E, haydi o zaman...

Haydi...

DİĞER YENİ YAZILAR