Herkes dövme yaptırmalı mı?

Haberin Devamı

Hatırladım...

Dün yazacağım konuyu, bugün hatırladım.

(Bu arada, dün beni okuyanlar için not: Yeni parfümü sürdüm, henüz bir şey olmadı!)

“Sıkıldım” konusundan yola çıkmıştım. Herkes bir şeylerden sıkılıyor ya, ben de sıkıldım.

Onu yazacaktım...

Beni sıkan ne biliyor musunuz?

Şu ara, konjonktür icabı; dövmeler...

Dövmeliler...

Yaz geldi ya, havuzda, plajda kim, neresine ne yaptırmış görüyorsun.

Kime baksan bir yerinde dövme var.

Eskiden dövmeliler azınlıktaydı şimdi dövmesizler...

Hani dövmeliler ilgimizi çekerdi de, “Aaa...” derdik. Ki demekte haklıydık!

Dövmeliler de dövmeli olurdu yani!!!

Şimdi?

Dövme yaptırmayanlara, “Aaa...” denecek!

Adama bakıyorsun, zayııf, çelimsiz, tatsız ve silik bir tip ama o incecik kolunda Sanskritçe dövme!

Kadına bakıyorsun, g-g, saçlar röfleli, ayağında lame terlik, elinde iki çocuk, kıçının üzerine kelebek konmuş!

Tam öyle!

Ya da ille de sakil olması gerekmiyor; adam ya da kadın çok düzgündür ama klasik bir tiptir. Yavan anlamında değil, tarz manasında...

Bakıyorsun kolunun iç kısmında koca koca sanskritçe bir şeyler yazıyor...

Sanskritçe anlama anlam mı katıyor. İkiye mi katlıyor?

Peki sen Sanskritçeyi anlıyor musun?

O kolunda, bacağında yazandan başka bir kelime daha biliyor musun?

Hayır.

Eee?

O halde, neden Sanskritçe?

Herkes anlamasın diye mi?

E, o zaman neden kıçına başına

yazıyon?

Kimse anlamasın ama oraya baksın! Bu mu amaç?

Zahmet etme, zaten bakarlar..

Güzel de olsa çirkin de olsa bakarlar, merak etme!

Bunları yazdım ama aslında dövme yaptıranların amaçlarının bu saydıklarım olmadığını biliyorum.

Yazdım çünkü bana göre işin fiziksel olarak anlamsızlığını belirtmek istedim.

Şimdi gelelim işin öteki tarafına...

Ruhani yanına...

Yani dövme insanın vücut ya da yaşam biçimiyle alakalı değil de, maneviyatla mı ilgili?

Ruhani bir eylem mi?

İnsanın yaşam biçimi nasıl olursa olsun, vücudu nasıl olursa olsun, onun da iç dünyasındaki anarşiyi haykırmaya, dışa vurmaya hakkı yok mu?

Yoksa...

Dövme esasen, bir yaşam tarzının, bir hayat felsefesinin ifadesi mi?

Onun ve öyle yaşayanların dışa vurumu mu?

Biraz asi, daha çok özgür, hafif avare, epey seksi, duygusal, durmadan karşı çıkan, içinden düzensiz...

Sıradışı...

Böyle düşünen ve böyle yaşayanların resmi mi?

Sen bunların hiçbirini göze alma, sonra git dövme yaptır.

“Mış” gibi“ yap!

E, biraz haksızlık olmuyor mu?

Ayıp olmuyor mu?

E, biraz görgüsüzlük olmuyor mu?

Üzgünüm...

Biliyorsunuz, ben öyle muhafazakâr sayılmam ama..

Her şeyin de yerli yerinde, hak ettiği gibi olması gerekir!

“Yeter ki onursuz olmasın aşk!” yani!!!

DİĞER YENİ YAZILAR