Hayatın tekrarı olsaydı...

Haberin Devamı

Hadi abartmayayım, hayatın değil de, hiç olmazsa bazı anların tekrarı olsaydı...

Hangi anların?

O da seçmeli olsa...

‘Güzel’ anların veya ‘Kötü’ anların diye...

Kötü anlar derken yani sonradan pişmanlık duyduğun anlardan söz ediyorum...

Yoksa kimse kötülükleri bir daha yaşamak isteyecek kadar salak değil herhalde!

Ama güzel anları da bir daha yaşamak istemeyebilirsin.

Ne o öyle? Bir daha, bir daha; güzelliği kalmaz!

Tadı kalmaz tadı...

E, tabii...

Mesela ne olabilir? Masum olalım; ilk “Seni seviyorum” dediği an. Bunu sürekli yaşadığını düşünsene... Bayar...

O da çok mu basit oldu? Peki o zaman mesela çok ama çok iyi seviştiğin bir an.

Tekrarlansa...

Seviş seviş nereye kadar. O da bayar.

Güzel şeyler belki de bunun için güzeldir. Sürekli olmadığı için!

Kim bilir?

Ama öyle anlar vardır ki...

Hani size dün bir kitaptan bahsetmiştim ya, onun adı “Double Your Dating”di. Kitabın adını okuduğumda direkt aklıma işte o anlar geldi.

Yazar, pişmanlık duymak istemiyorsanız, bunlara dikkat edin diyordu...

“Ama” dedim, “İnsan her zaman her şeye karşı hazırlıklı olamıyor ki!”

Hiç beklemediğin bir yerde hiç ummadığın bir sözle, bir soruyla karşılaşabiliyorsun.

Ve çoğunlukla da çuvallıyorsun.

Üstelik daha o anda, ağzından o kelimeler dökülürken çuvalladığının farkına varıyorsun. Da... Yapacak bir şey yok artık!

Geçmiş olsun!

Öyle olmuyor işte!

Geçmiş olsun deyip geçemiyorsun ya...

İşte o anlardan bahsediyorum.

Tekrar yaşansaydı...

Tabii ki tekrar yaşanmaz ama sen yaşatırsın!

Hatta bazen aradan yıllar geçer, ufak bir çağrışımla pat, o an aklına gelir.

Ne aptal bir cevap vermişsindir...

Ne kadar salak gibi görünmüşsündür...

Ne kadar seni yansıtmaz o söz!

Hayır, sus bari... Mecbur musun konuşmaya? Bir de o haller falan...

Üfff...

Çok utanırsın kendinden.

Yakıştıramazsın.

Bu yüzden de hep o anın tekrarını yaşarsın.

Ama başka versiyonlarıyla...

Senaryoyu yeniden, yeniden yazarsın.

“Böyle söyleseydim, şöyle yapsaydım” diye...

Ve kimbilir kaç gece yattığında o anı tekrar yaşamışsındır.

Arabada giderken, tuvalette falan aklına gelir.

Suratının şekli değişir.

Tek kaşın kalkar.

Havaya girersin.

Tekrar yaşıyorsun ya...

Orada sabit olan sadece sana sorulan sorudur. Ondan sonrası... Sonrası artık sana bağlıdır.

Tek yerinde cevapla yetinmezsin bir kere...

Birkaç doğru versiyonunu bulursun.

Ve senin cevabına karşı onun söyleyebileceği her olası cevaba karşı hazırlanırsın.

Öyle derse bunu, böyle derse onu söyleyeceksindir.

Hızını bir türlü alamazsın.

Ve kaşının biri hâlâ kalkıktır.

Yaparsın bunu...

Tekrarı olsaydı diye...

Peki daha da tuhaf olan ne?

Bazen de başkalarının o anına karışırsın.

Sana bir olay anlatmıştır.

Onun cevabını beğenmemişsindir. Doğrusunu ararsın.

Şöyle cuk oturanını..

Ne saçma!

DİĞER YENİ YAZILAR