Mecbur kaldım...
Hasta-doktor hallerini biraz hicvedeyim dedim ama...
Her zamanki gibi hicvedilenler kaldıramadı.
Olsun.
Biz hastalar bu duruma alışıp halimize gülerken doktorlar fena halde kızdılar.
Hasta-doktor çıkmazına girdik.
Doktorlardan o kadar çok mail geldi ki, hepsine tek tek cevap vermem mümkün değil. Zaten yüzde 99’u aynı konulardan bahsediyor.
Her türlü hakarete rağmen objektif olmaya çalışacağım.
Zira aralarından sadece yüzde 1’i hakaret etmeden beni eleştirmiş. Normali bu olmasına rağmen onlara teşekkür ederim.
Gelelim diğerlerine...
Kızmışlar, çok kızmışlar ve sinirlerine hâkim olamamışlar diye düşünmek isteyerek hakaretlerini duymazdan geleceğim.
Yoksa “İşte hâlâ tam da anlatmaya çalıştığım gibi davranıyorsunuz“ diye yazmam gerekir.
“Yabancı doktorlar gelsin, 3-5 hasta ölsün de o zaman görürüz sizi” gibi lafların ardına gizlenmiş korkunç mantaliteyi ise hiç kale almıyorum.
“Yabancı Dr’ların gelişiyle bizlerin değeri çok daha iyi anlaşılacak, emin olun, bunu da iyi not alın...’cılara, “Biz sizin kıymetinizi biliyoruz da, siz de bizimkini bilin” demek istedim diye yazmam lazım.
“Ha bir de canınızı bir doktora emanet ettiğinizde, bu yersiz sözleriniz umarım aklınıza gelir” diye tehditvari mail’ciler var; onlara da, neyse ki canım bir doktora emanet o da neyse ki yüzde 1’in içinde demek isterdim...
“Siz gazeteci olarak iş yerinizde klimanız ya da kaloriferiniz çalışmıyorsa işi bırakıverirsiniz. Tuvaletleriniz şahsınıza özeldir. Ziyaretinize gelenler bile izinsiz kullanamaz” diye gazetecileri tarif edenlere ise sadece gülüyorum, buraya davet ediyorum.
“Neyse ki her gazeteci sizin gibi değil ve şu anda sorunu anlamış veya anlamaya çalışan harika gazeteciler de var. Siz neden bu şekilde davranamadınız Dilek Hanım? Neden onların arasında degilsiniz? Neden sistemi sorgulamıyorsunuz? Neden mesleğiniz adına düşük profil sergiliyorsunuz?“ diye soranlara da, “Bu sefer hastalar tarafından yazdım” demek isterdim.
“Bilip bilmeden, araştırmadan, oturduğunuz yerde iki dakikada ne kadar kolay eleştiriyorsunuz. Onları yazacağınıza, bizim hâlimizi yazın” diyenlere de, “Ben biliyorum, peki siz hastaların durumunu biliyor musunuz? Onları yazmayalım mı? Onlar yok mu?” diye karşı soru sormak da isterdim.
Bütün bunları uzun uzun anlatmak isterdim.
Hastalardan gelen mail’leri de...
Ama bütün bunları şimdilik es geçiyorum.
Doktorların ortak seslerine kulak veriyorum.
Diyorlar ki:
l Biz çok uzun süre okuyarak doktor olabiliyoruz. Kolay değil.
l Gece gündüz çalışıyoruz.
l Günde 100-200 hastaya bakmak zorunda kalıyoruz.
l Hastaların çoğu cahil, laftan anlamıyorlar.
l Bütün bunlara rağmen az para alıyoruz.
l Bir de mecburi hizmetimiz var.
l Şimdi hükümet de üzerimize geliyor.
l Sistem kötü.
l Başka mesleklerde bunlar yok.
l Siz bizim neler çektiğimizi biliyor musunuz?
Biliyoruz.
Gerçekten biliyoruz.
Ama gelen mail’lerin neredeyse yüzde 90’ı eleştiriyi reddetmiyor, “kötü davranıyoruz ama bir sor bakalım neden” diyordu.
Bilmiyorum, belki de can havliyle...
Ben de demek istiyorum ki:
Tabii ki ve neyse ki ülkemizde gerçekten çok insan doktorlar da var.
Evet sistem gerçekten çok kötü.
Ama...
Gerçekten de hastalara çoğunlukla çok kötü davranılıyor.
Bu ülkedeki polislerin, gazetecilerin, çaycıların, hâkim-savcıların ve onlarca meslek grubunun dertleri de sizinkinden daha az değil.
Gerçekten değil.
Hasta-doktor çıkmazı...
Haberin Devamı